Nereden nereye demeden edemiyor insan. Gelişmeleri sağlıklı değerlendiremezseniz hem zaman hem de enerji kaybedersiniz.
Nereden nereye demeden edemiyor insan. Gelişmeleri sağlıklı değerlendiremezseniz hem zaman hem de enerji kaybedersiniz. Her olayın bir gerekçesi, bir gelişmesi ve bir de sonucu vardır. Gerekçesini görebilirseniz sonucunu az çok tahmin eder, tedbirinizi alısınız. Planlarınızı da ona göre yaparsınız.
Suriye sekiz yıldan bu yana kan ağlıyor. Suriye kan ağlarken, Türkiye enerji kaybediyor.
Arap baharı adını verdikleri ama Müslümanların birbirini doğradığı olaylarda, ne yazık ki fetocular devletin bütün karar mercilerini ele geçirmişlerdi. Demokratik açılımlar hikâyeleriyle uğraşılıyor teröristlere prim üstüne prim veriliyordu.
Fetocu rektörler, sözde strateji uzmanları ağızlarından Arap baharını düşürmüyorlardı. Türkiye bu gelişmelerde defalarca gol yediği halde, kendi çıkarlarını koruyan bir strateji geliştiremedi.
Suriye’de iç karışıklıklar başladığında devletin en üstü dahil bütün sözde strateji uzmanları bir haftalık ömrü kaldığını söylüyordu. Sekiz senedir hala Suriye devletinin resmi devlet başkanı.
İşid terör örgütünün mensupları, Kuzey Iraktan Akdeniz’e kadar olan güney sınırımızı ele geçirmişlerdi. Neredeyse komşumuz olmuşlardı. Arada bir vahşetlerini filme alıp sosyal medyada paylaşıyorlardı. Adamlar ana dili gibi İngilizce konuşuyorlardı. Dünyanın dört bir tarafından gelen teröristler İstanbul yolunu kullanıyorlardı. İstanbul’dan araç kiralayıp Suriye’ye gidiyorlardı. Nitekim kaybolan araçların çoğu Suriye’de çıktı.
Suriyeliler akınlar halinde sınırımızdan geçerken güvenli bölgeyi aklına getiremeyen devlet yetkilileri şimdilerde güvenli bölge için uğraş veriyor.
Barzani ve Müslim’i onurlandıran davetler, verilen imtiyazları saymaya gerek yok. Sonradan terörist oldukları anlaşıldı. Oysa devleti yönetenlerin bu konuda aldanma lüksleri olmamalıdır.
Binlerce tır dolusu silah yardımı göz göre göre işidin kontrolü altında olan bölgeden güney sınırımıza geldi. Dürbünle görülebilecek yerlere geldi. Heyt çekmekten başka hiçbir şey yapılmadı. Oysa ABD üslerinin kapatılması gündeme getirilebilirdi. Bölücülükten, memleketin içinde ayrı bir devlet kurmak eylemlerinde bulunmaktan yargılanan papaz salıverildi gitti. Müebbet hapisle yargılanan bir adam nasıl salınır.
ABD, idareciler heyt çekerken, düşmanımızı alenen silahlandırdı. Silah eğitimi de verdi. Yirmiye yakın üs kurdu.
Barış Pınarı harekâtı başarılı bir operasyondu. Zamanında ABD’nin teröristleri silahlandırırken tedbir alınsaydı ve önü kesilseydi operasyona gerek kalmazdı. Hatta vahşi katliamların sahibi işid bölgeyi ele geçirdiğinde din kardeşlerimiz demeyip, operasyon yapılsaydı, dünyanın gıkı çıkmazdı.
Haklı bir operasyonda birkaç dost ülke dışında birçok ülke tarafından kınandık. Hatta en çok Araplar kınadı. Arap sevicileri için iyi oldu, kelleri göründü ama yapılan haklı operasyonda neredeyse haksız çıktık.
Esed ile ailece tatil yapan yöneticiler, bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var deseydi Türkiye bu kadar enerji kaybetmezdi.
Kahraman askerimiz Fırat’ın batısında Amerikan askeriyle, doğusunda ise Rus askeriyle devriye atıyor.
Ülkemiz için tehdit unsurlarına biri 120 saat, diğeri 150 saat süre aldı. Verdik gitti. Barış her zaman önemlidir. Ancak, Amerikan silahlarının bir işe yaramadığını gözlerine soksaydık iyi olurdu. Farkına varmadan burada da gol yedik.
Suriye’de ne yapıldıysa Türkiye’nin zararına oldu. Bilenle bilmeyen bir olmuyor ne yazık ki.