.
Bazen halk arasında dillendirilen ilişkilendirmeler vardır. Millet gülüp geçer. Pek itibar edilmez. Mantığa ve akla dayanan ilişkilendirmeler değildir.
Yazın uzun süre yağmur yağmaz. Çok içki içenlere bağlanır. Bu memleketin sarhoşu fazla da ondan Allah yağmur vermiyor denir. İşte kumar, hırsızlık, fuhuş hortladı da ondan yağmur yağmıyor, tarlada mahsul yanıyor, Allah cezalandırıyor denir.
Depremle veya benzeri doğal felaketlerde de Allah’ın cezalandırdığı ifade edilir. Bu tür kestirimlerin gerçekle ilgisi olmadığı da kabul edilir. Bilimsel bir temeli elbette yoktur. Deprem bir doğal felakettir. Sel de öyle. Tedbiri varsa cezası yoktur.
İşin kötüsü son zamanlarda milletin itibar ettiği insanların garip ifadeleri var. İnsan ister istemez kafayı mı sıyırdı bunlar demeden edemiyor.
Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü öğretim üyelerinden bir tanesi Elazığ'da 45 vatandaşımızın canına mal olan 6.8 şiddetindeki depremin ardından skandal bir paylaşımda bulundu. Çocuk yaşta evliliği savunan bu sapık ruhlu adamın depremle ilgili görüşü çok ilginç. Depremin nedeninin erken yaşta evlilik yasaklandığı için gerçekleştiğini savunuyor. Bu çakma profesör, gelen tepkilerin ardından kaldırmak zorunda kaldığı paylaşımında; Gayretullaha dokunmak edebiyat değildir. AIDS, ebola virüsü… Avusturalya, Çin, Gayretullaha dokundu azap geldi. Maazallah, biz de zinayı, livatayı yasalaştırarak, Allah’ın helal kıldığı yaşta evliliği tecavüz sayarak, mutlu yuvaları bozarak gayretullaha dokunmayalım. Az kaldı ifadelerine yer vermişti.
Gölcük depreminden sonra da Cüppeli Ahmet’in, Mevlam zina yuvalarını vurdu şeklindeki açıklamaları milleti hayrete düşürmüştü.
Bilim depremin hangi saatte ve nerede olacağını henüz tahmin edemiyor. Ancak kaç şiddetinde olacağını tahmin edebiliyor. Bu alanda çalışmalar yoğun bir şekilde devam ediyor.
Bilinen bir gerçek var ki, deprem bölgelerinde veya başka yerlerde insanların daha sağlam bina yapmaları gerekiyor.
Artık bir evin, apartmanın kaç şiddetinde depreme dayanıklı olduğu biliniyor. Kendi kendine göçecek binalar da tespit edilebiliyor. Bu meyanda İstanbul’da epey apartman boşaltıldı. Hatta iş makineleri bu binaları yıkarken nasıl toz duman olduğunu vatandaş da gördü.
Hal böyle iken, defalarca çıkarılan imar afları neye yaradı acaba? İmar aflarının tamamına yakını kaçak yapılara, kaçak katlara, kaçak çıkmalara ve ezcümle kaçakların hepsine ruhsat kazandırdı.
Efendim yatay büyümek lazım. Evet de bu gökdelenlere kim izin verdi? İmar affı kaç defa çıkarıldı. Son çıkarılan imar affından en çok hangi iller yararlandı? İmar affı en fazla apartmanların neresine ruhsat kazandırdı?
Bu soruların tek bir cevabı var. Herkes biliyor ve dillendirmekten korkuyor.
Deprem doğal bir felakettir. Allah’ın yarattıklarını cezalandırmak için kullandığı bir silah değildir. Suçlu çimentodan demirden çalan müteahhittir. Oturulamayacak binalara oturma izni veren yerel yönetimlerdir. Binaya üç kat başlayıp, altı yedi kata çıkan, imar affından yararlanıp günü kurtaranların hiç mi suçu yoktur.
İnsanın iş ahlakı bozulunca Allah cezalandırmış oluyor. Yoksa deprem yine olacak ama Allah cezalandırmamış olacak öyle mi?