30 Ağustos Zafer Bayramı, bundan önceki resmi bayramlar gibi korona salgını nedeniyle kısıtlı olarak kutlanacak.
30 Ağustos Zafer Bayramı, bundan önceki resmi bayramlar gibi korona salgını nedeniyle kısıtlı olarak kutlanacak. Resepsiyonlar, fener alayları, coşkulu eğlenceler yapılmayacak. Normaldir.
Bu sene korona salgını iktidar mensuplarına yaradı. Türkiye Cumhuriyeti’nin bayramlarını kutlamak istemiyorlardı. İçlerinden gelmiyordu. Kerhen kutluyor, idare etmeye çalışıyorlardı. Çünkü okudukları tarih, İngilizlerin vatan hainlerine hazırlattığı tarihti. Yine Atatürk alerjisi olanlar bastırıyordu.
Bir zamanlar Atatürk büstlerine saldıranlar meczup, kafayı yemiş veya kafası kırık olarak tanımlanıyor geçiştiriliyordu. Günümüzde bu adamlar devletin odak noktalarını ele geçirdiler.
Ne hikmetse hükümet erkanı 26 Ağustos Malazgirt Meydan Muharebesini layıkıyla kutladılar. Cumhur İttifakının önde gelenleri Anadolu’nun kapılarının açıldığı günü korona kısıtlamaları olmadan çok güzel kutladılar. Tebrik etmek gerek.
İnşallah 30 Ağustos Zafer Bayramı da 26 Ağustos gibi devlet erkanı tarafından layıkıyla kutlanır. Kutlanması gerekiyor zaten. Kutlamayan, gerekli ilgiyi göstermeyen olsa olsa, İngilizleri ve müttefiklerini sevindirir.
Aşırı tepkiler yüzünden ne yapacağını şaşıran Diyanet İşleri Başkanı, geçen gün sosyal medya hesabından Atatürk’e rahmet ve dua diledi. 30 Ağustos’un hatırına yıllar sonra bu güzide ülkeyi kuranlar için dua diledi. Aslında içinden gelen bir dua olmadığı hemen ortaya çıkıverdi. Hatta kendi gibi düşünenlerin de eteklerindeki taşlarını döktürüverdi. Takipçileri sosyal medya paylaşımına yüzlerce yorum yapıverdiler. Yorumları okuyunca insanın tüyleri diken diken oluyor. Atatürk’e kin ve nefret dolu olan bu yorum ve paylaşımlar, memleketin geleceğinin ne kadar risk içerisinde olduğunu da gösteriyor.
Zamanında meczup, kafası kırık olarak nitelenen ve önemsenmeyen kişiler o kadar çok artmış ki, o kadar çok güçlenmişler ki, memleketin kurucusuna kafir, din düşmanı, ayyaş gibi kelimeler kullanabiliyorlar.
Bu gelişmelerin bir tek çözümü var. Milletin bu gelişmeleri artık görmesi gerekiyor. Bayramları milli birlik ve beraberliği pekiştirecek hale getirmesi gerekiyor. İdari tasarruflarla engellemeler olabilir. Niza çıkarmadan bayramın ve bu memleketi düşman çizmesinden kurtaranların layıkıyla anılması ve kutlanması gerekiyor.
Siyasi İslamcılar, memlekette sanki dini vecibeleri yerine getirmek yasakmış gibi hareket ediyorlar. Bazı gelenekleri dine aykırı gibi değerlendiriyorlar. Elbette cumhuriyet geçmişte yobazların korkulu rüyası olmuştur. İngilizlerin körüklediği bazı dini akımlar, Cumhuriyete başkaldırmıştır. Yeni Türkiye Cumhuriyeti hepsinin üstesinden gelmiş ve güçlü bir devlet geleneği oluşturmuştur.
Bugün Atatürk alerjisi ve Cumhuriyeti temel değerlerinden rahatsızlık duyma gibi sorunlar, aslında emperyal güçler tarafından oluşturuluyor. Arap dünyasına fitnelerle hakimiyet kuran İngiliz milletler toplulukları çıkarlarının, zayıf ülkelerde güçlendiğini biliyorlar. Bir memleketi ve milletini zayıflatacak en önemli noktalardan biri de değerlerini köreltmektir.
Velhasıl bayramları, korona tedbirlerine sadık kalarak, çok daha güçlü ve bilinçli kullanmanın yolarını bulmakta yarar var. Neticede herkesin takdir edeceği etkinliklere yer vermek, kasmadan, siyasi didişmelere girmeden, ayrıştırmadan bayramları kutlamak, birlik ve beraberliğin ana unsuru olduğunu unutmadan kutlamak gerekiyor.