Milletlerin tarihlerinde önemli dönem noktaları vardır.
Milletlerin tarihlerinde önemli dönem noktaları vardır. Büyük Türk milletinin de tarihinde 26 ağustosla başlayan iki önemli dönüm noktası var. Birinci Zafer 26 Ağustos 1071 de Sultan Alparslan’ın Malazgirt’te Doğu Roma İmparatoru Diyojeni yenerek Anadolu topraklarına adım atmasıdır. Bu zafer Türk yurdunun Anadolu olarak tescillenmesidir. Anadolu Toprakları 1071’ den günümüze birçok Türk Devletine ev sahipliği yapmış. Türkler’ le anılan bir coğrafya olmuştur. Bu topraklarda var olan en büyük Türk devleti ise Osmanlı Devleti olmuştur. Devlet o kadar büyümüştür ki üç kıtada hükümranlığını büyütmüş, imparatorluk haline gelmiştir. Ancak Osmanlı ilerleyen çağları zamanında yakalayamamış, devlet yapısında bozulma yaşanmış. Liyakâtsız kişilerin devlet yönetiminde yer alması, giderek artan borçlar uzun vadeli planlar yerine padişahın ve sadrazamın anlık kararları ile devlet çöküşe geçmişti İmparatorluğun çeşitli yerlerinde savaşlar yaşanıyor sürekli toprak kaybediliyordu. Halk savaşlardan ve yoksulluktan perişan vaziyetteydi.
Birinci dünya savaşının patlamasıyla bereketli Anadolu topraklarında gözü olan emperyalist güçler başta İngiltere olmak üzere uzun vadeli planlarını devreye sokmuşlardı. Savaşın başlarında Osmanlı İngiltere tarafında yer almak istemişse de parçalanan imparatorluktan pay almak isteyen İngilizlerin oyunlarıyla Osmanlı bir anda kendini Alman tarafının müttefiki olarak buluvermişti. Dört yıllık dünya savaşının sonunda zaten savaşlardan yorgun düşen Osmanlı Devleti Anadolu toprakları dışında tüm topraklarını kaybetmişti. Savaşı kaybedenler tarafında bulan Osmanlı Sevr Anlaşmasıyla Orduları dağıtılmış bütün Tersanelerine girilmiş bütün Fabrikaları kapatılmış. Stratejik kurumları dış güçlerin eline geçmiş vaziyetteydi. İstanbul’daki Osmanlı saray yönetimi dış güçlerin tüm dayatmalarını kabul eder haldeydi. İstanbul işgal edilmiş Anadolu toprakları ise İngiliz güdümündeki Yunan İşgali altındaydı. Hatta Ağustos 1922 tarihi itibari ile 23 Nisan 1920 de kurulmuş TBMM’nin Kuvva-i Milliye temelli zayıf ordusunun kuvvetleri Sakarya’nın doğusuna kadar çekilmek zorunda kalmıştı. Bu arada TBMM kanun ile Başkomutanlık görevini Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya vermişti.
Vatan ve ordu zor durumdayken bile TBMM içerisinde düşmanı mutlu edecek çatlak sesler çıkıyor Mustafa Kemal Paşa’ya en sert muhalefeti yapıyor, halk içerisindeki umudu kırmayı başarıyorlardı. Mustafa kemal eldeki zorluklara rağmen Başkomutan TBMM’ de yaptığı konuşmada Üç büyük gücün önemli olduğunu söylüyordu. Birincisi Ulusun bağımsızlığa olan istek ve arzusuydu. İkincisi Ulusun temsilcisi olan TBMM’ nin inancı, kararlılığı ve iradesi. Üçüncüsü Milletin bağrından çıkan vatanı için can vermeye hazır Ordusudur diyordu.
Türk ordusu hep bu şekilde kalamaz işgali kabul edemezdi. Bu nedenle düşmanı büyük bir taaruzla Anadolu’dan atmak gerekliydi. Mustafa Kemal Paşa Ordu Komutanlarına Taaruz emrini vermeden önce günlerce 3-4 saatlik uyku, sigara, koyu kahveyleve birkaç lokma tayınla taaruzun tüm detaylarını hazırlamış, yiyecek içecek dinlenme lojistik destek planlarını yapmıştı. Ama taaruz yapılacağını yanındaki birkaç komutan hariç TBMM mebusları dahi bilmiyordu. Düşmanı uyandıracak her hareketten kaçınıyordu. Gazetelere düşmanı yanıltacak haberler verdiriyordu. Hatta ordu komutanlarıyla detayları görüşmeyi kamufle etmek için Akşehir’de birlikler arası bir futbol turnuvası düzenlenmiş ve komutanlarla müsabakalar esnasında gizlice görüşmüştü.
Taaruz planı uygulanmaya hazırdı. Herhangi bir aksiliğe karşı Yunan kuvvetlerinin savaş stratejisini anlamamaları için birlikler gece yer değiştirmiş. Gündüzleri gizlenmişlerdi hatta düşmanı yanıltmak için farklı noktalarda göstermelik askeri hareketlilik düşman uçaklarına gösteriliyordu.
Taaruz günü 26 Ağustos sabahı planlanmıştı. Ama Yunan kuvvetlerini ve İngiliz destekçilerini uyandırmamak için Ankara’da Gazi Mustafa Kemal’inde katılacağı bir çay ziyafeti yapılacağı ilan edilmişti. Ancak Gazi Paşa düşman muhbirlere de görünmemek için tren yerine gizlice kara yolundan Konya’ya gitmişti. Herhangi bir haberin cephe dışına gitmemesi için Konya’daki telgrafhane kontrol altına alınmıştı. Kocatepe’ye giden Mustafa Kemal Taaruz emrini 26 Ağustos 1922 sabahı buradan verdi. Yedi gün olarak planlanan Taaruzun beşinci gününde yani 30 Ağustos günü Başkomutanlık Meydan Muharebesi de denilen savaşta Yunan Orduları Başkomutanı Trikopis esir edilmişti. Yunan ordusu karşında mutlak zafer elde edilmişti.
Ulu Önder Gazi Mustafa kemal Atatürk’ün bir sözüyle bitirmek istiyorum. ‘’Asıl büyük zafer savaş meydanlarında kazanılan değil ekonomide ve eğitimde kazanılan zaferlerdir’’ Bunu da kanıtlarcasına 15 yıllık yönettiği Türkiye’de Osmanlının tüm borçları ödemiş hiç dış borç almadan 46 fabrika kurmuş, her alanda üretimi artırmıştır. Halkın eğitimi seviyesini yükseltmek için okullar açmıştır. Savaştan yeni çıkmış Türkiye Cumhuriyeti’nin kısa zamanda Dünya arenasında güçlü bir şekilde var olmasının en büyük nedenlerinden sadece bir kaçıdır. Sanayi ekonomi ve eğitimde yapılan her gelişme en büyük zaferimizdir.
30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu Olsun.