Doğaya yapılan baskılar her geçen gün artıyor.

Doğaya yapılan baskılar her geçen gün artıyor. Gerek tarım alanlarının daha yoğun bir şekilde kullanılması, zirai ilaç ve gübre kullanımının artması, gerekse maden, petrol, kömür gibi kaynakların yoğun kullanımı yaban hayatının yaşam alanlarını sürekli daraltıyor. Bu daralma yaban hayatıyla insan ilişkilerini daha da artırıyor. Korona gibi hastalık geçişleri de artıyor.
Yeni bir araştırmaya göre dünya çapındaki memeliler, kuşlar ve amfibiler, arazi kullanımı ve iklim değişikliğindeki değişiklikler sonucunda doğal yaşam alanlarının ortalama %18'ini kaybetti. En kötü senaryoda, bu kayıp önümüzdeki 80 yıl içinde, 2100 yılında %23'e çıkabilecek.
Nature Comminications dergisinde geçenlerde yayınlanan bir çalışmada, 1700 yılından bu yana 16.919 yabani türün coğrafi dağılımındaki değişiklikler analiz edilmiş. Geçmişten bu güne kadar bu türlerdeki değişikler izlenmiş ve 2100 yılına kadar meydana gelebilecek değişikliklerin tahminleri yapılmış.
Türlerin çeşitliliği ve yaban hayatı düzenlemesinden karbon depolamaya kadar temel ekosistem işlevlerini gözleyen çalışma, ilginç sonuçlar içeriyor. Yabani türlerin nesillerinin tükenmesine karşı savunmasızlığı, coğrafi hareketliliklerinin kısıtlı oluşu, tür erozyonunu hızlandırıyor.
Bilinen bütün kuş türleri, memeliler ve amfibilerin yaşam alanlarının büyüklüğü, öncelikle insanların tarımsal ve kentsel alanlarını artırmaları nedeniyle azalıyor.
Yabani türlerin çevre baskısından etkilenmeleri türlere göre farklılık gösteriyor. Türlerin %16'sı, geçmişteki varlıklarının yarısını kaybetmiş görünüyor. Bu yüzyılın sonunda bu rakamın %26’ya yükselmesi bekleniyor.
Türlerin nüfusları tropik bölgelerde çok daha fazla azalıyor. Yaklaşık 50 yıl öncesine kadar, tarımsal kalkınmanın çoğu Avrupa ve Kuzey Amerika'da gerçekleşmiştir. Yeşil devrim hareketi, yoğun ilaç ve gübre kullanımı bu coğrafyalarda hızlanmıştır. Güney Doğu Asya'daki palmiye yağı plantasyonları için yağmur ormanlarının temizlenmesi ve Güney Amerika'da yağmur ormanlarının kesilip çeltik tarımına açılması gibi uygulamalar da yaban hayatını farklı boyutta daraltıyor.
İnsan faaliyetleri tropik bölgelerde daha derine taşındıkça, bu bölgelerdeki daha büyük tür zenginliği bulunması, yaban hayatında daha büyük olumsuz etkiler yaratıyor.
Tropik bölgeler, biyolojik çeşitliliğin en yüksek olduğu bölgeler. Metrekarede yüzden fazla tür yaşam buluyor. Bu alanların tarıma açılması çok daha büyük yıkım ve yok oluş yaratıyor. Eski dünyada tarım kültürü daha eskiye dayandığından, çok büyük yıkımlar yaşanmamakla birlikte, ilaç ve gübre kullanımı, yaban hayatında ciddi nüfus kayıplarına neden oluyor.
Yükselen sıcaklıklar ve değişen yağış düzenleri, yaşam alanlarını önemli ölçüde değiştiriyor. Yılda 24 metre yağış alan Amazon havzasının 100 yıl içinde Afrika savanlarına döneceği tahmin ediliyor. Amazon'daki türlerin tamamı tropikal yağmur ormanları ekosistemine uyum sağlamış türlerden oluşuyor ve bu türlerin gelecekte aynı coğrafyada yaşamlarını sürdürme şansları bulunmuyor.
Gıda üretimini artırma çabaları da yaban hayatını yok ediyor. Verimi ön planda tutan uygulamalar, tarım alanlarının çevresinde bulunan orman, mera, akarsu, göl, gölet gibi ekosistemlerde bulunan türlerin nüfuslarını kırıyor.
Tropikal alanlar başta olmak üzere hemen bütün alanlarda gıda üretimini artırma çabaları yaban hayatını doğrudan ve dolaylı bir şekilde yok ediyor. Tek çaresi bulunuyor. Gıda israfının önüne geçip, doğal alanları koruma altına almak. Aksi halde gıda üretimi de zorlaşacak.