Bugün bayram. Kutlu olsun.
Bugün bayram. Kutlu olsun. Bu memleketin nüfus kâğıdını taşıyan herkesin yürekten kutlayacağı daha nice Zafer Bayramları kutlamak nasip olsun.
Vatanın sınırlarını muhafaza etmek, bağımsız bir devlet olmanın ana koşuludur. Birinci dünya savaşında Osmanlının başına çöken emperyalistler, Çanakkale’de hezimete uğramışlar, Anadolu’ya sahip olamayacaklarını anlamışlardır.
Çanakkale deniz ve kara zaferleri düşmanların yurdu işgaline engel olamamıştır. Birinci dünya savaşından sonra imzalanan Mondros ve Sevr anlaşmalarından sonra yurdun dört bir tarafı parsel parsel taksim edilmiştir. Batı bölgelerinin Yunanlılara, Güney bölgelerin Fransızlara, İtalyanlara ve İngilizlere olmak üzere adeta Anadolu tahsis edilmiştir.
Yemende, Balkanlarda ve Çanakkale’de yüz binlerce şehit veren Türk ulusu direnecek gücü bulmakta ciddi bir şekilde zorlanmıştır. Batı bölgelerinde çoğunlukta olan Rumlar adeta bayram yapmışlardır. Türk olup da işgale sevinenler de az değildir. Bu nedenle, Anadolu’nun işgali ve Yunanlıların yerleşmeleri uzun sürmemiştir. Yöresel çete hareketlerinden öteye gitmeyen direnişler her ne kadar Yunanlıları ürkütmüş ise de tarihlerinde hemen hiç savaşmayan Yunanlıların üç yıl sürecek işgali başlamıştır.
İşgal döneminde ciddi kıtlıklar yaşanmıştır. Yönetimdeki boşluklar bazı çetelerin zulmünün daha da şiddetlenmesine neden olmuştur. O günleri çocukluğunda yaşayanlardan anılarda kalan en önemli olay açlık ve hastalıktan kaynaklanan yoğun çocuk ölümleridir.
Çanakkale’de yıldızı parlayan Mustafa Kemal, Erzurum ve Sivas kongreleriyle kurtuluş savaşının program ve hedefini oluşturmuştur. Bölgesel direniş hareketleri organize edilerek tek bir amaç etrafında toplanılmıştır. Tarihi süreci, İnönü Savaşlarını, Sakarya Meydan Savaşını, anlatmaya gerek yok. Ermenilere, İngilizlere, Fransızlara ve Yunanlılara karşı kazanılan zaferler yurdun tüm sathında verilen mücadeleler işgalci güçlerin Anadolu’dan kaçmalarına yetmiştir.
Başkomutanlık Meydan Savaşının sonuçlandığı 30 Ağustosun, savaştan 13 yıl sonra, 1935 yılında resmi bayram olarak kutlanmasına karar verilmiştir. Savaşacak insanı bulmakta güçlük çeken Anadolu, çok çekişmeli geçen Lozan Antlaşmasıyla bugünkü sınırları içinde mutlu, gelişmiş bir Türkiye’nin temellerini atmıştır. Bununla birlikte, Osmanlı döneminde olduğu gibi her dönem iç sorunlarıyla boğuşmak zorunda bırakılmıştır.
Zafer bayramı, Çanakkale zaferinin perçinlendiği bir bayramdır. Alanda kazanıp masada kaybedişin olmayacağının bir göstergesidir.
Ülke yönetiminde ulusun menfaatlerini, önceliklerini göremeyen bireylerin her zaman olabileceği unutulmamalıdır. Nerede olursa olsun hemen her olguda ülkenin önceliklerini düşünmek, aslında her insanımızın önceliği olmalıdır. Memlekete hizmet ederken, nasıl bu ülkeye sahip olduğumuz duyumsanmalıdır.
Kılıçla kazanılmış bu topraklar sabanla değerlenmedikçe sahip olmanın bir anlamı yoktur. Değer üretmek, kaynakları özgün bir şekilde kıymetlendirmekle mümkündür. Bunun için daha çok çalışmak ve daha çok üretmek gerekir.
Çanakkale’yi geçilmez yapan atalarımızın torunları ne yazık ki yabancı sermaye peşinde koşarken ülke kaynaklarının bir başka boyutta sömürülmesine aracı olmaktadırlar.
Mücadele mutlaka ekonomik ve kültürel alanlara yoğunlaşmalıdır. Küreselleşen dünyada sınırların önemi azalıyor. Mutlu millet oluşturmak kaynakların özgün değerlendirilmesiyle mümkündür. Özgün bilgilerin ürüne dönüştüğü, kendi kültürünü geliştirmiş, bağımsız ekonomiye sahip bir Türkiye’de Zafer Bayramı kutlamak mutlaka çok daha anlamlıdır.