Cumhurbaşkanın vereceği “Müjde” cuma gününe rastlayınca, araya hafta sonu girdi.
Cumhurbaşkanın vereceği “Müjde” cuma gününe rastlayınca, araya hafta sonu girdi.
Pazartesileri de fıkra olunca...
.
En erken ciddi yazı yazmamız “Salıya kalıyor” maalesef.
.
“Beklenen şarkı” modunda verileceği söylenen
“Müjde” beklendiği etkiyi yaratmadı.
Zira verilmesi ile açıklanması arasında geçen sürede etkisini kaybetti.
.
Zaten Petkim hisselerinin anında artmış olması ile borsaya sızdırıldığı varsayılan haberin, piyasaya yayılması da engellenemedi…
.
Daha “Bir evlek ileru” gidilmemişken tüm medyada “Karadeniz’de bulunan gaz müjde olarak verileceği” açıklanmıştı.
.
Durum böyle olunca balon “Fıss” şeklinde gaz çıkararak söndü ve “Müjde” açıklaması kimseyi heyecanlandırmadı.
.
Aslında halkın müjdeden beklentisi daha pratik gerçekleşecek zannedildi...
.
Misal:
“Emekli maaşlarına 1000 lira zam yaptık…”
“Müjdenin” ağa babası olurdu.
.
Veya:
“Çalışanlar çalışmadan maaş alacak…” şeklinde olabilirdi.
Bu bizim çalışmaya alışamayan milletimize uygun bir “Müjde” olup, gündeme “Cuk” diyerekten oturabilirdi.
.
Aslında “Gazı bulduk, bundan böyle doğalgaz bedava” şeklinde bir “Müjde” olsaydı, Reis peşinden tarihini açıklayacağı bir erken seçimi almayı garantilemiş olurdu sanırım.
.
Neyse “Müjde” açıklandı.
Biz gelelim “Geyik” kısmına.
“Müjde” ile ilgili fıkralar yazmasam olmaz değil mi?
.
Toplu sözleşme pazarlığından yeni çıkmış sendika başkanı, salonda toplanmış isçilere ateşli bir söylev çekmektedir:
“Yoldaşlar! Yönetimle yeni bir sözleşme yaptık. Müjde! Bundan böyle haftanın dört günü daha çalışmayacağız!”
Kalabalık, “Yaşasııın!” diye bağırır.
-“Bir başka müjde şudur: Çalışma saatimiz beşte değil, dörtte bitecektiiir!”
-“Yaşaaaaaa!!”
-“Müjde olarak, çalışmaya dokuzda değil, onbirde başlayacağıııııızz!”
-“Helaaallll!!”
-“Esas müjde: Maaşlarımız yüzde 150 artacaktııırrr!”
-“Vaaaaaauuuuuvvvv!!”
-“Müjdenin kaymağı ise şu: Yalnızca çarşambaları çalışacağıııız!”
Bu sözün ardından derin bir sessizlik olur.
Derken arkalardan bir ses duyulur:
-“Her çarşamba mı ?”
***
Kadının biri, kocası eve gelince şöyle der:
-“Müjde kocacığım yakında evde 3 kişi olacağız.”
Kocası:
-“Yaşasın! Çocuğumuz mu olacak yoksa?”
Kadın:
-“Hayır… Yarın annem bize taşınıyor…”
***
Koca:
-“Müjde karıcığım, hani daha pahalı bir evde oturalım diyordun ya, en sonunda istediğin oldu…”
Kadın:
-“Taşınıyor muyuz?” diye sevinçle sormuş.
Kocası üzgün:
-“Yok canım, ev sahibi kirayı arttırdı.”
***
Bazı müjdeler vardır sevinsen bir türlü, sevinmesen bir türlü.
Bize mübarek Cuma günü verilen “Müjde” tam olarak şu aşağıdakine benziyordu…
.
İşte o fıkra:
.
Konfeksiyoncu iki ortak Yahudi, piyasayı araştırırlar ve o sene haki renkte kumaşın moda olacağını öğrenirler.
Bütün varlıklarını paraya çevirirler.
Piyasadaki bütün haki kumaşları satın alıp depolarını bu renkteki kumaşlarla doldururlar.
Ancak; kimse haki renkteki kumaşlara talip olmayınca iflasın eşiğine geldiklerini anlarlar…
Moiz ve Aron dükkanda ne yapacaklarını düşünüp, dertli dertli otururlarken kapı çalınır ve içeriye bir albay girer.
-“Sizde haki renkli kumaş var mı?” diye sorar. Kulaklarına inanamazlar ve kekeleyerek:
-“Evet albayım var, gösterelim” derler.
Albay dikkatle kumaşları inceler ve
-“Çok beğendim” diyerek ekler:
-“Bu sene askerlere 50 bin, subaylara 5 bin adet haki renkte elbise yaptıracağız. Ancak tabi ki benim tek başıma beğenmem yetmez. Generalimin de olur demesi lazım. Bana bir parça numune verin yarın saat 12’ye kadar telgraf çekersem iptal ettim demektir. Eğer telgraf gelmezse kumaşları kesip imalata başlayabilirsiniz.”
Ve albay numuneyi alarak gider.
O gece bitmek bilmez.
Kimi zaman ümitleniler, kimi zaman 'ya iptal olursa' diye göğüs geçirirler.
Ertesi gün saat:
11.00 olur,
11.15,
11.30,
11.45 olur…
Gözler yollarda korku ile kapıya bakarlar ve bir taraftan da postacı gelmesin diye dua ederler.
Tam 12 ye 5 kala postacı yolun başında gözükür. “Belki bize gelmiyordur” diye ümitlenirler.
Ancak postacı bunların dükkâna gelip kapıdan içeri başını uzatarak: “Telgraf” diye bağırır.
Moiz büyük bir kederle koltuğa çöküp kalır.
Aron’da çaresiz bir şekilde postacının elinden telgrafı alır...
Titreyen elleri ile kâğıdı açar, okumaya başlar ve birden sevinçle bağırmaya başlar.
-“Müjde! Müjde!”
-“Ne oldu Aron? Ne Müjdesi?”
-“Müjde Moiz Müjde! Baban ölmüş…”