Malum dünyada arı varlığı azaldıkça, bal üretimi düşüyor ve sahtekârlık sürekli artıyor.
Malum dünyada arı varlığı azaldıkça, bal üretimi düşüyor ve sahtekârlık sürekli artıyor. Bu sene Akdeniz havzası uzun yılların en kurak dönemini yaşadı. Üstelik arı varlığı da bir önceki sene ılık geçen kış şartları nedeniyle koloni kayıpları yüksekti.
Dünyanın hemen bütün bölgelerinde bal sahtekârlığı sürekli artıyor. Sahtekârlık arttıkça arıcılar bal üretiminden uzaklaşıyor. Arıcılığı bırakanlar bile az değil.
Kalite kontrol otoritelerine göre dünyada en fazla sahtekârlık yapılan ürünler, bal, süt ve zeytinyağı olarak sıralanıyor.
Sahte bal üretimi arıcıları mesleğinden soğutuyor. Arıcıların çoğunluğu badem, ayçiçeği ve bazı meyvelerde tozlaştırma kirasıyla idare etmeye çalışıyor.
Bal sahtekârları, sürekli modifiye ettikleri sahte ballarla laboratuvar analizlerini bile yanıltıyorlar.
2013 yılında ABD Adalet Bakanlığı'nın sahte bal üreticilerinin peşine düştüğü “Honeygate” skandalından sonra, sahte bal üreticileri işlerinde daha uzman hale geldiler.
Honeygate, ABD tarihindeki en büyük gıda dolandırıcılığı olayı olarak tarihe geçti. Milyonlarca dolarlık vurgun ortaya çıktı. Skandalın üzerinden yedi yıl geçmesine rağmen hala piyasadaki balların üçte biri sahte çıkıyor.
Sahte veya karıştırılmış bal, aslında halk sağlığını iki kere tehdit ediyor. Hem yapma şeker veya şurup kullanılıyor, hem de şifa olsun diye kullananlar yanılmış oluyor.
Sahte bal üreticileri, gerçek balla yüksek fruktozlu mısır şurubunu karıştırıyorlar, laboratuvarlarda tespit edilince, bu defa pancar şurubu kullanmaya başlıyorlar. Dolayısıyla yakalanmaktan kurtuluyorlar.
Dünyada ortalama doğal bal üretim maliyeti üç dolar civarında iken, arısız bal üretenler yarı fiyatına bal satabiliyorlar.
Halihazırda sadece bal üretmek arıcılar için sürdürülebilir olmaktan çıkmış görünüyor. Diğer arı ürünlerine yönelen arıcılar para kazanabiliyor.
Yapılan istatistiklere göre dünyada halen pazarda satılan balların tam %33’ü sahte. Avusturalya’da yapılan çalışmalarda ise piyasadaki balların %27’si sahte görünüyor.
ABD’de sahte ballarla ilgili kayıtlar yok. Ancak uzmanlar yarıdan fazlasının sahte olduğunu iddia ediyor.
AB ülkeleri Çin’den önemli miktarlarda bal ithal ediyor. Bal ithalatı arttıkça, piyasada bal fiyatları düşüyor ve arıcılar zor durumda kalıyor. Bazı arıcılar, arılarının bal üretimi yerine tozlaşmaya odaklanmasının daha değerli olduğunu düşünüyor.
Arıcılık örgütleri Çin laboratuvarlarının yüksek fruktozlu mısır şuruplarını saf bal gibi göstermek için karıştırmaya başladıktan sonra sahte bal üretiminin arttığını belirtiyorlar.
Bazı uzmanlara göre ise, nişasta bazlı şeker ve şurup üretiminin artmasıyla sahte bal üretimi hız kazandı.
Sahtekârlar mısır şurubu yakalanınca pirinç şurubu, o da yakalanınca manyok şurubu kullanıyorlar. Dolayısıyla laboratuvarları sürekli yanıltmak suretiyle sahte bal üretimine devam ediyorlar.
Daha önceki bal doğrulama testleri, balın içindeki polene göre çalışıyordu. Sahte bal üreticileri bunun çözümünü çoktan bulmuşlardı. İstedikleri balın sahtesini çıkarabiliyorlardı. Günümüzde ise hem polen, hem de şeker kompozisyonlarını rahatlıkla düzenleyebiliyorlar.
Sahte ürünlerin önüne geçmek için menşee şartının zorunlu hale getirilmesi gerekiyor. Yoksa hiçbir dünya ülkesi bunları durduramıyor.