.

Denizler sürekli kirleniyor. İşin kötüsü temizleyiciler de hızla azalıyor. Denizlere giden plastik malzemeler artık üç balıktan ikisinde çıkmaya başladı. Denizin temizleyicileri kaçak avlanma nedeniyle yok olmaya devam ediyor. Bunlardan bir tanesi de deniz hıyarı. Bir süredir haber kanallarından birinde deniz patlıcanı kaçakçılığı üzerine spot yayınlar yapılıyor. Kıyılardan toplanarak kaçak yollarda yurt dışına kaçırılan deniz patlıcanları aslında çamuru temizleyen en önemli canlılar. 
Deniz patlıcanı olarak da isimlendirilen deniz hıyarları, derisidikenliler ailesinden omurgasız türleri kapsamaktadır.
Hıyara veya rengi nedeniyle patlıcana benzeyen deniz patlıcanları, doğal olarak yaşadıkları bölgelerde toplanmakta ve gıda kaynağı olarak kullanılmaktadır.
Diğer derisidikenlilerden, küçük farklılıklara sahiptirler. Ağız çevresinde çelenk şeklinde 10-30 kadar duyu, dokunma ve av yakalamaya yarayan dokungaçları bulunmaktadır. Genellikle santimetreden 27 santimetreye kadar boylanmaktadırlar. Halen tanımlanmış 900 kadar türü bulunmaktadır.
Denizlerin kıyılara yakın sığ yerlerinde rastlanmaktadır. Tüpe benzer ayaklarıyla çok yavaş hareket etmektedirler. Tüpe benzer ayaklarını aynı zamanda duyu organı olarak da kullanmaktadırlar.
Tüpsü ayakları olmayan deniz patlıcanları diplerde U şeklindeki oyuklarda yaşamaktadırlar. Solunumları vücut boşluğunda uzanan bir çift solungaç veya solunum ağacı adı verilen organlarıyla sağlanmaktadır.
Deniz patlıcanları kendilerini yenileme özelliğine sahiptirler. Yumurtlayarak ürerler, erkek ve dişilerinin şekli birbirine çok benzemektedir. Bazıları çift cinsiyetli olabilmektedir.
Yakaladıkları plankton ve çamurlardaki organik maddelerle beslenirler. Çeşitli renklerde veya cam gibi saydam olanları da bulunmaktadır.
Güneydoğu Asya ve Avustralya sahillerinde bulunan türleri, toplanmakta ve deniz suyunda pişirilerek kurutulmakta ve saklanmaktadır. Yeneceği zaman tatlı suda kaynatılıp pişirilmektedir. Çorba olarak tüketimi daha fazladır.
Tehlikeyle karşı karşıya kaldıklarında ilginç savunma taktikleri uygulamaktadırlar. Beyaz bir sıvı salgılayarak düşmanlarını hareketsiz hale getirebilirler. Avusturalya yerlileri bu salgıları toplayarak resif ayakkabı ve sargı bezi yapımında kullanmaktadırlar. Yine bir saldırı anında midelerini dışarı çıkararak yakın çevrelerini bulandırırlar. Salgıladıkları miktar, bir akvaryum dolusu balığı öldürebilecek güçtedir. Böyle durumlarda kendileri de ölmekte, ancak diğer bireyleri sağ kalmaktadır. Bazı türler kendilerini futbol topu kadar şişirebilir, bazıları ise su püskürterek çakıl taşı gibi görünebilir. Kaçma zorluğu dezavantaj olmakla birlikte, savunma mekanizmaları çok güçlüdür.
En önemli özelliklerinden biri, vücutlarının her yanındaki yakalama kollajeni isimli yapı sayesinde kendilerini sıvıya dönüştürme yetenekleridir. Sıvı haldeyken küçük çatlaklardan geçebilmekte ve tekrar eski hallerine dönebilmektedirler.
Ne kadar yetenekli olurlarsa olsunlar, insanoğlunun eline düşmeye görsün. Kaçma ve kendi neslini koruma yetenekleri işe yaramamaktadır. Muğla ve çevresinde ne yazık ki, kaçak yollarla toplanmakta ve dışarıya kaçırılmaktadır. Oysa kıyıları masrafsız olarak temizleyen bu canlılar, sırf para uğruna yok edilmektedir. Zaten doğa ne çektiyse hep insandan çekmiştir değil mi?