Korona ile dalga geçerken sonunda ciddi bir şekilde bizi esir almış durumda.
Korona ile dalga geçerken sonunda ciddi bir şekilde bizi esir almış durumda.
.
Haziran ayına gelinceye kadar vatandaş olarak korkup sıkı önlemler aldığımız bu virüs, iktidarın yeterli önlemi almayıp gevşemesiyle, “İkinci dalga” olarak etrafımızı iyice sardı.
Sağlık bakanımızın yüzü düşmüş bir şekilde her akşam televizyonlarda “Dert” anlatmaya çalışması bunu kanıtlıyor...
.
Pandemi hastaneleri yoğunluklarıyla, (daha önce öngörüldüğü gibi) “Tedavi müracaatlarına pek cevap veremiyor” söylentileri etrafımızı sarmış vaziyette.
.
Refakatçi birinin söylemine göre:
Hastanızla beraber acilde bir dolu sağlıksız insan ile uzun bir zaman bekletiliyorsunuz.
(Bulabilirseniz) iki kişilik minnacık odalarda, diğer hastanın yakınlarıyla dışarı çıkmamak kaydıyla zaman geçirmek zorunda kalıyorsunuz,
Ve sağlıkçılar ellerinden gelen her şeyi yapmalarına rağmen çaresizlikten yakınıyorlar…
.
“Sosyal mesafe kurallarına uymayıp,
Maske takmayıp,
Sonunda da virüsü kaparak hastanelerde kâbus yaşamak istemiyorsanız evden dışarı çıkmayın” derim.
***
Bu virüs denilen beladan kurtulmanın çaresi olarak “İlla Kekik!” şeklinde sosyal medyada paylaşımlar yapılıyor.
.
Anlatılana göre:
Dünya üzerinde Koronavirüse karşı çalışma yapan 46 uluslararası üniversite, kekiğin bu virüsü öldüren ve kıran özelliğini resmen açıklamış.
.
Genel kullanımda et yemeklerinin vazgeçilmezi olan kekik, aslında şifa kaynağıymış ve Koronavirüsün de düşmanıymış...
.
Mikrop öldürücü özelliği ile Kekik yağı, meğer bu işin ustasıymış.
.
Adını sıkça duyduğumuz kekik yağının ve yağın içinde yer alan iyileştirici güç olan iki madde çok önemliymiş.
Bunlar:
“Carvacrol” ve “Timol” muş.
.
Carvacrol hammaddesinin, Koronavirüsün “DNA zincirini parçalayarak” virüsü tamamen yok ettiğini ortaya çıkarılmış…
.
Kekik içindeki bu iki madde Kovid-19’a karşı bir mucize etkisi oluşturuyormuş.
.
Kekik:
Geçmişten bugüne çoğu kültürde ağrı kesici, toksin maddelerden arındırma ve tedavi amaçlı olarak daha birçok alanda kullanılan bir bitkiymiş.
.
Aynı zamanda antimikrobiyal etkisi sayesinde vücuttaki mikropları güvenli bir şekilde ortadan kaldırıyormuş.
.
Ne diyelim?
Kekikli günlerimiz hayırlı olsun…
***
Son günlerin tartışılan başka bir konusu da “Aşı…”
.
Dünyada var olan çoğu devlet bu aşıyı bulmak için zamanla yarışıyor.
.
Bazı ilaç firmaları “Biz bulduk” diye parmak kaldırıyor bile.
.
Hatta bizim ülkede bile aşının bulunduğu ve yakın zamanda dağıtıma başlanacağı konuşuluyor.
.
“Bu kadar kısa zamanda aşısı bulunan hiç bir hastalık olmadı” diyerek bazı bilim adamları bu haberler karşısında açıklamalar yapıyor.
.
Yine sosyal medyada dolaşan iddialara göre “Aşı” işi sakat.
Youtube’de Dr. Christiane Northrupadlı bir kadın anlatıyor:
Bu asla bir “Aşı” değil size yapılacak olan bir “RNA geni transferidir!”
.
Anladık.
Bazı art niyetli insanlar bize “Gen transferi” yapacak.
Sorarlar o halde:
“Neden?”
.
Cevap şöyle gelmiş:
“Asıl amaç insan neslinin DNA’larının değiştirilmesidir!”
.
Diyelim değiştirdi, sonra?
Sözde aşının içindeki hayvan genleri ile insanlık, “Chimera” olarak bilinen yarı hayvan, yarı insan türüne doğru mutasyona uğratılacakmış.
.
Zaten:
Stratosfer’den yapılan “Chemtrails” saldırıları ile 25 yıldır tepemizden her gün boca edilen milyonlarca ton toksik kimyasal kokteyller ve nano parçacıklar ile biz bir “Hümanoid/Andorid” haline dönüştürülmüşüz de haberimiz yokmuş.
.
Hepimiz 5G (veya benzer) frekansları ile kontrol edilebilen, hem alıcı hem de verici olarak yürüyen birer “Radyo İstasyonu…” olmuşuz.
.
Böylelikle aşı ile içimize verilecek “Lusiferaz” olan “Biyo-NanoRobotik” ışıldar madde ile işaretleneceğiz!
.
Bundan sonrası tam bilim-kurgu romanı gibi:
“Tüm biyometrik bilgilerimiz alınarak Dijital Paraya bağlanacak!”
“Her köşeye kurulacak olan Kontrol Kapılarından geçerken ışıldamayan kişiler tutuklanarak zoraki aşılama merkezlerine götürülecek!”
“Aldığınız her nefese kadar ve dahi ki, zihninizden geçen düşüncelere kadar her şeyimiz tam kayıt ve tam kontrol altına alınacak!”
“Sistem’e karşı düşünceleri kafasından silemeyenlerin kalpleri ‘Yapay Zekâ’nın kontrol ettiği bir Merkez Santral tarafından durdurulacak!”
“Çok uzun yıllardır hazırlanan yapay zekâ işletimli merkezler tarafından kitlesel itilaf aşamasına geçilebilecek.”
.
Anlatılan bunlar.
Kafa karıştırmaktan başka bir işe yaramayan bu “Komple Teorilerine” inanmak mümkün değil tabi.
Zira:
Daha Ege’deki petrolü çıkarmak için anlaşamayan ulus devletleri, bu sistem üzerinde anlaşıp nasıl yönetecekler?
Aklım basmıyor…