Günümüz kalite sistemleri artık çağ atlamış vaziyettedir.
Günümüz kalite sistemleri artık çağ atlamış vaziyettedir.
Zira “Kalite kontrol” uygulaması tarihe gömülmüştür.
.
Tabi bu lafı duyunca, “Hayrola artık kalite kalktı mı?” diye düşünmeyin.
.
Çağdaş ülkelerde son durum şu:
“Kalite Yönetim (veya Üretim) Sistemi”
.
İşin özü şu:
“Kalite kontrol edilmez, yönetilir…”
.
Açıklaması şöyle:
Eskiden üretim hattında işlemler yapılır, proses (üretim hattı) sonunda numune alınır ve müşteri isteklerine uyun olarak kontrol edilirdi.
Eğer uygunsa:
Mal sevk edilir
Eğer uygun değilse:
Düzeltilebilecek kısmı varsa düzeltilir veya üretilen mal imha edilirdi.
.
Bu sistem üreticiler için oldukça pahalıydı.
Maliyet açısından üreticinin belini büküyordu.
Zira “Üretilmiş tüm ürünü çöpe atmak” kolay değildi.
.
İnsanlar düşündüler ve “Kaliteyi yönetmeyi” buldular.
.
Böylece:
“Üretim aşamasında kalite üretiliyor, proses sonunda kontrol edilmiyordu.”
.
Bu sistemi uygulamak zordu tabi,
“Ama müşteri memnuniyeti olarak geri dönüşü muhteşemdi.”
.
Ham madde üreticisine (veya tedarikçiye) gidilip kontroller yerinde yapılıyor,
Orada da bu kalite sistemleri devreye giriyordu.
Böylece zincirleme “Standart Kalite” devreye girmiş oluyordu.
.
Bu sistem nasıl mı çalışıyor?
Üretilen bir malın “Anayasası” yazılıyordu.
.
Prosedür şöyle:
O malın hammaddesinden başlanarak tüm proses boyunca yapılacak olan üretim kayıt altına alınıyor ve talimat olarak üretim hattına müdahil olan tüm ilgili birimlere gönderiliyor.
.
Birimler kendilerinden istenen kriterlere kesin uyuyor, kendi kendilerini kontrol ediyor ve sonuçta standart kaliteli bir üretim meydana geliyor.
.
Misal:
Yoğurtçunun:
“Ham madde mevsime göre değişiyor”,
Gofretçinin:
“Çikolatayı aynı kalitede bulamıyoruz” gibi mazereti ortadan kalkıyor.
.
En başa dönersek,
Siz üretimin “Anayasasını” yazarsınız ve ilgili birimlerin buna uymasını istersiniz.
Böylece “Kaliteli bir üretim” yapmış olursunuz.
.
İşin prosedürü budur…
.
Robert Bosh kendi ürünlerinin reklamında şunu demişti hatırlarsanız:
“İnsanların güvenini kaybetmektense, para kaybetmeyi tercih ederim…”
.
Bu işlem sonucunda:
Standart Kaliteye uyarsanız:
Müşterileriniz malınıza güvenir,
Bol müşteri memnuniyeti geri dönüşü alır ve
Hatırı sayılır maddi kazanç sağlarsınız…
.
Amiyane tabir ile;
“Alan memnun, satan memnun” durumu ortaya çıkar ve köşeyi dönersiniz…
.
Yazımın giriş kısmı burada bitti.
.
“Peki kardeş ne anlatacaktın ki, girişi bu kadar uzun sürdü?” diyenleriniz var içinizde biliyorum.
Bana ayrılan köşe bitmeden derhal konuya giriyorum.
.
Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan vatandaşlar olarak:
Kaliteli yaşamak için,
Kaliteli cumhuriyet için,
Kaliteli Demokrasi için,
Kaliteli Laiklik için,
Kaliteli Adalet için,
Ne yaptık?
.
Referandum da vatandaşların çoğunun kabul ettiği bir “Anayasa” yazdık…
.
Dedik ki:
“Bu anayasayı yazdık. Ona uyacağız…”
.
Sonra ne oldu?
.
Malum.
.
Birileri eskiden şunu dedi:
“Anayasa bir kere delinmekle bir şey olmaz…”
“Ben bu Anayasayı tanımıyorum…” dedi mi?
.
Dedi.
.
Geçtiğimiz hafta mahkemenin biri çıktı:
“Anayasa kararını tanımam” anlamında karar verdi mi?
.
Verdi.
.
Anayasa:
Tanınmazsa,
Delinirse,
Ona uyulmazsa ne olur?
.
Bozulmalar başlar,
Memnuniyetsizlik olur,
Sesler yükselir,
Kaos başlar.
.
Sonuç?
Sürekli “Kalitesizlik”:
İşadamını batırdığı gibi,
Ülkeleri de batırır…
.
İktidarlar:
Halkının memnuniyeti sağlamak için vardır.
.
Bu memnuniyet anketlerle ölçülür.
.
Halk memnunsa mesele yoktur.
Ancak,
Çoğunluk memnun değilse:
İktidar kaliteyi sağlayamadığından istifa eder veya
Erken seçime gider.
.
Bu işin de prosedürü budur…