Son zamanlarda algı operasyonları yaygın olsa da, algının farklı boyutlarını sosyal bilimciler çok fazla kullanıyor.

Son zamanlarda algı operasyonları yaygın olsa da, algının farklı boyutlarını sosyal bilimciler çok fazla kullanıyor. Yine piyasalar bu algı oyunlarından çok fazla etkileniyor.
Siyasi partiler algı oyunlarından çok fazla yararlanıyor veya etkileniyor. Hatta siyasi iktidar, yıllardır insanımızı algı oyunlarıyla yönlendiriyor. İnsanımızın kendi içindeki kimliği zayıfladıkça algı oyunlarından çok fazla etkileniyor. Algı ve algılamaları iyi değerlendirmek lazım ki, algı oyunlarına gelmemek lazım aslında.
Algı, psikolojide bilginin alınması, yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi anlamına gelmektedir. Görme gözün retinasına düşen ışıkla, işitme ise kulağa gelen ses ile oluşmaktadır.
Öğrenme, dikkat, hafıza ve beklenti ile şekillenmektedir. Yine kişinin kavram ve beklentileri de algılamaları etkileyebilmektedir.
Beynin algılayan sistemleri, insanların çevrelerindeki dünyayı, duyusal bilgileri eksik ya da değişken olsa bile, kararlı görmesini sağlamaktadır. İnsan tatlıyı diliyle algılarken, tatlının güzel kokusu tat hissini güçlendirmektedir.
İnsan hal ve hareketleri, duruşu, mevkisi ve benzeri pozisyonları da farklı algılanabilmektedir. Ajandalardaki notlarıyla, ıslak imzalı kâğıt parçalarıyla, resimde aynı karede bulunmalarla yıllarca hapis yatanların suçu kuru algı operasyonlarından başka bir şey değildi.
Psikolog Jerome Bruner bir algı modeli geliştirmiştir. Bruner'e göre insanlar kanaat oluşturmak için bazı süreçlerden geçerler:
Tanıdık olmayan bir hedef ile karşılaştığında insan, hedef hakkında daha çok bilgiye sahip olma isteğinde olur. İkinci aşamada hedef hakkında daha çok bilgi toplamaya çalışan insan, ardından hedefi kategorize etmek için bazı ipuçları yakalamaya çalışır. Sonuçta algılar daha seçici olur ve hedefin daha istikrarlı bir resmi çizilir.
Algılayan insanı algılatılan insan şekline sokmak da mümkündür. Güdüsel ve duygusal durumlar geliştirilebilir. Az gelişmiş toplumlarda en fazla yapılan da budur zaten. Algı unsurlarıyla oynamak.
Mevcut iktidar, güzel sloganlarla yanlışlarını gizleyebilmekte ve bu böyle biline son cümlesiyle insanlar yanlış olana inandırılabilmektedir.
Dünyada gelişmiş, tuzu kuru ülkelerde bile salgın nedeniyle ekonomik tedbirler alınırken, damat bakan milletin anlamayacağı cümlelerle ekonominin çok iyi olduğunu anlattı durdu. Oysa ekonomisi iyi olan bir ülkenin, yabancı paralar karşısında değer kazanması gerekirdi.
Ekonomiden sorumlu bakan ve bürokratların değiştirilmesiyle ekonomide şahlanış döneminin başladığını söyleyen iktidar sahipleri, vatandaşı ikna etmek için algı oyunlarına başvurmaya başladı. Yandaş medya kanallarının da maharetiyle geminin karaya oturduğu, ciddi bir ekonomik krizin yaşandığı örtülmeye çalışılıyor.
Bir ülke kendi ihtiyacını karşılayamıyor, ithalatı sürekli artıyor, cari açığı sürekli büyüyorsa ve parasının değeri düşüyorsa, hiçbir ekonomist işlerin iyi gittiğini söyleyemez.
İşte şahlanış devri başlıyor dedikleri de bozuk olan ekonomi göstergelerini ört bas etmekten ibaret görünüyor. İki sene önce de 100 günlük saçma sapan programlar vardı.
Üretimi desteklemeyen hiçbir politika ekonomiyi şahlandıramaz. Faizi düşük tutup enflasyonu düşüremezsiniz. Enflasyonu düşürmek için yapılan ithalatların sonunda da ürettiğinden fazla tüketen bir ülke ortaya çıkardı. Neymiş faiz sebep, enflasyon sonuçmuş? Bu böyle bilinsin imiş. Faizler neden 5 puan birden arttırıldı o zaman?