Çevre, insanın dostudur. Öyle derler.
Çevre, insanın dostudur.
Öyle derler.
.
Ama insan?
İnsan, çevrenin dostu mu?
.
Hayır…
.
“Kazdağları’nda Altın aranacak” diye olanca milleti ayağa kaldırdık.
Nöbetler tuttuk.
Konserler verdik.
.
Derdimiz neydi?
“Kazdağları çöl olmasın”,
“Ormanlar katledilmesin.”
.
“Bitki örtüsü yok olmasın”,
“Hayvanların nesli tükenmesin.”
.
“Suyumuz,
Havamız,
Nefesimiz,
Yaşam kaynağımız,
İnsan eliyle bitmesin…”
.
Biz insanlar olarak
Bazılarımız doğayı katlederken,
Bazılarımız katlettirmemek için mücadele veriyor.
.
Son günlerde şöyle bir deyim gelişti.
Her orman kesildiğinde,
Her avcı görüldüğünde,
“Çevreciler nerede?” deniliyor.
.
Sanki çevre sadece onlara lazımmış gibi.
.
Şimdi böyle bir giriş yaptığım yazımın devamı için sıkı durun.
.
Geçtiğimiz pazar bir arkadaşımla beraber,
Kızılkeçili,
Yukarı okçular ve
Yapıldak köylerine gittik.
.
Amacımız:
“Yeni yapılacak olan köprü ayakları manzarasına bakmak.”
.
Öyle ya,
Bu mevkilerden oldukça güzel görünecekti.
Portatif sandalyelerimizi çıkarıp,
Manzaranın tadını çıkaracaktık.
.
Gördüğümüz manzara karşısında pişman olduk ve birbirimize:
“Keşke gitmeseydik” dedik...
.
Neden mi?
.
Uzaktan gördüğümüz Kemel tepelerindeki ormanın kesilerek, tepenin “Kelleştiğini” gördük.
Sorduğumuzda “Orman kendisi kestiriyor” cevabını aldık.
.
“Neden?” sorusunu soramadık.
Yakında soracağım tabi.
Yetkilisine.
.
Dün yazdığım köprü maliyeti ile ilgili yazımın devamı oldu bu yazı.
.
Sebebine gelince,
Cebimizden köprü yapımı için çıkacak 7 Milyar liranın yanında yok olan ormanlarımızla da karşı karşıyayız.
.
Önce şunu söyleyeyim:
Bu köylerimizin toprakları hızla satılıyor.
Kime?
Zenginlere.
.
Ama çoğu yabancılar:
Yabancı dediysem, İstanbullulara filan.
.
Misal,
İğdelik’te Ankaralı avukat olan eşler taş bina yaparak oturmuşlar bile.
Allah sağlıklı oturmak nasip etsin.
Vatandaş, gelip istediği yere oturur tabi.
.
Bunun yanında;
Pilotlar,
Kaptanlar,
Emniyet müdürleri.
.
Evi tamamlanıp oturacaklar arasında (evi inşaat halinde),
Emekli bir Müftü var.
Yakında bölgemize yerleşecek ve komşumuz olacak.
.
Çanakkaleli birkaç girişimci ise bu tarlaları alarak “Taş ev yapma” teşebbüsünde bulunmuş.
Ve satmışlar.
.
Köprü manzaralı bu tarlalar hiç te kelepir değil.
.
Köprünün bacakları göründüğünden itibaren fiyatları onlarca kat artmış.
.
Tarlasını satan Çanakkale’den ev almış.
Köyden kaçmış neredeyse.
.
Türkiye çapında ilk yüze giren bir firmanın sahipleri de buradaki taş evlerinde oturuyor.
Geniş bahçesinde Ceylan ve at yetiştirdiği söylendi.
İlginci: Hatırlı misafirleri arasında bir Çanakkaleli bir milletvekili de varmış.
.
Bu köylere giderken ormana dökülmüş “Molozları” görünce ne kadar sahipsiz olduğumuzu anladım.
.
Yığınlar öylesine pisti ki, insan insanlığından utanıyordu.
Yazık, yazık, yazık.
Düşündüm:
Buraları Avrupalının elinde olsa?
.
Bu pislikleri döken vatandaşın çevre bilinci neresine kaçmıştı acaba?
Bunu önlemek için:
İlla çevrecilerin nöbet tutması mı lazım?
Çok üzüldüm…
Hala önlem alınması, beni daha da üzdü zaten.
.
Şimdi gelelim esas konuya.
Köprünün manzara yaratması ile tarlasında çam ağacı bulunan vatandaşlar, bunları izin alarak kesmeye başlamış.
Hepsi bir arada ormanlık gözüken yerler kelleşmeye başlamış.
.
Ayrıca;
Orman İşletmesi de “Gençleştirme” adı altında buradaki ağaçları kesmeye başlamış.
.
Neden köprü manzaralı yerleri kestiği konusunda bir bilgim yok tabi.
.
Köprü için:
Cebimizden çıkacak milyarların yanında ekonomik bir değerinin olup olmayacağı tartışılırken,
Bunun üzerine bir de ağaç kesimi girince “Keşke köprü olmasaydı” demek geliyor insanın içinden.
.
Binlerce dönüm arazi üzerindeki ağaç katliamlarını gördükçe,
Bu manzara karşısında ağlamak geldi içimden.
.
İnsanlık gerçekten zor.
“Kıyamet günü elinde bir fidan olsa dik” diyen bir peygamberin dininden olan bizler için manzara korkunçtu.
.
İşin en son haberi ise şuydu:
Bunların kesim işine alan yine içimizden biriydi.
Koskoca STK’nın başkanıydı.
.
Diyeceksiniz ki:
“O kesmese başkası kesecek.”
Siz de haklısınız…
.
Sonuçta işte fotoğraflar.
İşte Boğaz köprüsü,
İşte kesilmiş ağaçlar,
İşte manzaralar.
İşte İnsanlık…
.
Şimdi hala “Çevreciler gelsin” diyor musunuz?
Yoksa “Bizim de elimizi taşın altına koymamız lazım” mı diyorsunuz?
.
Yorum sizin…