Düzenlemelerin bir reform olmadığını vurgulayan Erkek, Anayasaya aykırı ve anayasanın gerisinde bir metne reform denilemeyeceğini vurguladı. Reform için mutlaka anayasa değişikliği yapılması gerektiğini söyleyen Erkek, bağımsız ve tarafsız yargıyı sağlayamayan bir düzenlemenin reform olamayacağının altını çizdi.
Erkek, Türkiye’nin gerçek bir yargı reformuna ihtiyacı olduğunu, bunun nedeninin de 16 Nisan referandumuyla kabul edilen, devletin tüm kurumlarının, organlarının yürütmenin başındaki kişiye bağlandığı sistem olduğunu belirtip, yargıya güvenin çok düşük oranlarda olduğu bir düzende devam edilemeyeceğini sözlerine ekledi ve 16 Nisan 2017’den bugüne kadar geçen süreci özetleyen bir konuşma gerçekleştirdi.
“ÇOK CİDDİ SORUNLAR YAŞIYORUZ”
Erkek sözlerini, “kuvvetler ayrılığı yoksa hukuk devleti yok, hukuk devleti de yoksa adalet yok” dedi. Erkek tutanaklara yansıyan konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Bir reforma ihtiyacımız gerçekten çok var ama, reforma. Hukuk devletine, bağımsız ve tarafsız yargıya, zaten genel gerekçede başlarken ilk cümle hak ve özgürlüklerin korunması, bağımsız ve tarafsız yargı vurgusu yapılmış. Bunu ancak Anayasa değişikliğiyle sağlayabiliriz, bunu hepimiz biliyoruz çünkü hak ve özgürlükler Anayasa'da yazılı. Bağımsız ve tarafsız yargı Anayasa'da yazılı, bağımsız ve tarafsız yargıyı tesis edecek Hakimler Savcılar Kurulu Anayasa'da düzenleniyor ama strateji belgesinin hiçbir paketinde herhangi bir anayasa değişikliği olmayacak, bunu biliyoruz, onun için bu bir reform değil. Bizler hukukçuyuz, samimi olmamız lazım, açık olmamız lazım, kamuoyunu doğru bilgilendirmemiz lazım. Bu paketler belli kanunlarda, bazı kanunlarda değişiklik yapan kanun teklifleri. Bu bir reform değil ama bir reforma gerçekten çok ihtiyacımız var. Neden var? 16 Nisan 2017 tarihli referandumda kuvvetler ayrılığı ortadan kalktı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi adı altında başka bir rejime geçildi. Yani Türkiye 16 Nisan 2017 tarihinde parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçmedi. Başka bir sisteme geçti, devletin tüm organları, devletin tüm kurumları yürütmenin başına, bir kişiye bağlandı. Onun için çok ciddi sorunlar yaşıyoruz hukuk devletinde, adalette, kanun önünde eşitlik yok artık. Çok ciddi bir araştırma yapılmış, soruyorlar vatandaşlara, diyorlar ki: "Sade bir vatandaşla, dar gelirli bir vatandaşla statüsü yüksek, güçlü, zengin, ekonomisi yüksek bir vatandaş arasında yani halk arasındaki tabirle ensesi kalın birisiyle sade bir vatandaş sizce mahkemeler önünde eşit olarak yargılanır mı?" Yüzde 79.5 yani yaklaşık yüzde 80 hayır diyor. Neden hayır diyor bu kadar yüksek oranda insan? Demek ki kanun önünde eşitliği yok etmişiz, adalete olan güveni yok etmişiz. Başkanlık sistemleri hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki parlamenter sisteme göre çok daha sert kuvvetler ayrılığını gerektirdiği hâlde biz tam tersini yaptık. Kuvvetleri bir kişide topladık, onun için bu sorunları yaşıyoruz. Aslında sorun sistemin ta kendisinde ve bu sistemle Türkiye adalet sorununu da, bağımsız ve tarafsız yargı sorununu da, ekonomik sorunlarını da, siyasi sorunlarını da çözemiyor, çözemeyecek göreceksiniz, umarım biz yanılırız. Ama biz bunları referandum sürecinde de, Anayasa Komisyonunda da çok samimiyetle paylaşmıştık ama maalesef dikkate alınmadı” dedi.
“ANAYASA DEĞİŞİKLİKLERİYLE OTORİTER BİR SİSTEMİ MEŞRULAŞTIRAMAZLAR”
“16 Nisan 2017 tarihindeki referandum OHAL'de gerçekleşti. Anayasa'daki hak ve özgürlükler askıya alındığı bir dönemde gerçekleşti” diyen Erkek, “OHAL şartlarında, olağanüstü halde bir sistem değişikliği, anayasa değişikliği doğru mudur? OHAL döneminde, olağanüstü hal döneminde seçim yapmak doğru mudur? Değildir. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde bu doğru kabul edilmez. OHAL'i kaldırırsınız ondan sonra Anayasa değişikliği de yaparsınız, referandum da yaparsınız, seçim de yaparsınız, onun için hâlâ meşruiyet tartışmaları yapılıyor. Şeklen legal görünebilir ama Anayasa'yı araç olarak kullanan iktidarlar suiistimalci Anayasa değişiklikleriyle otoriter bir sistemi meşrulaştıramazlar. Türkiye onun için bu ağır sorunları yaşıyor, onun için bir yargı reformuna gerçekten ihtiyaç var ve bu konuda samimiysek gelin Anayasa değişikliklerini gerçekleştirelim. Hâkimler Savcılar Kurulu’nun yapısını yeniden düzenleyelim, yargıç güvencesini gerçek anlamda Anayasa'da teminat altına alalım. Eğer samimiysek yapmamız gereken bunlar çünkü bağımsızlık ve tarafsızlık çok zedelendi. 24 Haziran’dan sonra bu suistimalci anayasa değişikliğiyle birlikte seçilen cumhurbaşkanı aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanı oldu. Artık parlamenter sistemdeki herhangi bir siyasi partiyle bağı olmayan bir Cumhurbaşkanımız yok, bir siyasi partinin genel başkanı olan yani yürütmeyi tek başına temsil eden bir kişi var. Şimdi, ben çok samimi olarak soruyorum, siyaseten değil, bir hukukçu olarak soruyorum. Bir siyasi parti genel başkanı huzurunda yüksek yargı organlarının başkanları ayağa kalkmaz. Dünyanın hiçbir yerinde olmaz bu. Bir yürütmenin başı bir yere girdiği zaman orada yüksek yargı organlarının başkanları oturuyorsa ayağa kalkmaz çünkü yargı bağımsız ve tarafsız olmanın yanında bağımsız ve tarafsız gözükmek zorundadır. Zaten gözükmediğiniz hâlde adaleti de yok ediyorsunuz, adalete olan güveni yok ediyorsunuz. Bir siyasi parti genel başkanının huzurunda hâkim, savcı kurası çekilmez. Bir siyasi parti genel başkanının huzurunda adli yıl açılışı yapılmaz çünkü öyle bir Cumhurbaşkanı yarattınız. Bunu 16 Nisan 2017 Anayasa değişikliğiyle çoğunluk yarattı ve ondan sonra da işte reform, adalet, bunları daha çok tartışacağız” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Haber Merkezi