Toplantıda konuşan TMMOB Başkanı Emin Koramaz Kirazlı’da kesilen onbinlerce ağacın sadece büyük bir çevre felaketinin değil, bu ülkeye yapılan büyük bir ihanetin de göstergesi olduğunu belirterek, “Hangi dağ efkârlıysa ordayız. Halk bu ihaneti yapanlardan hesabı soracaktır” dedi.
Türkiye’nin dört bir yanında mühendis ve mimarların katıldığı toplantıya TMMOB Başkanı Emin Koramaz, Çanakkale Belediye Başkanı Yardımcısı İrfan Mutluay, TMOBB üyeleri, STK temsilcileri ve yurttaşlar katıldı. Cumartesi günü saat 10:00’da başlayan toplantıya yaklaşık 150 kişi katılım gösterdi. Toplantıda konuşan TMMOB Başkanı Emin Koramaz doğaya ve doğal kaynaklara sahip çıktıklarını göstermek amacıyla Çanakkale’de olduklarını belirterek, “Hangi dağ efkârlıysa ordayız. Konuşmamın en başında, ormanlarına, su kaynaklarına, doğaya sahip çıkmak için 65 gündür ‘Su ve Vicdan Nöbeti’nde olan Çanakkale halkını ve çevre gönüllülerini selamlıyorum. Onların mücadele ve kararlılığı, Kirazlı’da yaşanan doğa katliamının ve maden sömürüsünün tüm Türkiye ve dünya tarafından görülmesine neden oldu. Mücadeleleri önünde saygıyla eğiliyorum. Danışma kurulumuzun bugün Çanakkale’de toplanmasına vesile olan şey, bugün Kirazlı’da yaşanan ve ardından Lapseki, Bayramiç, Çan ve Yenice ilçeleri ile Küçükkuyu beldesine kadar Kaz dağları coğrafyasına yayılacak olan doğayı ve insan yaşamını yok sayan madencilik anlayışıdır. Örneklerini daha önceki yıllarda Artvin Cerattepe’de, Uşak Eşme’de, İzmir Efemçukuru’nda ve Bergama Ovacık’ta da gördüğümüz bu madencilik anlayışı bir tür yağmacılık faaliyetidir. Ekosistemi tahrip eden, ormanlarımızı yok eden, çevreye onarılamaz zararlar veren bu anlayışı kınıyoruz” dedi.
“BİR SÖMÜRÜ FAALİYETİDİR”
Koramaz konuşmasının devamında şunları dile getirdi: “Anadolu coğrafyası maden çeşitliliği ve zenginliği bakımından dünyanın sayılı yerleri arasında yer alıyor. Bu topraklarda yaşayan insanlar binlerce yıl boyunca madencilikle uğraşmıştır. Çıkarılan bu madenler Anadolu’ya yaşayan medeniyetlerin gelişimine büyük katkı sağlamıştır. Tarımdan sanayiye, enerjiden inşaata, mutfaktan temizliğe kadar hayatımızın her alanında bu madenler kullanılmaktadır. Dolayısıyla madenlerin ve madencilik faaliyetlerinin diğer sektörlerdeki üretim faaliyetlerine göre daha ayrıcalıklı bir yeri bulunmaktadır. Her şeyden önce bilinmelidir ki, ülke topraklarımızın parçası olan madenlerimiz üzerinde bu ülkede yaşayan herkesin hakkı bulunmaktadır. Dahası, üretildikleri anda tükendikleri ve yenilenemedikleri için, gelecek nesillerimizin de bu madenler üzerinde hakkı vardır. Dolayısıyla madenlerimizin üretim süreçleri, halkın ortak çıkarı esas alınarak ve gelecek nesillerin ihtiyaçları da gözetilerek kamusal bir anlayışla planlanmalıdır. Oysa bugün ülkemizde yürütülmekte olan madencilik faaliyeti kelimenin gerçek anlamıyla ‘Sömürge Madenciliği’dir. Yeraltı zenginliğimizin ülke dışına çıkarıldığı, geride ise tümüyle verimsizleştirilmiş ve kirletilmiş bir toprağın bırakıldığı bu anlayış madenlerimizi tüketmekle kalmayıp yaşamı da sürdürülemez hale getirmektedir. Bu madencilik anlayışı, bir üretim faaliyeti değil, bir sömürü faaliyetidir. Madenlerimizi olduğu gibi, doğayı ve halkı da sömürmektedir. Maden üretimini gündelik ekonomik çıkarlar doğrultusunda, sermaye kesimlerine kaynak yaratmak için gerçekleştirenler, ülkemizin geleceğine ve halkımızın ortak çıkarlarına ihanet içindedir! Kirazlı’da kesilen on binlerce ağaç sadece büyük bir çevre felaketinin değil, bu ülkeye yapılan büyük bir ihanetin de göstergesidir. Bu ihaneti yapanlardan hesabı halk soracaktır.”
Altuğ Acer