“Obez misiniz?” diye bir soru sorsam bu yazıyı okuyanların yarısı tartıya koşar.
“Obez misiniz?” diye bir soru sorsam bu yazıyı okuyanların yarısı tartıya koşar.
.
“Peki nasıl anlayacağız?” diye sorsam, öylece kalırlar.
.
“Ben şişman değilim, topluyum” diyenlere katılmıyorum.
Şişmanlık sanki kötü bir şeymiş gibi, savunmaya geçmeyin.
Bu bir yaşam tarzı.
“Beğenmeyen küçük kızına almasın.”
O kadar...
.
Geçenlerde pazarda alışveriş yaparken annesiyle beraber pazara gelmiş topluca bir erkek çocuk gördüm.
.
“Maşallah aynı benim torun gibisin” dedim.
Çocuk bana: “O da benim gibi şişman mı?” demesin mi?
.
Şaşırdım tabi, ne diyeceğimi…
“Biz ona şişman demiyoruz, toplu diyoruz” diyerek savuşturdum.
Annesi de çocuğun elinden tutup uzaklaştı oradan.
“Nedense?”
Peşlerinden bakarken, çocuğun ruh hali beni sarsmadı değil.
.
Dün yakinen tanıdığım bir kız ile karşılaştım.
Kahvede masaya oturmuş, önündeki bol havuçlu brokoli salatasını yiyordu.
.
“Hayrola” dedim,
“7 kilo daha vermem lazım” dedi.
.
Bir sessizlik oldu.
Baktım, baktım ne diyeceğimi bilemedim.
.
İşi hemen gırgıra döktüm:
“Yahu bu salatayı ben yemeklerin yanında yiyorum” dedim, gülüştük.
.
Sabahları erkenden kalkıp 40 dakika yürümesinden, spor salonuna gitmesinden, saat 17’den sonra hiçbir şey yemediğinden bahsedince, resmen üzüldüm.
“Bu kadar mı?” dedim.
.
Artık hal hatır sormanın yanında hemen söylenen şu:
“Sen kilo mu verdin?”
“Yol aldım...”
.
Hâlbuki bize ne?
İster kilo alsın, isterse versin bize ne?
Kendi tercihi.
.
Toplum baskısından kurtulmak için insanlar “Sağlıklı yaşam” adı altında kilo vermek için bilimden uzak, kulaktan dolma fikirlerle uğraşıp duruyorlar.
Önemli olan şişman olmak değil, “Obez” olmamak.
.
Peki bilim buna ne diyor?
Şişmanlık gerçekten kötü mü?
.
Bilim adamları da bu konuya el atmış elbette.
Onlar da toplum baskısına yardımcı olacak araştırma içindeler.
.
“Araştırmacılar, yaşları 18 ile 60 arasında değişen 15 obez insanı teste tabi tutmuş ve bu kişileri, sağlıklı ağırlıkta olan kontrol grubundaki 15 kişiyle karşılaştırmış.”
.
Araştırmada: “Tekrarlı elektrik akımları gönderilerek, beynin ne kadar kuvvetli tepki verdiğine bakılmış.”
.
“Sağlıklı ağırlıkta olan kontrol grubunda, gönderilen uyarılara cevaben önemli ölçüde sinir faaliyeti kaydedilmiş. Bu durum, beyindeki esneklik tepkisinin normal olduğunu göstermiş.”
.
“Ancak bunun aksine, obez gruptaki tepki en düşük seviyedeymiş. Bu durum ise değişim kabiliyetinin zayıfladığını göstermiş.”
.
Peki bu ne demek?
“Bu bulgular, obezlik ile beyin esnekliğinin azalması arasında bir bağlantı olduğuna dair ilk fizyolojik kanıtmış…”
.
Kısaca:
“Obezlerde, beyinlerini yeniden yapılandırma ve yeni sinirsel güzergâhlar bulma olasılığı düşükmüş…”
.
Obez olduğunuzu nasıl anlayacaksınız?
Şöyle hesaplanıyormuş:
Boy ve kilo arasındaki oran hesaplanarak vücuttaki yağ miktarı belirleniyor ve buna “Vücut Kitle İndeksi (VİK)” deniyormuş.
VİK’si 25 ile 29.9 arasında olan bir yetişkine “Kilolu”,
Üzerindekilere ise:
“Obez” deniyor.
.
Bence insan, tüm bunlara boş vermeli ve “Kilo vereceğim” diyerek sabah akşam düşünüp “Ruh sağlığını bozmadan” yaşamını sürdürmeli.
.
Eğer (Obez olmayıp) biraz kiloluysan ve veremiyorsan kendi kendine şunu diyeceksin:
“Ben su içsem yarıyor, zaten eskiden diyet mi vardı?”
.
Bu kasvetli diyet yazısından sonra biraz gülmek iyi gelir.
.
Adamın biri diyetisyene gitmiş:
“Karım zayıflamaya karar verdi.”
Diyetisyen:
“Peki, bunun için ne yapıyor?”
Adam:
“On gündür, her sabah üç saat ata biniyor.”
Diyetisyen:
“Şu anda durum nasıl?”
Adam, hüzünle başını eğmiş:
“At, beş kilo zayıfladı.”