.
Siyaset dünyası iyice karıştı. Yanlışlar zinciri tepeden aşağıya alabildiğine devam ediyor. Eskiden beri adeta gelenekselleşen ötekileştirme tutumları, insanımızı ortak paydada dahi bir araya getiremiyor. Nedeni çok basit. Ortak payda da dahi, yetkililer memleketin yarısını hain yapabiliyor.
Geçtiğimiz Salı günü partisinin gurup toplantısında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na hakaretler yağdıran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu zatın gönlünün başka yerlerde olduğunu biliyoruz. Kılıçdaroğlu Esed’in Suriye’de, İsrail’in Filistin’de hayata geçirmeye çalıştığı insansızlaştırma politikasına destek veren bir yerde duruyor. Haysiyetsizdir, onursuzdur, şerefsizdir, haindir” diye konuştu. Sözlerinin yine bir yerinde "Bay Kemal'in yeri ne vatandır, ne millettir. Onun yeri Esed'in yanıdır" deyiverdi. Daha önce yerinin kandil olduğunu defalarca söylemişti. Seçim mi var. Miting mi var? Kocaman hayır. Neden böyle bir ifadeye gerek var. Hem de cumhurbaşkanı tarafından.
Böyle kritik, milletçe yan yana, omuz omuza olmamız gereken bir dönemde devletin en tepesinden bu tür ithamları sıralamak hiç de yakışık değildir. Milleti param parça eder. Suriye’de yapılan operasyonların üzerinden böyle bir yaklaşımda ve ifadelerde bulunmak milleti üzmekten, bölmekten başka işe yaramaz.
Bu sözler üzerine CHP Genel Başkan Yardımcısı, meclis kürsüsünde açtı ağzını, yumdu gözünü. Cumhurbaşkanının, Başbakan iken Şehitler için kullandığı ‘Kelle’ ifadesi üzerinden seviyesizce ifadeler kullandı. Meclis birbirine girdi.
Evet, eski defterlere bakınca gerçekten Cumhurbaşkanının Başbakan iken, 2000 yılında bir radyo programında Şehitler için ‘kelle’ ifadesini kullandığı ve 3 kuruşluk sembolik tazminata mahkûm olduğu ortaya çıkıyor. Hatta kararı veren hakim, dil sürçmesi olarak da kabul edilemeyeceğini, konuşmada ‘kelleler’ olarak tabir edilen insanların bu vatan için şehit düşenler olduğunu, bu ifadeyle ailelerin rencide edildiğini belirtiyor.
Ana muhalefet partisi genel başkan yardımcısının bu ifade üzerinden haysiyet, şeref, hain ve benzeri ifadelerle Cumhurbaşkanının sağlıklı olmayan ifadelerine karşılık vermesi aynı düzeyde sağlıklı değildir.
Bu tür ifadeler daha önceleri de kullanılmıştı. Yine iktidar partisi mensubu ve daha önce bakanlıklar yapmış bir milletvekili, Şehit düşen askerlerimiz için meclisin toplanmasını isteyen muhalefete ‘birkaç Mehmet için meclisi toplayamayız’ cevabını vermişti. Kahraman Şehitlerimiz için saygısızca ‘Birkaç Mehmet’ ifadesini kullanmıştı. Aynı şahıs Feto terör örgütünün Ergenekon kumpaslarında da saldırgan bir tutum izlemişti. Daha neler var neler. Teröristbaşına sayın demekten tutun da, mektubunu okutmalara kadar. Ama zamanı değil.
Hiç kimse sütten çıkmış ak kaşık değil.
Türkiye çok hassas. İnsanımız çok hassas. Ayrıştıracak, ötekileştirecek tutum ve söylemler birliğimize, dirliğimize zarar veriyor.
İnsanların birbirlerini kendi gibi düşünmüyor diye vatan hainliğiyle suçlaması son derece yanlıştır. Aynı şekilde seviyesizce karşılık vermek de doğru değildir.
Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, bütün siyasilerin birlik ve beraberlik mesajı vermeleri gerekirken, birbirlerini hainlikle, haysiyetsizle suçlamaları son derece yanlıştır.
Ortamı sürekli geren, milli birlik ve beraberlik paydasını toz duman eden siyasi konuşmalar son bulmalıdır.