.
Son zamanlarda, kibir hastalığına tutulmuş kamu yöneticileri sıklıkla haber olmaya başladı. Kimisi ayağa kalkmadın diye adam saydırıyor, kimisi salondan atmaya çalışıyor, kimisi bacak bacak üstüne attın diye azarlıyor. Yüzlerce örneği var. Neticede idarecilere koltukları büyük geliyor.
Psikoloji alanında, Dunning-Kruger etkisi olarak literatüre geçen bu psikolojik sorun, insanların bilişsel yeteneklerini olduğundan daha fazla değerlendirebilecekleri bilişsel bir önyargı olarak tanımlanmaktadır. Bu, aldatıcı üstünlük olarak da tanımlanır. Koltuk sahipleri yetersizliklerinin farkında değillerdir. Bu karakterler, sokak jargonunda ne oldum delisi veya sonradan görme olarak da tanımlanırlar.
Sosyal psikologlar David Dunning ve Justin Kruger, yanıltıcı üstünlük kavramlarını test etmek için 1999 yılında yaptıkları çalışmada, kifayetsiz muhterislerin davranışlarını bilişsel yanlılık biçimi olarak tanımlamışlardır.
2011 yılında, David Dunning, bilgi veya uzmanlıklarında önemli, ölçülebilir açıkları olan kişilerin bu açıkları tanıma kabiliyetine sahip olmadığı ve bu nedenle, hatadan sonra potansiyel olarak hata yapmalarına rağmen, başarısız olduklarında yetkin performans gösterdiklerini düşünme eğiliminde olduklarına dair gözlemlerini yayınladı. Kötü performans sergileyenlerin performanslarındaki eksiklikleri tanıyabilecek bir konumda olmadıklarını anlattı.
Dunning ve Kruger, öğrencilerin, mantıksal akıl yürütme konusundaki entelektüel becerilerini kendi değerlendirmelerini inceleyerek, psikoloji alanındaki lisans dersleri öğrencilerine aldatıcı üstünlükle ilgili yaptıkları testle iddialarını da ispatladılar. Sınavdan sonra öğrencilerine sınavlarının nasıl geçtiğini sordular.
Yapılan ankette, yetkin öğrenciler, sınav sonucuna göre sınıf sıralamasında gerilerde olabileceklerini söylerken, beceriksiz öğrenciler, sınavlarının iyi geçtiğini ve sıralamada iyi yerlerde olabileceklerini söylemişlerdir. kendilerine göre daha fazla tahmin etmişlerdir, ancak yetersiz öğrenciler sınıf sıralarını yetkin grup tarafından tahmin edilen seviyelerden daha yüksek olarak tahmin etmemişlerdir. Neticede, beceriksiz öğrenciler sınıfın % 62’lik kısmında olduklarını belirtirken, % 12’lik dilimde yer almışlardır.
Üstelik yetkin öğrenciler kendi yeterliliklerini küçümseme eğiliminde olmuşlar, bu başarıyı başkalarının da gerçekleştirebileceğini belirtmişlerdir.
Bilim insanları toplumun farklı gelir seviyesine, mevki ve makam seviyesine göre testlerini genişletmişler, benzer sonuçlara ulaşmışlardır. Toplumun sonradan görme olarak tanımladığı, zengin cahillerin özgüvenlerinin daha yüksek olduğunu, kendilerini daha yükseklerde görme ve gösterme eğiliminde olduklarını gözlemişlerdir.
Örnekleri artırmak mümkündür. Kendilerini daha iyi görme güdüsü, yetersiz ve yeteneksizlerde daha sıklıkla görünmektedir. Cahil cesareti olarak da tanımlanan bu psikolojik yapı kamu idaresinde de çok fazla görünmekte, liyakat kavramını alt üst etmektedir.
Hatalarını kabul etmeme, başarısızlıklarını görmeme hastalığı, bakanlarda dahi görünmektedir. Koltuk sevdasıyla yanıp tutuşan bu karakterler, ne yazık ki yeteneksiz olduklarını görmedikleri için, siyasi veya başka kanallarını kullanmak suretiyle kamu kadrolarına dolmaktadırlar.
Kendini sürekli bir yerlere koyma duygusuyla yanıp tutuşan kifayetsiz muhterisler, ayağa kalkmadın, bacak bacak üstüne attın, neden kravat takmadın gibi saçmalıklarda çakma üstünlük duygularını tatmin etmeye çalışmaktadırlar.
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, kamu idarecileri için takdire şayan çok güzel bir ifade kullandı. Ayakları yere değmiş midir bilinmez ama en azından yetkin birinin onlara Milletin Efendisi olmadıklarını söylemesi gerekiyordu.