.
Bundan tam dokuz yıl önce bu köşede paylaşmıştık. Arap baharı diye televizyonlar yanıp yıkılıyor, iktidar bütün hesapları arap baharı üzerine yapıyordu. Fetocular kanal kanal dolaşıp baharı anlatıyordu. Hepsi emperyalist projeydi. Fetonun dolmuşuna binen iktidar sahipleri de ne yazık ki gerçeği göremiyordu. İşin özünde Müslüman kanı dökülüyordu.
Gelişmiş dünya sınırları kaldırmak için yoğun çalışmalar içindeyken, geri kalmış dünyada yeni sınırlar oluşturmak için bütün unsurları kullanabiliyor.
Çok uzak değil ikinci dünya savaşı. Almanya ve İtalya birincisinin intikamını almak için Japonya’yı da yanlarına alarak bütün dünyayı kasıp kavurdular. Milyonlarca insan hayatını kaybetti. Savaşın hala hayatta olan şahitleri var. Halı harekatlarının yaşandığı savaşta, Fransa, İngiltere, Rusya taraf olmakla birlikte koca Avrupa birbirine kurşun sıkmıştır. Derin acılar yaşayan uluslar, günümüzde önce ekonomik birlik oluşturmuşlar, günümüzde ise çok daha geniş ve güçlü bir örgüt haline gelmişlerdir. Gelişmiş dünyada 60-65 sene önce birbirine kurşun sıkan milletler, bugün sınırları ortadan kaldırmışlardır.
Günümüzde ciddi karışıklıkların yaşandığı coğrafyaya geçmişiyle birlikte bakılacak olursa, uzağa gitmeden Osmanlı İmparatorluğu döneminde Kuzey Afrika ve Orta doğuda üç beş devleti geçmeyen yapıların olduğu görülür.
Zaman içerisinde Arabistan yarımadasında, Suudi Arabistan ve Yemen’in yanına çok sayıda aşiret devleti eklenir. Kuveyt, Katar, Dubai, BAE gibi bir avuç toprak ve çok sayıda petrol kuyusuyla çok sayıda yeni devlet kurulur. Onbeş yıl öncesinde Akdeniz Havzası ve Orta Doğuda 15 yeni devletin kurulması senaryosu çok konuşuluyordu. Arapların çoğunlukta olduğu bu topraklarda, Arapça konuşan milletlerin yaşadığı coğrafyada neden yeni devletlere ihtiyaç olabilir acaba?
Soğuk savaş dönemi olsaydı böl, parçala ve yut politikası denip geçilirdi. Oysa bugün durum çok farklı.
Libya Arapça konuşuyor. En az ikiye bölünecek. Mısır küçük bir ülke daha doğuracak. Irak fiilen bölündü ama yeni bir ülke daha doğurabilme potansiyeli var. Yemen bölünmüştü, yine bölünebilir Habeşistan’da olduğu gibi. Tunus, Cezayir ve diğerleri her zaman bölünme, yeni devletler oluşturabilme potansiyeline sahiptir. Garip olan Arap kökenli bu devletlerin yeni devlet oluşturabilme potansiyelini nasıl oluşturduklarıdır. Anlaşmazlık noktaları dikta yönetimler değildir sadece. Kaynak paylaşımı da değildir. Mezhep farklılıkları da çok öne çıkmamaktadır.
Daha çok devlet daha zayıf güçler demektir. Kaynaklarını kullanmakta dahi güçlük çeken zayıf ekonomiler, kaynaklarını ancak birilerine işletebilirler. Petrol dünyasının bir araya gelmesi küreselleşmenin önünde ciddi bir sıkıntıdır. Peki, bu yeni devletleri bir araya getirmek, ekonomik alanda işbirliği oluşturmak mümkün mü? Elbette hayır. Şimdiye kadar İslamiyet dahi ortak nokta olamadı. Yeni kurulan devletler güçlenirse ne olur? Biraz daha parçalamak gerekir. Onun çaresi de elbette aşiret devletidir. Her aşirete bir devlet. Gün gelir kardeşler geçinemezse, o zaman da yeni bir devlet.
Hiç düşündünüz mü Müslüman ve resmi dili Arapça olan kaç devlet var acaba? Yirmiden fazla. Huzuru olan var mı?