.
Yanlışları doğru diye yutturan bir medyamız var artık. İnsanımız da sanal alemin içinde kıvranıp duruyor.
Aslında birbirlerinden köken ve anlamca farklı olsalar da sanmak ve zannetmek ifadeleri sıklıkla kullanılıyor ve yine bu hislere dayanılarak fikirler geliştiriliyor. Fikirlerin gelişiminde genellikle olguların duruşları, geliş açıları ne olursa olsun insanlar kendilerine göre değerlendirmek suretiyle gelişen olayları yapıları isimlendiriyorlar. Dolayısıyla duruş ne olursa olsun bakış açılarına göre isim ve değerlendirmeler farklı oluyor. Bu tür gelişmeler olağandır. Ancak, yeterli bilgiye dayanmayan, zanna veya sanılara dayanılarak yapılan değerlendirmeler çoğu zaman yanılgılara neden olmaktadır. İnsan toplum içinde şekillenirken, içsel kazanımları kadar çevresel edinimler de etkili olmakta, sanarak veya zannederek geliştirdiği düşünceler de bunlara bağlı olmaktadır.
Çoğu zaman, bundan beklenmez, bunu yapamaz, onu aşar gibi tabirlerle çevredeki insanların içsel dünyada şekillendirilmesi, genellikle sanılan ve zannedilenlerle sınırlanmaktadır. Hele hele net olmayan görüntü veya şekillere dayanarak biri hakkında karar vermek bireye haksızlıktır. Olgular karşısında bireyin duruşu, içsel dünyasının bir yansıması olsa da edinimlerine dayanarak geliştirdiği fikir ve eylemleri sabit olmayıp, değişim gösterebilir.
Net olmayan bilgilerle yola çıkarak herhangi bir olgu veya kavram hakkında fikir geliştirmek aslında insanı yormaz. Kolay ve basittir. Belki de iletişimin baş döndürücü hızla insanları kucağına alması, sıklıkla yaşanan sangı ve sangılara dayalı yanılmalar olağanlaşmış olmaktadır. Aynı zamanda, insan genelinin yaprak gazeli gibi oradan oraya savrulması, değerleri yerine çıkarlarına göre hareket etmesi de belki sanmak ve zannetmek olgularını geliştirmektedir. Sanıyorum diye başlayan cümlelerde, aslında bilgi eksikliğiyle yola çıkıldığı ifade edilerek bir takım savlarda bulunulduğunun farkında bile olmuyor insanlar. Oysa yaşamın içinde, şahit olunan ama göz ardı edilen sade, bir o kadar da somut olgularla yaşıyor insan. Dolayısıyla insanın kendi gerçeği içinde geliştireceği, sanmadan ifade edebileceği o kadar çok düşünce vardır ki. Ancak basit olanı beyni yormayanlardır ne yazık ki.
Zan, aynı zamanda şüpheciliği ve güvensizliği geliştirmekte ve pozitif duygulara baskı yapmaktadır. Bilgi ve deneyim ne kadar yüksek olursa olsun, bireyleri ve olguları sangılara göre değerlendirmek, az da olsa yanılmalara neden olmaktadır. Bu nedenle zannetmekten kaçınmak daha doğru bir eylem olmaktadır.
İnternetin diğer adı artık SANal alem oldu. Sanılan alemde her ne kadar insanlar birbirlerini net olarak tanımasalar da, güven sorunu yaşansa da, mutlandıran, zamanı kullanmada pozitif yanları bulunan hoş bir olgu olarak görünüyor. Bununla birlikte, sosyal paylaşım sitelerinde insanların olduklarından çok farklı karakterlerde kendilerini sunmaya çalıştıkları da gözden kaçmıyor. Dolayısıyla internet başta olmak üzere diğer iletişim araçlarının insanı daha da sarmalaması sanmak ve zannetmek duygularını daha da geliştiriyor farkında olmadan.