Bu köşeyi hem karantina günlerinde Nisan ayında, hem de ağustosta paylaşmıştık.
Bu köşeyi hem karantina günlerinde Nisan ayında, hem de ağustosta paylaşmıştık. Milletimiz ne yazık ki, maskeyi aksesuar yaptı gidiyor.
Milletimizin gamsız duruşu korona salgınını tekrar arttırmaya başladı.
Soma faciası, tam bir ihmal ve vurdumduymazlığın sonucu meydana geldi. İhmalin diz boyu olduğu madencilik işletmelerinde, iş güvenliği ve işçi sağlığıyla ilgili uygulamalar hala yük olarak görülüyor.
Trafik kazalarının tamamına yakınını insan hataları ve ihmalleri meydana getiriyor. Cezai tedbirler işe yaramıyor. Yollardaki kasisler birilerinin canını kurtarmak için konuyor. Üniversite kampüslerinde dahi hız levhalarını okuyan ama anlamayan akademisyen ve öğrenciler var ki kasis konuyor.
Yağışlar ve meydana gelen seller, insan faktörünün sonuçları ne yazık ki. Derenin üstüne apartman diken de, izin veren de aynı ülkenin insanları.
Bir şey olmaz felsefesi hemen bütün alanlarda karşımıza çıkıyor. İnsanımızın günü kurtarma anlayışı ne yazık ki ayağına dolaşıyor ama bir türlü disipline olmuyor. Ne yasalar, ne öneriler, ne de başka tedbirler çözüm olmuyor. İhmallerin bedeli can kaybı da olsa kulağına küpe olmuyor insanların.
Bütün dünya gibi Türkiye de korona virüsüyle boğuşuyor. Allah insanımızın yardımcısı olsun. Daha fazla akıl, izan ve iyilik versin.
Aylardır memleket yetkilileri, konu uzmanları, kamu spotları yaşlılar, hastalar, vücut direnci düşük olanlar için mecbur kalmadıkça dışarı çıkmayın diyor ama nafile.
Sosyal sorumluluk ve kamu disiplini konusunda pek ilerlemenin olmadığı dikkati çekiyor. Televizyon kanallarında değişik şekillerini hep gördük.
Evden çıkılmasın dendiği halde piknik ve mesire alanları doldu taştı.
Altmış beş yaş üstü insanımız park ve bahçelerde oturmasın diye belediyeler bankları söktü yine fayda etmedi. Bunu gören bazı belediyeler 2 metre arayla tekli koltuk koymak zorunda kaldı.
Spiker yaşlı amcaya soruyor neye çıktın diye, amca cevap veriyor canım sıkıldı diye. Haberciler fotoğraf alırken de yakışıklı çıksın demeyi ihmal etmiyor. Oysa canını ve yakınlarının canını ihmal ediyor dışarı çıkmakla.
Teknik direktörü başta olmak üzere güzide kulübümüzün yetkilileri ligler ertelensin diye defalarca söylendiler. Hatta kalecileri virüs nedeniyle insana 2 metre yaklaşmamamız lazım, nasıl top oynayacağız demişti. Maçlar zamanında ertelenmedi, şimdi testleri pozitif çıktı. Kimin ihmali?
Bu iş çok ciddi. Gençleri pek etkilemiyor ama kendini taşıtıyor, yayılma aracı olarak kullanıyor. Nemelazımın zamanı değil.
İtalya’da salgın başladığında belediye başkanları vatandaşa bağırıyordu adeta, köpeğinin prostatı mı var ikide bir dışarı çıkarıyorsun diye. Haksız değillerdi. Salgını silmek mümkün değil ama düşük seyrettirmek mümkün.
Maske aksesuar değildir. İnsanımızın şansını zorlamasına gerek yok. Bir başkasına hastalık bulaştırabileceğinin farkına varması gerekir artık. Hatta bir başkasının ölümüne neden olabileceğinin farkına varması gerekir. Yoksa bu salgın eğitimi, sanayiyi, hizmet sektörünü allak bullak etti. Kafeterya, lokanta, otel, motel, yurt, pansiyon, otobüs, kantin işletmecilerinin hayatlarını altüst etti. Maske takmayarak ekonomiye bile zarar verebileceğini hesap etmeli artık bu millet. Yoksa durmaz bu salgın.