Haftanın yoğun gündeminde içimizi yakan iki kötü olay oldu birincisi Sakarya Hendek’ deki Havai fişek fabrikasında yedi kişinin vefat ettiği acı kaza. Üzüldük içimiz yandı.
Haftanın yoğun gündeminde içimizi yakan iki kötü olay oldu birincisi Sakarya Hendek’ deki Havai fişek fabrikasında yedi kişinin vefat ettiği acı kaza. Üzüldük içimiz yandı.
Bir de Gelibolu yarım adasındaki 450 Hektarlık alandaki orman yangını kahrolduk, resmen ciğerlerimiz yandı. İnşallah doğal nedenlerle ya da bir kaza sonucu yanmıştır. Sabotaj ya da arazi açmak için yakıldıysa işte o zaman içimiz daha çok yanacak. Sakarya Hendek’ de ki Havai Fişek fabrikasındaki acı kaza hafta içinde en çok konuşulan konulardan biriydi. Zira yedi vatandaşımızı kaybettik. Yüz civarındaki işçide yaralandı. İşin kötüsü bu fabrikanın iş kazalar konusundaki geçmişi sabıkalıydı. Daha önce de bu işyerinde birçok kaza meydana gelmiş daha da üzücü olan bu iş kazalarında yine insan hayatları sönmüş yada insanlar sakat kalmış. Ama fabrika faaliyetlerini sürdürmüş. Yine tedbirsiz yine aksak şekilde.
Bir televizyon programında meşhur bir gazeteci kaza sonunda tutuklanan fabrika görevlilerinin savcılık ifadelerini okudu. Bu ifadelerden biri İş sağlığı ve güvenliği uzmanının ifadesi. Aklımda kaldığı kadarıyla İş sağlığı Uzmanı İşyeri Vekiline gördüğü aksaklıkları söylemiş hatta tutanak tutmuş. Ancak sen daha acemisin sen bu işlerden anlamazsın bir şey olursa biz hallederiz mealinde bir şeyler söyleyip sorunları kulak arkası etmiş, tutanağı da geri çektirmiş. Tabi kaza geliyorum demiş ve maalesef kaza yaşanmış. Doğal olarak bu vefat edenlerin savcılık tarafından kazanın sorumluları tutuklanmış. İşveren vekili başta olmak üzere iş sağlığı güvenliği uzmanı ve iki diğer görevli olmak üzere dört kişi. Bütün bunları yazmamdaki amaç İş yerlerindeki İş sağlığı güvenliği uzmanlığı konusu. 6331 sayılı kanuna göre iş yerindeki çalışanların sayısı gereğince İş sağlığı ve güvenliği Uzmanı bulundurmak zorunluluğu var. Kanun kağıt üzerinde gayet güzel ancak Hendek Havai fişek fabrikası kazası özelinde bir detaya dikkat çekmek istiyorum.
Kanun gereği kamu kurumları da dahil iş yerlerinde İSG (İş Sağlığı ve Güvenliği) uzmanı bulundurmak zorunda ancak. Yıllarca kamu iş yerlerinde gördüğüm uygulamalarda bile kamu dahi daha çok iş güvenlikçi olması gerekmesine rağmen İSG uzmanının belirlediği birçok basit sorunun halledilmesin de bile iş veren vekillerince direnç gösterilmekte. Çözüm ya ödenek yokluğu denerek ya da zaman içerisinde uzunca bir süreye yayılarak sorun ötelenmekte ta ki bir kaza yaşanıncaya kadar sorun sümen altı edilmektedir. Hele ki özel sektörde iş sağlığı ve güvenliği sorunlarında sorunların çözümü hatta en bilindik tedbirlerin alınması bile büyük bir sorun. İSG uzmanı sorunu belirlese ve söylese bile kulaklar tıkanır, tutanaklar geri çektirilir.
İş kazası geliyorum der örnek mi maden ocakları kazaları, tersane kazaları vb birçok kazayı hatırlarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Kaza sonunda da iş veren vekilleriyle beraber, ilk tutuklanıp hapse konulanlar da İSG uzmanlarıdır. Sorumlulukları yüksek, yaptırımları kısıtlıdır. Özellikle özel sektörde işyeri yönetimi veya patron birazda yasak savmak adına işe bir İSG uzmanı alırlar. Ancak onların tespitleri ve önerileri hep unutulur çünkü patronlar ceplerinden para çıkmasını istemezler. Hatta en zorunlu kıyafet veya koruyucuları (Maske elbise, ayakkabı, baret) bile temin edilmez, edilse bile yapılan işe uymayan en ucuzundan alınmış günü ve görünüşü kurtaran melbusatlardır. İSG uzmanı kendini yırtsa da tutanak tutsa da sözünü geçiremez zira maaşını patron veriyordur. Ama sorumluluğu yüksektir. Olası bir kazada ilk sorumlu tutulacak da onlardır. İSG sorun ve çözümünde ısrarcı olursa maaşını veren patron bir nedenle işten atar yerine başka birini getiriverir. Zaten işsizlik zirvede, işe sahibi olmak için olduğundan riskli bu sorumluluğu göze alacak birçok İSG uzmanı veya adayını bulmak hiç de zor olmaz iş verenlerce. Gerek işçilerin sağlığını ve güvenliğini sağlamak gerekse uluslararası standartları yakalamak ve altına imza koyduğumuz uluslararası anlaşmaları yerine getirmek için İSG uzmanlığını çalışma şartları tekrar değerlendirilmelidir.
Benim bu konudaki önerim mevcut 6331 sayılı kanunda küçük bir değişiklikle bu konuda büyük bir yol kat edilecektir. Önerime gelince; Kanundaki şartlar gereği iş yerleri bulundurmakla zorunlu oldukları İSG uzmanının tüm özlük hakları ve maaşını Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığı hesabına yatırmalı ve İSG uzmanı maaşını bakanlık hesabından almalıdır. Bu uzmanlar Bakanlığa bağlı olarak çalışmalıdır. Ancak her uzman ilgili iş yerinde azami iki yıl görev yapmalıdır. İki yıl sonunda İSG uzmanı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı başka bir iş yerinde görevlendirilmelidir. Ve sürekli iş yerleri arasında rotasyon yapmalıdırlar. Böylece iş verenden maaş almadıkları ve kadroları ilgili iş yerinde olmadığı için sorunları daha net görüp objektif belirleyip raporlamalı ve tutanakların bir kopyasını da bakanlığa göndermelidir ki. Olası kazalarda gerçek sorumluların görevlerini layıkıyla yapıp yapmadıkları ya da yapmışlarsa asıl sorumlular sorunları çözmeyen iş verenler mi ortaya net çıkmalıdır. Böylece birçok aksamanın önüne geçilmesi sağlanacaktır. Aksi halde gerek maaş ve kadro nedeniyle görevlerini yapmakta sorunlarla karşılaşılabildiği gibi iş verenle oluşabilecek samimiyet ya da ikili diyaloglardan kaynaklı sorunları görmemek yada hoş görmek gibi durumlar ortadan kalkacaktır. Önerdiğim bu basit çözümle birçok kaza önlenebileceği gibi birçok işçimizin hayatı kurtulacak ya da sakatlık ve hastalıkların önlenmesinde büyük bir yol kat edilecektir. Kazasız günler dileğiyle.