Pankreas kanserinin, tüm kanserler arasında beş yıl sonunda hayatta kalma olasılığının en düşük kanser olduğuna dikkat çeken Özel bir hastane’nin Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gökhan Moray ve Radyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Okan Akhan, pankreas kanserine ilişkin önemli bilgiler aktardı. Pankreas, salgıladığı sıvı ve enzimlerle gıdaların sindirilmesinde önemli bir yere sahip... Bunun yanında salgıladığı hormonlarla da vücutta çeşitli metabolik olayları düzenliyor. Çoğu pankreas kanseri, sindirim sıvıları salgılayan hücrelerden köken alan adenokanser şeklinde oluşuyor. Hormon salgılayan hücrelerden köken alanlar ise pankreasın nöroendokrin tümörü olarak adlandırılıyor. Pankreas kanseri en çok 70 yaş civarı erkeklerde görülürken, sigara kullanımı pankreas kanserinin en önemli risk faktörünü oluşturuyor. Ek olarak diyabetiklerde, obezlerde, alkole bağlı kronik pankreatiti olanlarda ve pankreas kisti olanlarda daha sık görülüyor.
Pankreas Kanseri Belirtileri Geç Ortaya Çıkıyor
Pankreas kanseri belirtilerinin genellikle geç ortaya çıktığını belirten Hastane’nin Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gökhan Moray, sözlerine şu şekilde devam etti: “Hastadaki belirtiler pankreas kanserinin türüne bağlı olarak değişiklik gösteriyor. Adenokanserler, komşu organ ve dokulara sirayet ederek veya uzak organlara atlayarak belirti verirken; nöroendokrin tümörleri kanserin hangi hormonu, ne miktarda salgıladığı ile ilgili belirti veriyor”
Pankreas Kanseri Şans Eseri Saptanıyor
Pankreas kanseri tanısının ya şikayetler değerlendirilirken ya da başka bir sorun incelenirken şans eseri saptandığının altını çizen Prof. Dr. Gökhan Moray, “Tanı genellikle radyolojik görüntüleme yöntemleri ile konuluyor. Ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme (MR ve MRKP), PET, endoskopik yöntemler (ERCP, EUS) ile hastalığın tanısının konulması ve cerrahi işleme uygunluğunun saptanması mümkün oluyor. Pankreas kanserlerinin çoğunda kitleden biyopsi almadan karar verilebiliyor. Pankreas kitlelerinde biyopsi gereği nadiren doğuyor ve hekimler çeşitli nedenlere bağlı olarak doğru tanı konma olasılığının düşük olduğunu bilerek karar veriyor” dedi. Prof. Dr. Okan Akhan da perkütan biyopsiye hangi durumlarda başvurulduğunu şu şekilde açıkladı: “Pankreas kanserli hasta doğrudan ameliyat edilecekse, biyopsiye gerek yoktur. Ancak cerrahi hariç diğer tedavi alternatiflerinin hepsi için biyopsi ihtiyacı ortaya çıkar. Ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi kılavuzluğu kullanılarak hastalardan biyopsi alınır. Eğer kitle sadece pankreasta ise ince iğne aspirasyon biyopsisi veya kalın iğne parça biyopsisi yapılabilir. Her iki teknik ile doğru sonuç alma oranı %90’ların üstündedir”
Cerrahide En Önemli Faktörlerden Biri Cerrahi Ekibin Deneyimi
Ameliyatın şeklini kanserin tipinin, yerinin ve büyüklüğünün belirlediğini söyleyen Prof. Dr. Gökhan Moray açıklamalarına şöyle devam etti: “Ameliyat kararında hastanın genel sağlık durumu da belirleyici oluyor. Seçilecek cerrahi stratejide en önemli faktörlerden biri de cerrahi ekibin bu konudaki deneyimi... Yapılan ameliyatlar; pankreasın başı -oniki parmak bağırsağı- safra kesesi ve safra yollarının çıkartıldığı baş kısmını ilgilendiren ameliyatlar, gövde ve kuyruktaki kitleleri çıkartmak için yapılan distal pankreatektomiler, tüm pankreasın çıkarılmak zorunda kalındığı total pankreatektomiler, seçilmiş az sayıdaki vakada uygulanabilen orta segment rezeksiyonları ve küçük nöroendokrin tümörlerde uygulanan doğurtma ameliyatları olarak ayrılıyor. Günümüzde bu ameliyatların bazılarını kısmen veya tamamen laparaskopik veya robotik yöntemlerle gerçekleştirmek mümkün olabiliyor. Cerrahi ile pankreas kanserinin tamamen iyileştirilme olasılığı yoksa ameliyat sadece kanama veya tıkanma gibi durumlarda girişimsel radyoloji başarısız kaldığı taktirde uygulanıyor. Nadiren tanı anında cerrahiye uygun olmayan bazı hastalar kemoterapi, radyoterapi ya da özel girişimsel radyoloji uygulamalarından sonra ameliyatlık hale geçebiliyorlar.
Girişimsel Radyoloji, Pankreas Kanserinin Tanı Ve Tedavisinde Önemli Bir Yere Sahip
Hastane’nin Radyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Okan Akhan ise pankreas kanseri tedavisinde girişimsel radyolojinin rolünü anlattı: “Cerrahi tedavi hastaların ancak yüzde 15-20’sinde mümkün oluyor ve cerrahiye bağlı komplikasyonlar yüzde 30 ile 50 arasında değişiyor. Bu nedenle, girişimsel radyoloji pankreas kanserinin palyasyonunda önemli bir yer tutuyor. Pankreas kanserine bağlı olmak üzere hastalarda ortaya çıkan sarılık tablosu ciddi bir problem olduğundan, bu hastalarda perkütan transhepatik bilier drenaj işlemi yapılarak, safra enfeksiyonu ve sarılık ile mücadele ediliyor. Bir sonraki aşamada ise safra yollarına stent yerleştirme işlemi gerçekleştirilebiliyor. Pankreas kanserine bağlı oniki parmak bağırsağında bir tıkanıklık söz konusu ise bu bölgeye metalik stent yerleştirilebiliyor. Ayrıca pankreas kanserli hastalarda ortaya çıkan çok şiddetli ağrılar ile savaşmak için çölyak ganglion blokajına başvurulabiliyor. Bu yolla hastaların hissettiği ağrı önemli ölçüde azaltılıyor Ya Da Tamamen Ortadan Kaldırılıyor.”
Pankreas Kanserinde En Etkili Lokal Tedavi: Geri Dönüşümsüz Elektroporasyon (Ire)
Prof. Dr. Okan Akhan, pankreas tümör ablasyonuna ilişkin de açıklamalar yaparak, “Pankreas tümörünün ameliyat edilemeyecek bir durumda olduğu ancak metastaz yapmadığı hasta grubunda lokal tedavi yapılabiliyor. Günümüzde en etkili kabul edilen lokal tedavi alternatifini irreversible electroporation oluşturuyor ve bu teknoloji ile damar duvarına yapışan tümör hücreleri öldürülüyor. Bu teknoloji ile hastalarda daha uzun bir sağ kalım sağlandığı da gösteriliyor. Ayrıca literatürde radyofrekans ablasyon, mikrodalga ablasyon gibi termal ablasyon tekniklerinin kullanıldığı vaka serileri de bulunuyor ancak bunlarda komplikasyon oranları yüksek olduğundan artık kullanımları çok tercih edilmiyor. Son olarak, karaciğer metastazları olan pankreas kanserli hastalarda metastazların sayısı özellikle beş ve daha altı ise ablasyon ya da transarterial radyoembolizasyon gibi tedavi seçenekleri bulunuyor.”
Haber Merkezi