“Alan Başkanlığı mı Talan Başkanlığı mı?”
“Evlerimizi terk etmeyeceğiz”
Kilitbahir İskele’sinde bir araya gelen, Kilitbahir Halkı Dayanışma Platformu, ilgili bakanlıklarca onaylanan, Gelibolu Yarımadası Tarihi Alan Başkanlığı tarafından hazırlanan Kilitbahir Köy Yerleşim Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı ve Kilitbahir Mevkii Balıkçı Barınağı ve Feribot İskelesi Amaçlı Uygulama İmar Planlarının usule, yasaya ve hukuka aykırı olduğunu dile getirdi.
Mülkiyet hakları, yeşil alan, otopark, mezarlık alanı ve günübirlik tesis alanı olarak kullanılmak üzere ellerinden alınan Kilitbahirliler ise gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gideceklerini, tapulu arsa ve evlerini terk etmeyeceklerini, Kilitbahir’in doğal, tarihi ve kentsel sit özelliklerinin yok edilmesine müsaade etmeyeceklerini dile getirdi.
Kilitbahir Halkı Dayanışma Platformu, Kilitbahir İskele’sinde bir araya gelerek, ilgili bakanlıklarca onaylanan, Gelibolu Yarımadası Tarihi Alan Başkanlığı tarafından hazırlanan Kilitbahir Köy Yerleşim Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı ve Kilitbahir Mevkii Balıkçı Barınağı ve Feribot İskelesi Amaçlı Uygulama İmar Planlarının usule, yasaya ve hukuka aykırı olduğunu dile getirdi.
İptalini istedikleri planların Kilitbahir’in doğal, tarihi ve kentsel sit özelliklerini yok edeceğini dile getiren Kilitbahirliler, köy halkının mülkiyet haklarının da hiçe sayıldığını ifade etti.
ÇED RAPORU YOK
Platform adına açıklama yapan ve 1800’lü yıllardan kalan konağı otopark projesi içerisinde gösterilen Oğuz Yasamtürk, “ Plan Hükümleri ve açıklama raporu incelendiğinde planın gerekçesi, alanın özgün değeri, yapılaşma düzeni, mevcut yoğunluğu, parsellerin doluluk boşluk oranları, mevcut yapıların taks, kaks, doku analizi ve mimari özellikleri, doluluk boşluk oranları gibi plan kararlarını etkileyen hiçbir bilginin, analizin ne yazınsal ne de çizimsel olarak yer almadığı görülmektedir “dedi.
“HALKA SORMADAN PLAN YAPILDI”
Halka sorulmaksızın, halkın önerileri ve istekleri göz önüne alınmaksızın böyle bir plan gerçekleştiğini de ifade eden Yasamtürk, “Projenin hayata geçmesi durumunda, doğal yapıyı ciddi anlamda bozacak 20.000 metreküpü aşan büyük bir dolgu işlemi uygulanacaktır. Bu işlem de kentsel sit mantığına aykırı bir şekilde gerçekleşecektir. Hemen dibine balıkçı barınağı yapılacak konutlarda ve çevrede yaşam kalitesi de ciddi anlamda düşecektir. Denize ulaşım, yapılacak dolgu ile engellenecektir. Balıkçı teknelerinin barınakta yer alması ile konutlarının önünde deniz kirliliği oluşacak, bu kirlilik aynı zamanda birtakım ağır kokuları da beraberinde getirecektir. Bunun yanı sıra gecenin ilerleyen saatlerinde ve sabahın çok erken saatleri de dahil olmak üzere neredeyse 24 saat boyunca büyük bir ses kirliliği oluşacaktır. Balıkçı barınağı ile birlikte aynı zamanda araç trafiği ve araç trafiğinin getireceği gürültüler de söz konusu olacaktır. Aynı zamanda 1. derece sit alanı olan bölgenin dokusu bozulacaktır. Balıkçı Barınağı, deniz dolgusu sebebiyle kıyı ekosistemini bozacak ve telafisi imkânsız zararlar meydana getirecektir. Ayrıca, özellikle yaz aylarında, Çanakkale feribot iskelesi tarafında ana arterde oluşan ve tüm şehir trafiğini kilitleyen, şehir içi ulaşımı imkânsız hale getiren yoğunluk katbekat artacaktır” dedi.
“KAMUOYU DESTEĞİNE İHTİYACIMIZ VAR”
Hukuki süreci başlattıklarını ancak kamuoyu desteğine ihtiyaç duyduklarını da sözlerine ekleyen Yasamtürk, açıklamasını “’Kilitbahir Koruma Amaçlı İmar Planı’ ve ‘Balıkçı Barınağı ve Feribot İskelesi’ projelerinin acilen iptali için hukuki süreçler tarafımızca başlatılmıştır. Ancak, kamuoyu desteğine de ihtiyacımız vardır. Bizler Kilitbahir halkı olarak tarihi değerlerimize, mülkiyet hakkımıza, yaşam hakkımıza ve köyümüze sahip çıkmaya devam edeceğiz. Çevreye, hukuka ve kişilik haklarına saygılı tüm kurum ve kuruluşları da yanımızda görmek istediğimizi beyan ederiz” ifadelerini kullandı.
Gazetemize görüş veren Kilitbahir sakinleri ve ev sahipleri ise, mücadele edeceklerini ve evlerinden çıkmayacaklarını dile getirdiler.
“KIYI KORUMA KANUNU KAPSAMINDA SENİN EVİNİ YEŞİL ALAN İLAN ETTİK DİYORLAR”
Talat Göksel, “Bir imar projesi ve liman projesi var. O imar projesi kapsamında evlerimiz, otopark, günübirlik tesis alanı, yeşil alan ya da mezarlık alanı adı altında imar konumundan çıkıyor. Bu proje bizim tapulu mülklerimizi tanımıyor. Bize diyor ki, ‘Senin burada mülkün var ama kıyı koruma kanunu kapsamında senin evini otopark, günübirlik tesis alanı, yeşil alan ya da mezarlık alanı kapsamına alıyorum. İstersem kamulaştırırım. Yıkılana kadar içinde oturursun, sana tadilat onarım gibi bir izin vermem.’ Evimiz yıkılsa da yıkılmasa da, yaşam hakkımız elimizden alıyor. Yarın gelip, evinizi yıkıyoruz, yeşil alana dahil ediyoruz, diyebilirler. İmar Planı ve Balıkçı Barınağı Projesi birbirine entegre projeler. Doğrudan etkilenen 30’u aşkın evin tamamı, bahsi geçen liman projesinin arkasında kalan evler. Bu köyün ihtiyacı olabilecek tesislerin, liman projesi dahil, kazandırılması gerekiyorsa biz buna karşı çıkamayız. Bizi rahatsız eden şey, bu proje kapsamında, liman projesi etrafında yer alan deniz cepheli evlerin maliklerinin mülkiyet hakkının elinden alınmasıdır. Kıyı koruma kanunu kapsamında benim evim koruma amaçlı imar planına giriyor, bu orta liman bittikten sonraki evler aynı kanundan etkilenmiyor. Burada başka hedef mi var? Bu evlerin tamamı, kıyı koruma kanunu kapsamından önce alınmış, tapulu evler. Bizim burada olmamızın amacı bu adaletsizliğe dur demek, hak kaybımızı önlemek. Alan Başkanlığı’nın yapmış olduğu plan içerisinde, yasal dökümanlarımızı göstermemize rağmen itirazlarımız kabul edilmedi. Bütün evler gayrinizami kabul edildi. Sanki biz köy için iyi yapılan bir şeyi istemiyor gibi gözüküyoruz. Benim evim kırk yıllık bir ev, evimin dört yanı yeşil ama evim de yeşil alan olma riski ile karşı karşıya. Bizim rahatsızlığımızın Alan Başkanlığı tarafından bilinmiyor olması söz konusu değil. Bu sorunu gidip de köy muhtarı ve azaları ile konuşacağını bizlerle görüşmelidir. Bizim köy içinde geçtiğimiz hafta yapılan toplantıdan haberimiz bile olmadı. Çift rampalı devasal boyutta bir liman yapılacak. Eğer Çanakkale’ye köprü yapılmasa idi, bu liman bir ihtiyaçtı. Köprü tamamlandıktan sonra burada limanın ne gibi bir gerekliliği var. Yani bir liman projesi ve limanın arkasında kalan tapulu evlerin tamamının imar yeteneğini kaybetmesi söz konusu” dedi.
“TAPUM VAR, MÜLKİYET HAKKIM YOK”
Vural Bilgin, “1982’den beri Kilitbahir’de hem esnafız, hem de köyün bir ferdiyiz. Benim çocukluğum bu köyde geçti. Biz bu ekolojik dengenin parçasıyız. Ben evim ile ilgili gerek İl Özel İdaresi’ne, gerek Alan Başkanlığı’na gittim. Evimin 1974 öncesinde yapıldığına dair muhtarlık kütük karar defterinden ıslak imzalı belgeyi sunuyorum. Eceabat Belediyesi’ne ödenmiş emlak vergisi beyannamelerini sunuyorum. Devletin tüm arşiv kayıtlarında, bizler şu an paylaşılmayan, hava fotoğraflarında evimin pafta planlar içerisinde bulunduğuna dair fotoların fotokopileri elimde. Eceabat Tapu Müdürlüğü’nde 1/5000 ve 1/10000 ölçekli planlarda 1974 öncesinde evimin orada olduğuna dair belgem var, ama mülkiyet hakkımı elimden alıyorlar. Evimin varlığını kabul etmiyor, kıyı koruma kanunu öncesinde yapılmış evleri yeşil alan ilan ediyor. Burada toplanan herkes burayı elde etmek için dişi ile tırnağı ile çalıştı, yıllardır buraya sahip çıkıyoruz. Devlete ödeyebileceğimiz her türlü vergiyi ödüyoruz. Bir arkadaşımızın satın aldığı imarlı arsası, mezarlık alanı ilan edilip, imardan yoksun bırakılıyor. Cumhuriyetten bile önce yapılmış konakları otopark ilan ediyorlar. Bu vatan için verilmesi gereken bir diyet varsa biz ödeyelim ama bu projelerin sonuçları neler? Kafalarda çok soru işareti var. Çanakkale’ye bir köprü yapılıyor. Kilitbahir’de de bir liman yapıyorsunuz, toplamda 300 metre liman olacak. Bu liman uluslararası gemi geçişlerine veya kaza riskine karşı analiz edildi mi, su altı ekolojik dengeye zarar getirecek mi? ÇED raporu yok. Birileri rant peşinde değil ve amaç hizmet diyelim. Buradaki limanın Çanakkale’deki karşılığı ne? Trafiği kaldıracak mı? Çanakkale limanı bu limana ne kadar cevap verecek? Liman hesaplaması yapılırken, köprü üzerinden doğacak araç trafiğinin de hesaplaması yapıldı mı? Bu liman köprü inşaatından önce mi bitecek, sonra mı bitecek? Eğer sonra bitecekse taahhüt garantisi mi verildi, birilerini zengin etmeye mi çalışıyoruz?” dedi.
“TARİHİ KONAĞIMI OTOPARK YAPACAKLARMIŞ”
Hatice Lale Yasamtürk, “Uzun yıllar Kilitbahir’de yaşadık, ben buraya 3 yaşında geldim. Orta İskele’nin hemen yanı başındaki ağaçlar içerisinde ev benim. Ben oranın hiçbir yerini değiştirmeden, yıllarca korudum. 1886 yılından beri tapusu var. Tapu kayıtlarında Settar Paşa Yalısı olarak geçer ama tarihi değilmiş, korunacak alan değilmiş. Bunun Feribot İskelesi projesi kapsamında kasıtlı yapıldığını düşünüyorum. Çekek yeri yaptıkları duvar 1886’dan kalma. Tarihi değilmiş. Ben eve sıva bile attırmadım. O duvara OPET benden müsaade istedi ve Tarihe Saygı Projesi kapsamında Çanakkale Savaşından kalma fotoğrafların olduğu levhalar yerleştirdi, tek kuruşluk menfaatim yok. Savaş yıllarında karargah binası olarak kullanılmış, önünde bayrak direği olarak fotoğraflar var, onları gösterdim. Burası tarihi gözükmüyor diyorlar, beni geçiştirmeye çalışıyorlar. Benim tapu kaydımda var. 1960’lı yıllarda babam burayı Yalı Oteli diyerek çalıştırdı. Şimdi burası otopark olacakmış. Köylülerimizden bazıları kendi evleri imar projesi içerisinde değil diye ses çıkarmıyorlar ama bu kıyının dokusu bozulursa bütün köy bozulur. Benim evimin dibine getirdiler çekek yeri yaptılar. Gürültü ve moloz yığını içerisinde yaşıyorum. Bunlar hep kasıtlı yapılıyor. Beni buradan yok edip kaç araca yer açacaksınız? Demek ki bazı kişilerin ceplerini doldurmak istiyorlar. Anlamı yok bir projeye kurban ediliyoruz. Ben hukuki mücadelemi başlattım, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gideceğim. Kilitbahir Türkiye’nin en güzel köylerinden biri, Çanakkale Savaşlarına tanıklık etmiş bir köye benden çok sahip çıkması gerekenler neden böyle yapıyorlar? 2000’li yıllardan evimin basit onarımı için izin aldım, müsaade ediyoruz ama orijinal görüntüsünden hiçbir şey kaybettirmeyin dediler. Şimdi tarihi değil diyorlar” dedi.
“BENİM EVİMİ YIKARAK NEYİMİ KORUMAYA ÇALIŞIYOR ANLAMADIM”
Selma Aksoy, “Benim dedem, Cumhuriyet kurulduğu zaman, Eceabat Belediye Başkanlığı yapmış, Osman Hilmi Aksoy. Bizim evimiz Kaşıkçı Dede Türbesi’ni hemen yan tarafında. Ben bu evde yaşıyorum. Babamdan kalma bu evi torunlarıma bırakmak istiyorum. İçeri tarafta yaşayan köylüler, duruma itiraz etmiyorlar, çünkü zannediyorlar ki onlar kalacak, biz deniz kenarındaki yıkacaklar. Arsa tapulu evim benim. Bu arsalar köye satılıyordu, biz aldık. Benim ninelerim dedelerim burada yaşamış. Benim evim koruma amaçlı olarak bir kısmı yeşil alan bir kısmı günübirlik tesismiş. Benim evimi yıkarak neyimi korumaya çalışıyor anlamadım” dedi.
“BENİM EVİMİ İLERİDE KAMUYA AÇABİLİRLERMİŞ”
Nazire Polat, “Ne muhtarlık ne de Alan Başkanlığı bizi hiç bilgilendirmedi. Evim günübirlik oturma alanı olarak geçiyormuş. Alan Başkanlığı bize bu şekilde söyledi. Tapumla birlikte iptal başvurusu yaptım. İtiraz ettiler. Ben yıllardır bu evde oturuyorum. Evimin olduğu alan günübirlik tesis alanında imiş. İleride kamuya açılabilirmiş” dedi.
“BEN TESİS İSTEMİYORUM, EVİMİ NİYE BAŞKA BİR ŞEYE ÇEVİREYİM?”
Yıldız Birsen, “Bizim evlerimiz için şu anda yıkım kararı yok ama artık tamir izni de yok. Evimiz yıkıldığı zaman bizler bu evleri mecburen terk edip gideceğiz. Elimizden alacaklar. Tapulu evlerimizde oturmamıza izin veriyorlar. Sonrasında günü birlik tesis olacakmış. Ben tesis istemiyorum ki oturacağım evi niye başka bir şeye çevireyim. Ayrıca kamulaştırma olursa ne yapacağım” dedi.
Dilek Akşen