.

Korona salgını gıda güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu hemen bütün dünyaya gösterdi. Yıllardır enflasyonu düşük tutmak için sürdürülen gıda ithalatı da iktidar sahiplerinin ne kadar hata yaptıklarını gösteriverdi.
Gıda güvenliğini artırmak için iş hazine arazilerine kalmadı aslında. Memlekette milyonlarca dönüm arazi boş yatıyor. Sebebi ise ithalat politikaları ve çiftçinin üretimde zarar ettirilmesi.
Memlekette hemen bütün mal ve hizmetlerde yıllardır yapılan kontrolsüz ithalatlar, yerli üretimi öldürüyor ve dışa bağımlılığı artıyor.
Sürdürülebilir gıda üretiminde Türkiye, her geçen gün aşağılara doğru gitmekte, gıda güvenliği açısından riskli ülkeler gurubuna doğru hızla düşmektedir.
Barilla Gıda ve Beslenme Vakfı'nın The Economist Intelligence Unit iş birliğiyle iki yıl önce yapılan bir araştırmada memleketin durumu vahim görünüyordu. O zamandan bu zamana neredeyse hiçbir tedbir alınmadı.
Anılan kurumların 3 ana başlıkta 38 gösterge ve 90 kriteri dikkate alarak hazırladığı Gıda Sürdürülebilirlik Endeksine göre, Fransa yaptığı yatırımlar ve aldığı tedbirler sayesinde gıda üretiminin sürdürülebilirliğinde birinci sırada yer almaktadır. Aynı listenin 58’inci sırasında ise Türkiye bulunuyor.
Bir zamanlar kendi kendine yeten, kendi insanını doyuran ender ülkelerden biri olan Türkiye, ne yazık ki, uygulanan politikalar yüzünden gıda tedarikinde sorunlu ülke haline gelmiştir. Anılan endekste, Fransa’yı, Hollanda, Kanada, Finlandiya ve Japonya izlemektedir. Japonya nüfusuna göre en düşük tarım arazisine sahip ülke iken insanının gıda güvenliğini tedarik etmede önemli adımlar atmaktadır. Arap ülkeleri ise gıda güvenliği açısından en riskli ülkelerdir.
Bu dünyada parası olan istediğini yer içer diye bir kayıt yoktur. Gıda bütün ülkelerin en stratejik sektörüdür. Dışa bağımlı bir ülkenin hemen bütün krizlerde insanını besleme şansı kalmayabilir.
Gıda sürdürülebilirlik endeksi raporuna göre, listede 67 ülkeye yer verilmiştir. Son onda yer almak Türkiye’nin, gelecekte gıda kriziyle baş başa kalacağını göstermektedir.
Türkiye, yetersiz beslenmeyi önleme, sürdürülebilir tarım, su yönetimi, iklim değişimini önleme gibi uygulamalarla olumlu puan almasına rağmen diğer kriterlerde çok düşük puanlar almıştır.
Ülkemiz ne yazık ki, 67 ülke arasında sürdürülebilir tarım başlığında 35'inci, beslenme sorunları başlığında 33'üncü sırada, gıda kaybı ve israfında ise son sıralarda yer almaktadır. Hasat harman ve depo kayıplarında, ekmek ve yemek israfında Türkiye, dünya şampiyonluğuna doğru hızla ilerliyor. Gıda kayıplarının azaltılması için çok ciddi politikalara ihtiyaç duyulmaktadır. Sadece ekmek israfı, 2 milyon ton buğdaya denk gelmektedir. Yaş meyve ve sebze kayıpları 20 milyon tonları bulmaktadır.
Fransa, Hollanda, Kanada gibi gıda güvenliğinde ön sıralarda olan ülkeler, uyguladıkları politikalarla gıda kayıplarının önüne geçmişlerdir. Aynı zamanda, tarımsal üretime verdikleri desteklerle, verimliliği önemli derecede artırmışlardır.
Türkiye’de ekilmeyen arazi miktarı sürekli artmaktadır. Yüzden fazla kalemde tarımsal ürün ithalatı, zaman zaman gümrük fon ve vergilerinin kaldırılması, ülkeye ucuz ürün girişi üreticiyi üretimden vaz geçirmektedir.
Arazi ölçü birimi dekar veya hektardır. Metrekare ile ifade etmekle rakam büyümez. İlgili bakanlıklar 600 milyon metrekarelik hazine arazisini kiraya vermekle gıda üretimini artıracaklarını ifade ediyorlar. Anladıkları dilden söylemek gerekirse çiftçinin zarar ettiği için ekmediği arazi miktarı bu rakamın 75 katı, 50 milyar metrekare civarında. Ekilse bir çok üründe ithalata gerek kalmaz.