.

İlan gibi oldu ama Türkiye’nin gerçeği ne yazık ki. İnternet satılık çiftlik ilanlarıyla doldu kaldı. Çiftçinin geçinemediği satılık çiftliklerden tarlalardan belli oluyor. Hiç kimse keyfine tarlasını toprağını satmaz.
Arama motoruna satılık çiftlik yazınca 5.5 milyon web sayfası çıkıyor. İlan alanlarına yazdığınızda ise 1286 adet çiftlik satışta görünüyor. Çanakkale’de tarla ararsanız 8 bine yakın satılık tarla/arsa görünüyor.
Bundan 6-7 yıl önce yem fiyatları düşük iken et fiyatlarının artmasıyla birlikte alınan ithalat tedbirlerinin yanında, sıfır faizli kredilerle çiftlik yatırımları doruk noktasına çıkmıştı. Hayvancılık çok karlı bir işti. Ot ve silaj fiyatları, karma yem fiyatları çok düşük düzeylerdeydi. Basit bir hesabını verecek olursak, yoncanın balyası 5 lira, silajın tonu da 70 lira civarındaydı. Fenni yemin torbası 20 liraya satılıyordu. Aynı dönemde dana kesim fiyatları 24 liraya, kuzu kesim fiyatları ise 29 liraya kadar ulaşmıştı. Üreticilerimiz tam para kazanmak, borçlarını ödemek üzereydi ki, ithalat başlayıverdi. Çiftçimizin yüzü sadece 6 ay kadar güldü. İlk etapta 100.000 ton et gelirken, kurbanlıklar da, canlı hayvan ithalatı da buna ekleniverdi. Ardından damızlık besi sığırları da gelmeye başladı. Kapı komşumuz Bulgaristan’ın celepleri ihya oldu. Avrupa Birliği ülkesi oldukları için, Avrupa’da ne kadar kasaplık hayvan varsa hepsini getirdiler.
Avrupa’nın ıskarta hayvanları bittikten sonra, Amerika kıtasına açıldı ithalatçı simsarlar ve gemilerle bütün limanları doldurdular. Millet kokudan sahile gezmeye gidemedi.
Yem üretecek arazisi olmadan kurulan binlerce işletme, piyasadan ot ve silaj toplamaya başladı. Fiyatlar birden yükselmeye başladı. Saman kriziyle birlikte bütün fiyatlar yükseldi. Neticede ne et fiyatları ne de süt fiyatları, hayvan beslemeye yetmedi. Halen içerde yem tükendiği gibi, hayvan sayısı da hızla azalmaya devam ediyor. İnek kesimleri ne yazık ki doruk noktasına tırmanıyor. Verimli hayvanı satmak veya kesmek çözüm değildir hiçbir zaman.
Satılık çiftlikler, tarla ve bahçeler artınca yol boylarında benzin istasyonları gibi emlakçı doldu kaldı.
Gerçek üreticilerin, atadan deden hayvancılıktan gelenlerin bu çiftliklere alıcı olması beklenemez elbette. El değiştirmesi kaçınılmaz.
Ürününü işleyerek katma değer yaratan işletmeler daha güçlü, sürdürülebilir niteliklere sahip görünmekle birlikte, ot ve silajını kendisi üretemediği için karlı bir hayvansal üretim yapamıyorlar.
Tarımsal üretimde ithalat politikaları ne yazık ki gelirleri sürekli düşüren bir uygulama olarak duruyor. Enflasyon düşünce tarımsal üretim kazanmıyor. Tersine ithalatla düşürülen fiyatlar üreticiyi zarar ettiriyor. Satılık tarla, bahçe ve çiftlik sayısının her geçen gün yükselmesi de bunu gösteriyor.