.
Çiftçilerimiz bazen ne kadar çok ekersen o kadar çok batıyorsun diye serzenişte bulunuyorlar. Tarlaya kira vermiyorsun, havaya suya pek para vermiyorsun ama üretim masrafları her geçen gün arttığı için bazen satılan ürün masrafları çıkarmıyor. Haliyle izleyen üretim sezonunda ekim masrafları için ayni veya nakdi kredi kullanmak zorunda kalıyorsun. Bir yerde tekerleği döndürmek gerekiyor. Rakamlar da tekerleğin dönmesi için kredi kullanıldığını borçların arttığını gösteriyor.
Türkiye’de var olan yaklaşık 267 milyon dekar tarım alanının aşağı yukarı 40 milyon dekarı kullanılan kredilere mukabil ipotek altında bulunuyor. En çok ipotekli arazinin de tarımsal üretimin en yoğun olduğu Aydın, Manisa ve İzmir illerinde bulunması dikkat çekiyor.
Memlekette 267 milyon dekar ekilir arazi yaklaşık 37 milyon parselden oluşuyor. İpotekli tarla sayısı 3 milyon civarında. Tarlasını veya benzer malını mülkünü ipotek ettiren çiftçi sayısı ise 2 milyona yakın görünüyor.
Tarım sektöründe takipteki kredi miktarı Haziran 2019 itibariyle bir önceki yılın aynı dönemine göre % 54.8 artarak 4.3 milyar liraya yükseldi. Buna göre, aynı dönemde tarım sektöründeki toplam nakdi kredi miktarı % 10.4 artarak, tarihsel olarak en yüksek seviye olan 108.6 milyar liraya çıkmış durumda.
2019’un ilk altı ayında takipteki krediler % 10.3, toplam nakdi krediler ise yüzde 5.6 arttı.
Aralık 2018 itibariyle takipteki kredi miktarı 3.8 milyar lira, toplam nakdi kredi miktarı ise 102.1 milyar lira seviyesindeydi. Bu da gösteriyor ki, çiftçimiz takipten kurtulmak için de kredi kullanıyor.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, yaptığı çalışmada Türkiye’nin tarım alanının yaklaşık 35 milyon dekar küçüldüğünü, son 16 yılda meydana gelen kaybın % 8,3’ü bulduğunu bildiriyor.
Ekilmeyen arazi miktarı en fazla kışlık hububat ekilen arazilerde meydana geliyor. Hâlihazırda buğday ekim alanlarındaki daralma 20 milyon, arpa ekim alanlarındaki daralma ise 10 milyon dekarı buluyor.
2018 yılında Türkiye 5.8 milyon ton buğday ithal etti ve bunun için 1.3 milyar dolar ödedi. Oysa ekimden vazgeçilen 20 milyon dekar arazi buğday ekilmiş olsaydı, mevcut verim rakamlarına göre ithalata gerek kalmazdı.
Arpa ekim alanları daralırken arpa ithalatı daralıyor. Geçen sene 655 bin ton arpa ithal edildi. Ekimden vazgeçilen alanlar ekilmiş olsa, mevcut verim ortalamalarına göre 2.5 milyon ton arpa ürünü elde edilir ki, bırak ithalatı, ihraç etme imkanı bile oluşur. Yem sanayinin de açığı bir nebze kapanır, mısır ithalatı da azaltılmış olur. Yem fiyatları düşer, hayvancılıkta besleme maliyetleri de azaltılmış olur.
İktidarın enflasyonu düşürmek için uyguladığı ithalat politikaları ne yazık ki, çiftçiyi batırdığı gibi, birçok tarımsal üründe dışa bağımlılığı artırmaktadır.
Gıda tedarikinde yerel imkanların güçlü tutulması gerekmektedir. Çiftçi ne kadar güçlü olursa gıda güvenliği risklerden uzak olur. Artan borçlar, artan ipotek sayısı ne yazık ki gıda güvenliğinin daha da riskli