İnsan ve hayvan sağlığında kullanılan ilaçların çoğunluğu sentetik yollarla elde edilmektedir.
İnsan ve hayvan sağlığında kullanılan ilaçların çoğunluğu sentetik yollarla elde edilmektedir. Tüm dünyada kullanılan ilaçların % 80’i sentetik yollarla elde edilmekte, geri kalanı ise bitkisel ve hayvansal kökenli, doğal yollardan üretilmektedir.
Bitkisel kökenli ilaçların kullanımıyla ilgili yayınlar yoğunluk kazanmakla birlikte, sentetik yollardan elde edilen ilaçların toplam ilaç piyasası içindeki payı azalmamaktadır. Bununla birlikte, teknolojinin gelişmesiyle birlikte bitkisel kökenli ilaç üretiminin gelecek yıllarda daha da artması beklenmektedir. Tıbbi bitkilerin ilaç üretiminde kullanılmalarında en önemli dezavantajları, saf etken madde elde edilmesinde yaşanan zorluklar ve maliyetlerin kısmen kimya sektöründekinden daha yüksek olmasıdır.
Kimyasal yollarla elde edilen etken maddeler ve bu maddelerden üretilen ilaçların kullanımında yan etkilerin artması ve sentetik kimyasalların insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler bırakması tıbbi bitkilerin önemini her geçen gün artırmaktadır. Bu anlamda, doğal yollardan üretilen bitki çayı ve ilaçların tedavi ve hastalıktan korunma yollarında daha fazla kullanılacağı beklenmektedir.
Halen ülkemizde tıbbi bitkiler yetiştiriciliği çok yaygın değildir. Genellikle doğadan toplanan tıbbi bitkiler kullanılmaktadır. Doğadan toplanan bitki kısımlarının bir kısmı ihraç edilmektedir. Türkiye zengin iklim çeşitliliğine bağlı olarak, adaçayı, kekik, lavanta gibi uçucu yağ bitkilerinden alkaloit içeren çok sayıda bitki türünün orijin merkezidir. Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü alanlarda, maki bitki örtüsü içerisinde yer alan frigana ve garig bitki örtülerinin çoğunluğunu tıbbi bitkiler oluşturmaktadır. Yüzlerce bitki türü kontrolsüz bir şekilde doğadan toplanmakta ve pazara sunulmaktadır. Bu kontrolsüz toplama işlemi, genetik erozyonu hızlandırmaktadır. Özellikle Muğla ve çevresinde kekik ve adaçayı türleri tükenme noktasına gelmiştir. Oysa bu bitkilerin pazarı her zaman bulunmaktadır. Dolayısıyla yetiştirmek suretiyle hem doğal alanlara baskıyı azaltmak, hem de ticari anlamda hatırı sayılır gelirler elde etmek mümkündür.
Çanakkale kırsal nüfusu en yüksek illerden biridir. Yapılan ekonomik fizibilitelerde tarımın payı da % 70’lerde bulunmaktadır. Diğer bir deyişle Çanakkale’nin ekonomisinde temel sektörü tarım oluşturmaktadır. Nitekim Çanakkale elma, şeftali kiraz, domates gibi birçok ürünüyle ülke çapında isim yapmaktadır. Her ne kadar tarım sektörü ön plana çıksa da, kırsal kesimden göç ve göçün sonucu oldukça geniş alanlarda tarımsal üretimden vazgeçilmektedir. Özellikle orman içi alanlarda bulunan bu kıraç tarım arazileri tekrar ormana dönmektedir. Oysa bu alanlar tıbbi bitkiler yetiştiriciliğinde kullanılabilir. Güneye bakan arazilerde kekik, adaçayı, lavanta, karabaş gibi türler hiç sulanmadan yılda bir kez biçilmek suretiyle 200 kg civarında kuru yaprak verme potansiyeline sahiptir. Diğer yandan bahar yağışlarının uzadığı yıllarda iki kez ürün alma imkanı da bulunmaktadır.
Tıbbi bitkiler yetiştiriciliğinde bölgenin ekolojik avantajları kadar tarımsal nüfus yapısının da avantajları vardır. Emek yoğun bu yetiştiricilikte, emek tütünden daha yüksek değer bulmaktadır. Fide üretimi ve dikimden sonra çok fazla bakım istemeyen tıbbi bitkilerin terk edilen alanları eski verimlilik düzeylerine taşıma potansiyeli çok yüksektir. Bütün mesele, işin peşine düşmektir her işte olduğu gibi.