Korona salgınıyla mücadele eylem planları içinde getirilen kurallar ve uymayanlar için cezalar zaman içinde gevşiyor ve pek işe yaramıyor.
Korona salgınıyla mücadele eylem planları içinde getirilen kurallar ve uymayanlar için cezalar zaman içinde gevşiyor ve pek işe yaramıyor. Hemen bütün dünyada sağlık çalışanlarının en büyük şikâyetleri de insanların yasaklara uymadığı temeline dayanıyor. Geçenlerde Pakistan’da Sağlık Bakanı sokakta maske takmayan bir vatandaşa tekme tokat girişmek zorunda kaldı.
İngiltere başta olmak üzere çok sayıda ülke, salgınla mücadelede yasaklara uymayanlar için kestikleri cezaları artırdılar. Amaç daha caydırıcı olmaktı. Ancak zamanla görüldü ki, insanlar bunu da kanıksadı.
Türkiye’de hala gizli düğünler, eğlenceler, maskesiz balolar düzenleniyor. Güvenlik güçleri baskınlar yapıyor, tonla ceza kesiyor ama faydası yok.
Artan para cezaları caydırıcı olmuyor. İnsanların davranışlarını değiştirmeye yetmiyor.
Yaptırım mekanizmalarının yokluğunda bile kurallara uyanların gerçekten kurallara inanan gönüllülerden oluştuğu dikkat çekiyor. Yapılan araştırmalar bunu gösteriyor. Gönüllüler devlet idarecilerine inanıyor. İdareciler de bu konuda şeffaflığa özen gösteriyor ve insanlara karşı daha gerçekçi bir duruş sergiliyorlar.
Kurallara uyanların önemli bir kısmı kendini zorunlu hissediyor. Para cezalarından veya ceza yemekten korkuyor.
Kurallara uyum konusunda gönüllü uyanlar ve korkudan uyanlar dışında uyum sağlayan başka kimse bulunmuyor. Korkudan uyanlar, çoğu zaman kuralları çiğniyorlar.
Zorunlu veya korkudan uyumu artırmak için idarecilerin elinde çok önemli yaptırım güçleri var aslında. Ya izlenebilirliği ve cezaları ya da her ikisini bir artırmaları gerekiyor.
Bir zamanlar gönüllü trafik polisleri görevlendirilmişti trafik kurallarına uymayanları ihbar etmek için ama sürdürülebilir olmadı. Bu meyanda polisiye tedbirlerle izlenebilirliği artırmak mümkün, ancak maliyeti ve iş yükü oldukça fazla görünüyor.
Para cezalarının artırılması, daha hafif bir seçenek gibi görünüyor. Malum cezalar az değil. Maske takmayanlar 1000 liraya yakın ceza ödüyor. Çenesinde maskeyle geziyor millet. Kolunda aksesuar yapan da az değil.
Aslında her iki uygulamanın da dezavantajları var. Mağazalarda, kafelerde maske takma uygulamasını zorlamak mümkün ama sair alanlarda zorlama şansı görünmüyor. İkinci dezavantaj ise, para cezalarının adil olmadığı duygularının gelişmesidir. Aynı vergi ödemede oluşan duygular gibi.
Vatandaşlar yetkililere inanıyorsa gönüllülük artıyor. Ancak inandırıcı olamıyorlarsa gönüllülük gelişmiyor. Diğer yandan vergi ödeme hissinden yola çıkılırsa, yine yetkililerin insana güven vermesi gerekiyor. Aynı zamanda ceza ödeyen bir vatandaşın, devletin herkese eşit davrandığına inanması gerekiyor. Aksi halde para cezaları caydırıcı olamıyor.
Mevcut salgın süresince yapılan araştırmalar, insanların hastalığa yakalanma riski yüzünden kurallara uyduğunu gösteriyor. Diğer bir deyişle, insanlar koronaya yakalanmamak için kurallara uyuyor. Salgında bulaştırıcı olmaktan korkan çok fazla bulunmuyor.
Bazı uzmanlar kurallara uymayanların işaretlenmesinin işe yarayabileceğini savunuyor. Hem hasta hem kurallara uymayanlar için ise başka bir yerde zorunlu karantina uygulamasının da etkili olabileceğini belirtiyorlar. Yoksa tehlikeli mayınlar toplumun içinde dolaşmaya devam edecek gibi görünüyor.