.

 
Demokrasiyi laf başı gelince çok güzel tarif ederiz. Hatta işimize gelirse memlekette demokrasi var deyip, demokrasiyi kalkan bile yaparız. Aslında demokrasi halkın egemenliği anlamına gelir ve temelinde seçimler yatar. Hemen bütün demokratik ülkelerde seçimler yapılır ve halk yöneticilerini seçer.
Seçim sistemine bakıldığında halkın kendi yöneticilerini gerçek anlamda seçemediğini görürüz. Ülkemizde tam demokratik seçimler sadece iki defa uygulanmıştır. Bunun dışında halkın gerçek anlamda iradesinin yönetime yansıdığı bir seçim göstermek çok zordur.
Demokrasiyle ilgili Platon’un önemli tespitleri vardır. 2500 yıl önce yapılmış bu tespitler günümüzde hala geçerliliğini korumaktadır. Demokrasinin tam anlamıyla uygulanabilmesi için, halkın kendi yöneticilerini gerçek anlamda seçebilmesi için iyi yetişmiş, eğitim seviyesi yüksek olması gerekir. Burada eskiden beri çoban oylarıyla üniversite mezunu oyları kavgası yapmanın bir anlamı yok. İnsan çoban da olsa, ilkokul diploması dışında bir diplomaya sahip olmasa da kendini yetiştirmiş olabilir. Eğer eğitim ve yetişmişlik konusunda sıkıntı varsa, demokrasi otokrasiye döner. Nitekim üçüncü dünya ülkelerinde bunu bütün özellikleriyle görmekteyiz.
Üçüncü dünya ülkelerinde oy toplamasını bilen, sokak ağzı kuvvetli parti liderleri, halkı biraz da överek iktidara gelirler. Parayla binlerce insanı meydanlara toplayarak gösteri yaparlar. Halk kalabalıkları gördükçe gururlanır ve eğilimi artar. Aynı görüşte olmasa bile, bunlar bu işi becerecek diye kendi içinde inanç geliştirir. Sonra da eleştirmeye başlar. Aslında çok geçmedi. Herkesin hafızasındadır. AKP % 50 oy oranına ulaştığında, herkes kim verdi bu kadar oyu demişti. Hesap edilecek olursa iki kişiden biri oy vermiş görünüyordu. Hele köylerimizde ben oy verdim diyen çok azdı ama kırsal kesimde aynı partinin oy oranı % 60’ın üzerine çıkıyordu.
Tam demokratik seçimler ufukta görünmüyor. Mevcut sistemle uzun süre daha seçimler yapılacak. Adına demokrasi diyeceğiz. En azından önümüze sandık konuyor diyeceğiz. Şaibelileri yine vekilimiz yapacağız. Elbette içlerinde çok temiz ve dürüst vekillerimiz var. Bu konuda tartışma bile olmaz. Ancak meclise baktığımız zaman hakkında zimmet, vergi kaçırma, vatana ihanet gibi suçlardan davası devam eden yüzlerce vekilimiz var. Gerçek anlamda demokrasi olsa milletimiz bunları vekil olarak meclise gönderir mi? Elbette göndermez. Dolayısıyla tam demokrasi bize hala uzak görünüyor. İnsan hakları ve kamu vicdanı temelinde akıl almaz işler yapılan bir ülkede, adaletin dahi kamu vicdanını rahatlatmadığı bir ülkede gerçek demokrasiden söz etmek zordur.
Entelektüel insanların görev yaptığı üniversitelerimizde dahi insanın özlük hakları siyasi görüşlerinden dolayı ihlal edilebiliyorsa, insanımızın demokrasiyi özünde yaşamasına epey zaman var demektir. Demokrasiyi sürekli olarak anadilde eğitime, anadilde savunma yapmaya endekslemekle bir yere varılmaz. Kamu yönetiminde insan hakkının ve hukukunun çiğnenmediği yerde gelişir demokrasi. Çiğnendiği ülkeler ne halde görüyoruz değil mi?