Çiçekçiye giren adamın kolunda sıyrıklar, sol gözünde bir morluk vardı.
Çiçekçiye giren adamın kolunda sıyrıklar, sol gözünde bir morluk vardı.
-“Bir düzine kırmızı gül istiyorum, dedi ve hemen ekledi. Karımın doğum günü için, tazesinden rica ediyorum.”
Çiçekçi, “Başüstüne” dedi ve ekledi:
-“Hangi gün için?”
Adam koluyla gözünü işaret etti:
-“Dündü…”
***
3 adam oturmuş eşlerine aldıkları doğum günü hediyelerinden bahsediyorlarmış.
Birincisi:
-“Karıma öyle bir hediye aldım ki, 6 saniyede 0’dan 100’e çıkıyor.”
Diğer ikisi anlamamış. “Ne aldın ki?” diye sormuşlar. “Beyaz bir Porsche aldım. Çok mutlu oldu.” diye cevap vermiş.
İkinci adam,
-“Ben de geçen doğum gününde karıma 4 saniyede 0’dan 100’e çıkan bir şey almıştım.”
Hemen anlamışlar tabi ki:
“Heey, yoksa Ferrari mi aldın?”
Adam gülümsemiş: “Evet, kıpkırmızı bir Ferrari almıştım. Gerçekten de ona çok yakışmıştı” demiş.
Bu sefer üçüncü adama sormuşlar:
-“Peki, sen doğum gününde ne aldın karına?”
Adam demiş ki: “Ben öyle bir şey aldım ki sadece 2 saniyede 0’dan 100’e çıkıyor.”
Adamlar şaşırmışlar: “Atıyorsun!” demişler, “Öyle bir araba olamaz ki!”
Adam cevap vermiş:
-“Araba aldığımı kim söyledi? Baskül aldım ben!”
***
Temel ikametgâh için muhtara gitmiş.
Muhtar sormuş:
-“Doğum gününüz?”
-“22 Kasım.”
-“Hangi yıl?”
-“Her yıl…”
***
Adamın biri karısına,
“Doğum gününde nereye gitmek istersin” diye sormuş.
Karısı sevinçten ne diyeceğini bilememiş ve:
“Uzun zamandır gitmediğim bir yer olsun.” demiş.
Eşi bunun üzerine, “Mutfağa ne dersin?”
***
Doğum günü yaklaşan daire müdürü Temel, yakın arkadaşı Dursun’a sormuş:
-“Ula dursun doğum günümde öyle bir şey yapayım ki hem pahalı olmasın, hem bizim memurlar sevinsin, hem de gazeteler uzun uzun yazsın.”
Dursun cevap vermiş:
-“Öyleyse intihar et! Hem ucuz olur hem memurlar sevinir hem de gazeteler uzun uzun yazar.”
***
Bir adam arkadaşına, karısının kendisini neden boşamaya kalktığını ve sekreterini neden işten kovduğunu anlatıyormuş.
“İki hafta önce” demiş ve devam etmiş;
-“45. yaş günümdü ve o sabah kendimi iyi hissetmiyordum. Kahvaltı masasına oturduğumda karımın doğum günümü kutlayacağını ve büyük bir olasılıkla bir hediye vereceğini tahmin ediyordum. Bırak doğum günümü kutlamayı, bir ‘Günaydın’ bile demedi. Kendi kendime ‘karım unuttu herhalde ama çocuklarım hatırlar’ diye düşündüm. Çocuklar kahvaltıya geldi ve tek kelime etmediler. İşe giderken moralim çok bozuktu ve üzgündüm. Ofisime girdiğimde, sekreterim Janet ‘Günaydın patron, doğum gününüz kutlu olsun’ dedi. O an kendimi daha iyi hissettim, en azından birisi hatırlamıştı. Öğlene kadar çalıştım. Yemek zamanı Janet kapıya vurdu ve ‘Dışarda hava çok güzel ve bu gün sizin doğum gününüz, haydi yemeğe çıkalım, sadece siz ve ben.’ Bütün gün duyduğum en güzel şey buydu. ‘Haydi gidelim’ dedim. Yemeğe çıktık. Normalde gittiğimiz bir yere gitmedik, şehir dışında özel bir lokantaya gittik. İki martini içtik ve yemekten sonsuz zevk aldık. İş yerine dönerken, ‘Hava çok güzel, ofise dönmemiz gerekmiyor değil mi?’ diye sordu.
‘Hayır, sanırım gerekmiyor.’
‘Benim evime gidelim ve size bir martini daha ikram edeyim’ dedi.
Evine gittik. Başka bir martininin daha tadını çıkardık ve bir sigara içtik ve Janet:
‘Patron, izninizle, yatak odasına geçip üzerime daha rahat bir şeyler giyeyim’ dedi ve ona memnuniyetle izin verdim.
Yatak odasına gitti ve altı dakika sonra yatak odasından çıktığında elinde kocaman bir pasta taşıyordu, arkasından karım ve çocuklarım geliyordu. Hepsi ‘İyi ki doğdun...’ şarkısını söylüyorlardı ve ben orada üzerimde sadece çoraplarımla oturuyordum.”
***
Bir gün dilencinin biri pastanenin kapısına dayanmış.
Dilenci: -“N’olur bana bir pasta verir misiniz?”
Pastaneci: -“Ekmek, peynir neyine yetmiyor?”
Dilenci: -“İyi ama bu gün benim doğum günümde ondan…”
***
Hepsi doğum günü fıkralarıydı.
Neden?
Çünkü,
Bugün benim doğum günüm…