Çarşamba günü Kepez Belediye Başkanı Birol Arslan’ın basın toplantısındaydık.
Çarşamba günü Kepez Belediye Başkanı Birol Arslan’ın basın toplantısındaydık.
.
“Göreve geldiğimizden bugüne gerçekleştirdiklerimizi paylaşacağımız basın toplantısında aramızda görmekten mutluluk duyarım” şeklindeki daveti geri çevirmek olmazdı.
.
Bilmem siz şahsen tanır mısınız?
Ben yakinen tanırım kendisini.
.
1 Yıl önce göreve geldiğinde “Belediyenin alacaklarını ve borçlarını gösteren afişi” asmakla epey gündem olmuştu.
.
Şeffaf belediyecilik anlayışı ile göreve gelen Arslan, her sene kendi icraatlarını gösteren bir bilançoyu da asacağının sözünü vermişti.
.
1 Saat boyunca Kepez için yaptıklarını anlattı.
Sonunda canlı yayında belediye binasına “Alacak ve borçları” gösteren afişi astı.
.
Verdiği sözü tutmuştu…
.
Doğma büyüme Kepezli olmanın verdiği rahatlıkla basın toplantısında konuşan Arslan, beldenin sorunlarına oldukça vakıftı.
Ne yapacağını bilir hali vardı.
Bunu hissettirdi.
.
Geçmişe pek takılmadan, gelecek ile ilgili planlarını bütçesi el verdiği ölçüde yapacağını söyledi.
.
Basın toplantısına geldiğinde ilk önce Halk Kafe’deki çalışanlarına giderek “Kolay gelsin” demesi, belki de onu halkın arasında en çok sevilen başkan yapacak.
.
Adaylığı ilk açıklandığında “Şüphe” ile yaklaşılan Arslan’ın, basın toplantısına seyirci olarak gelen Kepez halkı tarafından, alkışlanarak sözlerinin kesilmesi ona olan güveni gösterdi…
.
Heyecanlıydı,
Başarmanın gurur vardı,
Mütevaziydi,
Halkın içindendi…
.
Şahsen tanıdığımdan, başarana kadar mücadele edeceğini biliyorum.
Kepez halkının ona verdiği yetki ile onlara da sahip çıkarak görevini en iyi şekilde yapacaktır.
Ben buna da inanıyorum.
.
Tersi bir durumda en ağır eleştirilerin bizden geleceğini de iyi bilir…
***
“Keşke Yunan galip gelseydi…” diyenlerle beraber yaşıyoruz bu ülkede.
Merak ettim:
“Keşke Türkler buralardan gitmeseydi…” diyen Yunanlı var mı?
.
26. Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un yaptığı açıklamalardan öğreniyoruz ki o zaman TBMM’de şunlar konuşuluyormuş:
“Türk Ordusu Yunan askerlerine taarruz ederek hâlâ son darbeyi neden vurmuyor? Niçin taarruz etmiyoruz? Ordumuz durduğu yerde çürütülüyor. Gazi niçin cepheye gitmiyor? Bir insan hem TBMM Reisi, hem de Başkomutan olabilir mi?”
Düşündüm de,
“Günümüzde bunlar konuşulabilir mi?”
.
M. Kemal TBMM’deki gizli oturumda bir konuşma yaparak şunları söylemiş:
“Ordumuzun kararı taarruzdur. Ama bu taarruzu erteliyoruz. Sebebi, hazırlığımızı iyice tamamlamak için biraz daha zaman gerekmektedir. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirle yapılacak taarruz hiç taarruz etmemekten çok daha kötüdür.”
.
“Düşmana taarruz için üç vasıtanın yeterli olduğunu görmek gereğini duyuyorum:
Birincisi; milletin kendisidir. Milletin varlığı ve istiklali için gönlünde, vicdanında belirmiş olan istek ve emellerin sağlamlığıdır.
İkincisi; milleti temsil eden Meclis'in göstereceği kararlılık ve yiğitliktir.
Üçüncüsü ise milletin silahlı evlatlarından oluşan ordumuzdur…”
.
M. Kemal o tarihlerde tuttuğu not defterine yaşadığı tüm olayları yazarken, sağlığı ile ilgili de şunları yazmış:
“Doktor Hulusi Bey geldi. Kalbimde kesinti bulundu. Nabızda üçte bir kesilme var. Sağ böbreğim ağrıyordu. Orada yatmağa mecbur oldum. Bütün gece ağrım vardı…”
.
“Yatakta… 13.00-14.00 yatakta ağrılı…”
.
“Biraz kilo kaybettim.”
.
“Bir dişim ağrıyordu. Çıkardım…”
.
“Bugün çok limonata içtim. Bağırsaklarım ağrıyor. Rahatsızım…”
.
“Rahatsızlandım. Akşam çok sancı çektim…”
.
“Mütareke teklifini Celal Bey bildirdi. Cuma namazında, hafıza okutacaktık. Mevlit okudu. Ankara'da Bakanlar Kurulu ile haberleştim. Saat 4’te yattım. Sancı çektim.”
.
“Gece yine sancı çektim. Uyandım. Sabah banyo rahatlattı.”
.
Taarruz öncesi orduya yaptığı denetlemeleri esnasında ciddi sağlık sorunları, rahatsızlıkları yaşamış. Yine de görevini tamamlamaya çalışmıştı.
.
Şimdi “Keşke Yunan galip gelseydi” diyenler ve onun yanında olup Atatürk’e dil uzatanlar:
“Sizler bu günlerde rahat edin” diyerek sağlığını hiçe sayıp savaşan adam gibi adam şunu diyor: “Bir dişim ağrıyordu. Çıkardım…”
Sizler iki ilaç alamadığınızda isyan edersiniz değil mi?
Azıcık olsun “düşünün” o günün şartlarını…
.
Bir Müslüman olarak:
Sırf Türkiye Cumhuriyetini kurmak ve yaşatmak için 57 yıllık hayatını savaş meydanlarında düşmanla, vatan sathında cahillerle ve yobazlarla savaşarak geçiren bir insana böylesine hakaret ederek saygısızlık yapanları Allah’a havale ediyorum.
.
Onlara tek tavsiyem:
Nutuk okumaları.
Belki insafa gelirlerde, Yunanlılardan daha çok kendi atalarına sahip çıkarlar.