Sarışın, spor arabası ile giderken direksiyonunu solladığı TIR’ın tam önüne kırması ile TIR devrilme, şoförü de ölüm tehlikesi atlatmış.
Sarışın, spor arabası ile giderken direksiyonunu solladığı TIR’ın tam önüne kırması ile TIR devrilme, şoförü de ölüm tehlikesi atlatmış.
Sinirinden deliren, deri yelekli, her tarafı dövmeli dev gibi TIR şoförü, sarışını ileride kıstırıp durdurmuş.
Cebinden çıkardığı tebeşirle yere bir daire çizip kadını tam dairenin ortasına ittirip;
“Bu dairenin asla dışına çıkmayacaksın! Asla!” diye bağırıp hırsını almak için spor arabanın bütün deri koltuklarını paramparça etmiş.
Sarışına dönüp baktığında onun ‘sırıtmakta’ olduğunu görünce;
“Bunu komik buldun ha?” demiş ve eline aldığı levye ile arabanın bütün camlarını kırmış.
Dönüp baktığında sarışının yüzünde hala aynı sırıtışı görünce deliye dönmüş.
Tornavidasını çıkarıp bütün lastiklerini delik deşik etmiş.
Sarışın bu sefer gülmeye başlayınca TIR şoförü resmen kendini kaybetmiş ve TIR’ın bagajından çıkarttığı bir bidon mazotu spor arabanın üzerine döküp kibriti çakmış.
Dönüp baktığında bir de ne görsün?
Sarışın gülmekten yerleri yumrukluyor.
“Komik olan neee? Neee?” demiş sinirinin son safhasında.
Sarışın gülmekten gözlerinden yaşlar süzülürken;
-“Sen her arkanı dönüp bu tarafa bakmadığında ben hep çizdiğin o dairenin dışına çıkıp durdum da ona gülüyordum!”
***
Karısı: -“Bugün arabamı tamirciye götürdüm”
Adam; -“Hay Allah, bana söyleseydin... Seni dolandırmışlardır...”.
Karısı: -“Saçmalama... Bende öyle bir göz var mı? Sadece sinyal lambasının yağı değişecekmiş, hallettiler işte!”
***
Temel oduncu olmaya karar vermiş.
Baltayla dalmış ormana, yaşlı bir ağaç bulup kesmiş.
Yine baltasıyla güçlükle parçalara ayırıp, götürüp satmış.
Ama bakmış ki bu iş böyle olmayacak.
Hem çok uğraştırıyor hem eline az para geçiyor. ‘Diğer oduncular bu işi nasıl yapıyor?’ diye merak etmiş.
Ormana doğru giden bir oduncuyu uzaktan izlemiş ve elindeki motorlu testereyi görmüş. Demek ki bütün marifet bu alette deyip, hemen bir hırdavatçıya gitmiş.
Hırdavatçı; -“Bununla günde yüzlerce ağaç kesebilirsin” diyerek, Temel’e kaliteli bir motorlu testere satmış.
Temel ertesi gün ormana gitmiş.
Yine yaşlı bir ağaç bulup kesmeye başlamış. Sabahtan akşama kadar ancak tek ağacı devirebilmiş.
Parçalamaya bile vakti kalmamış.
Ertesi gün ilk iş hırdavatçının yolunu tutmuş. Temel: -“Haçan uşağım sen penu kazikliymisun? Ha pen paltayla taha hizli odun keseydum”.
Hırdavatçı şaşırmış;
-“Beyefendi nasıl olur” demiş, “acaba alet mi bozuk?” diye Temel’in elinden alıp, çalıştırma ipini çekmiş.
Motorlu testere büyük bir gürültüyle çalışmış
Temel: -“Uyyy! Canuna yanduğumun... O ta ne oyle?”
***
Bir gün Temel elini beline koymuş dalgın dalgın yürüyormuş.
Bu durum Karadeniz’e tatile gelmiş birinin dikkatini çekmiş.
Fark ettirmeden uzaktan uzağa Temel’i seyretmeye başlamış.
Temel otobüsüne binmiş eli hala belinde...
Otobüsten inmiş eli belinde...
Saatlerce yol yürümüş eli hala belinde...
Onu izleyen adam dayanamamış ve koşup, Temel’in yolunu kesmiş:
-“Kardeşim bir rahatsızlığın mı var?”
-“Yooo!”
-“Yoksa deli misin?”
-“Deli de değilum”.
-“E saatlerdir seni izliyorum, elin belinde yürüyorsun. Ne elini oynattın ne şeklini bozdun?”
Temel sakince, hala belinde olan eline bakmış:
-“Vay anasinu, ula karpuz düşmüş!”