.


Bugün Cumhuriyet Bayramı. Milli bayramların en büyüğü. İnsan hak ve özgürlüklerinin uygarca yaşandığı demokrasiye atfedilen bayram. Çeşitleri olsa da, halkın kendi kendini yönetmesi, kendi yöneticilerini kendi seçmesi anlamına gelir.
Köprünün altından çok sular geçiyor. Takip etmekte zorlanıyor insan. Bazen teröristler demokratik açılımın malzemesi yapılabiliyor. Bazen de gözbebekleri vatan haini olabiliyor. Adalet güçlü ise demokrasi oluyor. Seçimler demokratik olursa demokrasi olabiliyor. Yoksa adı var kendi yok oluyor.
Her ne kadar devlet başkanımız kabile devleti değiliz diyorsa da, demokrasiyi de pek işlettiğimiz söylenemez. Demokrasilerde kurumlar az da olsa kendi içerisinde özgür yapılanabilmeli, liyakat esasına dayalı olarak yöneticilerini seçebilmeli ve uygulamada kamu yararı ve hizmetin önceliklerine göre işlerini yürütebilmelidir.
Demokrasinin temeli seçimdir. Seçimler adil değilse, liyakat yoksa demokrasiden bahsetmek kolay değildir.
Siyasi erk, yasal sınırlar içerisinde kendi politikasına uygun olarak yöneticileri görevden alabilmekte ve yerine başka yöneticiler atayabilmektedir. Bunda herhangi bir terslik yoktur. Bununla birlikte, kamu kadrolarında çok fazla siyasi davranmak, liyakati partiye yakınlıkla özdeşleşir hale getirmek doğru değildir. Becerikli, başarılı idarecilerle çalışmakta her zaman kamu yararı vardır.  Hem demokrasi de bu şekilde gelişir. Kanun nizam ve kamu yararından anlayan idareciler, aynı zamanda hukuka ve adalete olan güveni de geliştirir. Eğer yöneticilerde belli okulların mezunu ve cemaatlerin adamı olma şartını koyarsanız demokrasi körelir gider. Sivil toplum örgütlerinin sesini keser, medyayı tek taraflı yayın yapmaya zorlarsanız demokrasi yolunu şaşırır, doğrular yanlış, yanlışlar doğru olur.
Bundan tam iki yıl önce tam da bugünlerde siyasi erk, kendi partisine mensup belediyelerde operasyon yaptı. Büyükşehir belediye başkanları birer ikişer istifa ediyor. Hiç birisi direnemedi. O kadar çok açıkları vardı ki, siyasi erk tarafından da bilindiği için sessiz sedasız kayboldular. Demokratik yollarla seçilmişlerdi değil mi?
2014 yılında yapılan yerel seçimlerde İstanbul belediye başkanlığını 4 milyonun üzerinde oy alan Büyükşehir Belediye Başkanı talimatla istifa ediverdi. Seçmenine borcu var mıydı yok muydu belli değil. Kabile devleti olmamakla birlikte, yukarısı istemeseydi belediye başkanı da olamazdı. Demokrasi olsaydı kıyısından bile geçmezdi belki.
Yaklaşık 23 sene Ankara Belediye başkanlığı yapan da aynı akıbeti yaşadı. 1,4 milyon tercih almıştı. Bıraksalar ölene kadar başkanlığa devam edecekti. Başkan istedi diye istifa etmek zorunda kaldı. Ankaralı umurunda bile olmadı. Zaten başkan istemese aday bile olamazdı.
Ardından birkaç tane daha büyük şehir belediye başkanı da istifa ettiler. Daha iki sene önce. Sanki asır geçmiş gibi. Şimdi demokrasiden dem vurma zamanı.
Demokrasi var memlekette. Üniversiteliler bile rektörlerini kendileri seçemiyorlar. Adaletin daha güzeli başka memlekette yok. Fetocu olduğu için memleketin tepelerinde gezenler sütten çıkmış ak kaşık.
Bugün Cumhuriyet Bayramı. 96 yıldır kutluyoruz ama her geçen gün biraz daha köreltiyoruz.