Çanakkale coğrafi konumunun deniz kenarı olması sebebiyle yaşam biçimine ekstradan “Yazlık” eklemiş bir şehirdir. .
Çanakkale coğrafi konumunun deniz kenarı olması sebebiyle yaşam biçimine ekstradan
“Yazlık” eklemiş bir şehirdir.
.
Yazlıklarına giden vatandaşlar günlük yaşamdan biraz olsun uzaklaşmak,
Komşuluk tadını biraz daha iyi yaşamak ister.
.
Kışı kapalı olarak evlerinde geçiren ahalinin büyük bir kısmı yaz aylarının gelmesi ile yazlıklara bir nevi göç eder.
.
Dağlık bölgelerde “Yaylalara gitmekle” aynıdır.
Ama amaç başkadır.
.
Kışlık evlerinde kullandıkları ve eskimeye yüz tutmuş, modası geçmiş,
Eli kulağında arızalanmaya yakın eşyalarını da genellikle atmayıp, “Tamir edilemeyecek hale gelinceye kadar” kullanmak üzere yazlıklarına taşırlar.
.
Arızalanınca atarlar ve yine kışlık evlerindeki eskiyi getirip kışlığa yenisini alırlar.
.
İşte bu durumda bir zorluk yaşanır.
“Hurdaya çıkan bu eşyayı ne yapacaklardır.”
.
Devreye hurdacılar girer ve sizin çöpe atmakta zorlandığınız bu eşyanızı alıp, götürürler.
Siz aldıklarına dua ederek para bile istemezsiniz.
.
İşte bu merkezde yazlıkçılar:
Çarşıya, pazara uzak olduklarından kapılarına gelen seyyar satıcılardan ellerine aldıkları cüzdanlarıyla alışveriş yapmak isterler.
.
Bu durumda imdatlarına seyyar satış yapan (ki biz buna sıcak satış diyoruz)
Esnaf, köylü yetişir.
.
Tarlalarından topladıkları taze meyveleri daha iyi fiyata satabildikleri yazlıklara getirerek para kazanırlar.
.
Esnaflar da öyle.
.
Böylece alan memnun, satan memnundur.
.
Ancak Güzelyalı sakinleri (ki eski ismi Karantinadır), bu sıcak satış yapanları ve hurdacıları köye sokmamak adına bir karar alarak, yasaklamışlar.
Kendilerini bir nevi “Karantinaya” almışlar.
.
Köyün girişine:
“Seyyar satıcı ve hurdacı giremez. Köy ihtiyar heyetinin 27/05/2019 tarihli 13 No’lu kararına göre, Kabahatler Kanunu 32/36 maddesi ve vergi usül kanuna göre ceza uygulanacaktır” uyarısı yapan bir tabela asmışlar.
.
Kış döneminde de oldukça yoğun nüfusu barındıran Güzelyalı’lıların, kapılarına gelen satıcıları istememesini anlamış değilim.
.
Bana birileri izah ederse, buradan “Açıklamalarını” yazarım…
***
Ülkede uygulanacak kısıtlamalar açıklandı.
Buna göre:
En az “14 gün” tam kapanma isteyen bilim insanları ile sağlık çalışanlarının umudu kalmadı.
.
Bunun yerine sadece hafta sonu ile saat 21.00-05.00 arası (yarım-yamalak) bir kapanma geldi.
.
Bakalım bu tedbirler sonunda virüsün yayılması, sürekli artan ölümlerin sonlanması rakamlara nasıl yansıyacak?
.
İngiltere tam kapanma ile virüs yayılmasını durdurmuştu halbuki.
.
Ancak bunu yapabilmek için maddi kaynak gerekiyor haliyle.
Eve kapatacaklarınıza günlük kazançlarını vermek zorunda kalacaksınız.
.
Bunu da hazineden yapacaksınız.
.
Hani:
Hazinenin acil durumlarda kullanılmak üzere ayırdığı “İhtiyaç akçesi” vardı ya…
İşte bu günler içindi.
.
Peki o akçe nerede?
.
Açıklıyorum:
Akçe nerede?
Suya düştü...
Su nerede?
İnek içti...
İnek nerede?
Dağa kaçtı…
Dağ nerede?
Yandı! Bitti! Kül oldu gitti!
.
Şimdi anladınız mı tam kapanmayı?
.
Neyse, zamanı gelince konuşulur.
Biz şimdi durumumuza bakalım:
İktidar her ne tedbiri alırsa alsın alınsın, dön dolaş yine:
“İş başa düşüyor…”
.
Herkes kesinlikle:
Maske,
Mesafe ve
Hijyen kurallarına uysun.
.
Ağız,
Burun ve
Göz’den gelecek olan bu virüsü önlemek aslında basit.
.
Canan Karatay’ın dediği “Karbonat ile gargara” yapmak ise işin üzerine kaymak.
.
Kolay olan şu:
Virüsün yayılmak için bizi kullanmasına asla aklımızı kullanarak müsaade etmeyeceğiz…
.
Herkes iş başına…
***
Açıklanan hasta sayısı ile ölümler arasında orantısızlık hala sürüyor.
.
Dünyada ölümler vaka sayılarının yüzde 3’ü konumundayken, bizde nedense yüzde 1 konumunda.
.
Yani 30.000 vaka olduğunu varsayarsak, varın siz hesaplayın…
.
Uzun zamandır gerçek rakamların açıklanmamasını “Bilim Kuruluna” bırakan iktidar, herhalde bunun hesabını da soracaktır.
.
Zira vakaların az açıklanması ile virüsü ciddiye almayan insanımız sayesinde, gerçek sayı karşısındaki bulaşıyı önleyemedik.
.
Böylece “Bitti, yendik, önledik” gibi bir gevşemeyle daha da bulaştırdık.
.
Palyatif tedbirlerle de geçiştirilince olan oldu ve ülke virüs belasına saplandı.
.
Şimdi “Ah, vah” zamanı.
.
Bizden beklenen:
Eve kapanın,
Virüse bulaşmayın.