Çiftçinin kafasını açmışlar, kırk tane harman sonra, kırk tane de gelecek sene çıkmış.

Çiftçinin kafasını açmışlar, kırk tane harman sonra, kırk tane de gelecek sene çıkmış. Bu atasözü geçerliliğini asırlardır koruyor. Yoksa atasözü olmazdı zaten.
Tarım ürünleri girdiler karşısında sürekli değer kaybediyor. Artan mazot, gübre ve ilaç fiyatları üretim maliyetlerini, ürünlerin Pazar fiyatlarının üzerine çıkarıyor. Olmayan ürüne talep artınca fiyatlar saman alevi gibi bir yükseliyor, sonra yine yerlerde sürünüyor.
Kâğıt üstünde ürünler hep para kazandırıyor ama görünmeyen masraflar ortaya çıkınca üreticinin zarar etmesi kaçınılmaz oluyor.
Uzun süredir tarımsal üretimde sağlıklı bir yönetim yok. Günü kurtarmaya yönelik tedbirler, enflasyon artmasın diye gelişigüzel ithalatlar, üreticiyi üretimden sürekli uzaklaştırıyor.
Ekmesen daha karlısın şeklinde bir felsefe hızla yayılıyor.
Üreticiyi artık üretimden uzaklaştıran başka bir sebep daha ortaya çıktı. Üretim maliyetleri arttıkça masrafları karşılamak zorlaşıyor. Çiftçi deyimiyle tekerleği döndürecek para kalmıyor.
Bu sene domates ve salçalık biber yetiştiricileri neredeyse sıfırı tüketti. Otuz kuruştan ürününü satmak zorunda kaldı. Neticede şimdi ekim yapacak sermaye kalmadı. Yine Adana’da bu sene karpuz aynı kaderi yaşamıştı.
Bakanlık politikalarını eleştirmekten korkan çiftçi örgütleri, tarlada kalan karpuzun çeşidini eleştiriyorlar. Oysa uzun süredir yanlış tarım politikaları üretim dalgalanmalarını ortaya çıkarmaktadır.
Soğan patates yıllardır üreticiyi ağlatırken seyreden bakanlık, soğan patates fiyatları artınca hedef olarak vurguncuları gösteriyor. Daha da ileri giderek ithalatı gündeme getiriyor. Bu demektir ki soğan ve patateste sürekli daha fazla sıkıntı yaşanacak.
Aslında bir çok tarım ürününde üretim sürekli azalıyor. Marka ürünler bir süredir can çekişiyor. Bugün bir dekar domatesin toplamaya başlayıncaya kadar maliyeti dört bin liranın üzerine çıkmaktadır. İşçilik maliyetleri iyice attığı gibi, işçi bulmak da zorlaşıyor her geçen gün.
Dekardan ortalama 5 ton kasalık domates alan ve 80 kuruşa satan bir çiftçinin para kazanması imkânsızdır. Hani gübre, ilaç, mazot masrafları bir yere kadar çıkar. Bir işçi kasalık domateste günde 400 kilo toplar. 5 ton domatesin toplanması ve kasalanması için en az 15 yevmiyeye ihtiyaç vardır. Adam başı ortalama 100 lira işçilik maliyeti eklenince üretici zarar etmektedir.
Bu şartlarda küçük aile işletmeleri, kendi diker, kendi çapalar ve kendi toplayıp, hizmet satın almadan pazara gönderirse yevmiyesini kurtarmış olur.
Klasik ürünlerde dahi para kazanmak, aile geçindirmek her geçen gün daha riskli hale gelmektedir.
Üreticinin üretime devam edebileceği modellerin geliştirilmesi gerekmektedir. Serbest piyasa ekonomisi tarımsal üretimde olmaz. Hele hele artan ürün fiyatlarını düşürmek için ikide bir ithalat kozunu oynamak, üretimi bitirmekten başka bir işe yaramaz.
Küçük aile işletmeleri tarımsal üretimin bel kemiğidir. Bu işletmelerin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi piyasa dalgalanmalarının önüne geçecek en önemli tedbirdir. Pazar dalgalanmalarında devletin piyasaya müdahalesi üretimi güçlendirecek önemli politikalardandır. Fındıkta fıstıkta, buğdayda arpada yapılıyorsa, sebzede meyvede neden yapılmasın.