Arıcılar dışında arılardan korkmayan çekinmeyen yoktur.
Arıcılar dışında arılardan korkmayan çekinmeyen yoktur. Hatta arıcıların bile önemli bir kısmı arı sokmasından rahatsız olur.
Arı soktuğu zaman neler olduğunu hemen herkes bilmektedir. Önce iğnenin acısı, sonrasında ise zehrin neden olduğu tepkimelerden ötürü sokulan yerde epey bir acı, ağrı, şişme ve kızarma meydana gelir.
Gerek halk arasında gerekse arıcılar arasında işçi arının bir defa soktuğu ve iğnesini kaybettikten sonra öldüğü bilinir. İğnesi çıkan arı ölür gerçekten. Ancak bir işçi arı defalarca sokma yeteneğindedir. Nitekim arı zehri üretiminde arılar ölmeden zehri alınmaktadır. Genellikle memeli hayvanların, dolayısıyla insanların derileri çok kalındır ve hemen hemen her seferinde, arının iğnesi deriye yapışıp kalır ve çıkamaz. Arı da, hızla kaçmaya çalışırken, yapışıp kalmış iğnesinden ötürü iç organları dışarıya çıkmaya başlar ve arı dakikalar içerisinde ölür. Bu durum, arıların kabiliyetsizliğinden veya tek bir sefer sokabiliyor olmalarından değil, insanların derilerinin arılar için fazlasıyla kalın olmasından kaynaklanır. Eğer işçi arı, insanı soktuktan sonra iğnesini geride bırakmazsa, hayatta kalarak birçok sefer düşmanlarını sokmaya devam edebilir. Benzer şekilde, böyle kalın derili bir hayvanı sokmak zorunda kalmadığı müddetçe, arılar sayısız defa iğnelerini kullanabilirler. Nitekim arı zehri üretiminde cam yüzey kullanılmakta ve arıların ölümüne neden olmadan önemli miktarda zehir üretilebilmektedir.
Arılar iğnelerini soktukları anda deri altına apitoksin isimli bir kimyasal bırakırlar. Bu ilk acının nedenidir. Fakat arı sokmasıyla ilgili en önemli tehlike, iğne şaftının hemen yanında yer alan Koschevnikov Bezi'nden salgılanan alarm kokusudur. Bu koku-feromon hızla havaya yayılarak etraftaki arıların da aynı bireyin sokulmasını bildiren bir uyarı işaretidir. Dolayısıyla insan bir arı tarafından sokulduğunda, eğer iğne halen vücuttaysa, diğer arıların etrafında fazla dolaşılmaması ve hemen oradan uzaklaşılması gerekmektedir. Arı nakillerinde bazı kazalarda buna özellikle dikkat etmekte yarar vardır. Bir insanın aynı anda 1100 arı sokmasına toleransı vardır. Uzak durulmazsa arılar bu sayıyı kısa sürede bulabilir.
Arı iğnesinin sonradan acıtmasının nedeni ise melittin toksininin vücuda arı tarafından enjekte ediliyor olması ve bu toksine cevaben vücutta üretilen histamin ve benzeri kimyasallardır. Bu kimyasallar ve aralarındaki tepkimeler, acıya ve kaşıntıya neden olur.
Arı tarafından sokulduktan sonra, alerjisi olanlarda hızlı bir anafilaktik reaksiyon başlar. Nefes darlığı ve kalp sıkışması gibi durumlar ortaya çıkabilir.
Alerji yoksa öncelikle iğneyi bulunduğu yerden çıkarmakta yarar vardır. Çıkarırken de iğneye bastırmamak gerekir. Eğer bastırılırsa iğne torbasındaki bütün zehir vücuda boşaltılmış olur. İğne çıkarıldıktan sonra sokulan yeri bastırmak yararlı olmaktadır.
Tarih boyunca farklı toplumlar arı sokmasına karşı tütün, tuz, karbonat, papain, diş macunu, kil, sarımsak, idrar, soğan, yoğurt, aspirin ve hatta bakır paralarla baskı uygulama gibi yöntemleri kullanmışlardır. Sadece içerisinde amonyak bulunan sıvılar, geçici bir rahatlık sağlayabilmektedir. Bunların tedavi edici özelliği yoktur. Ne yapılırsa yapılsın şişme ve kaşıntı bir hafta devam eder. Alerjisi olmayanlar için şişme ve kaşıntının sağlık açısından bir zararı yoktur. Arıcılar arı sokmasını çoğu zaman bedava antibiyotik olarak tanımlar.