Çanakkale Belediyesi sosyal medyadan açıklama yapmış.
Çanakkale Belediyesi sosyal medyadan açıklama yapmış.
“Son günlerde bazı kişiler Belediye Başkan Yardımcısı M. İrfan Mutluay adına arayarak maddi destek istediği, bu tip dolandırıcılıklara itibar edilmemesi gerektiği” söylenmiş.
.
Bu haberi duyunca aklıma “Selçuk Parsadan” geldi.
Genç kuşak belki bilmeyebilir ama benim yaşımdakiler çok rahat hatırlayacaktır.
.
Bilmeyenlere biraz bu kişiden bahsedeyim:
Parsadan İstanbul doğumlu.
Dedesi Beyoğlu Polis Müdürü, babası ise Kadıköy Emniyet merkez memuruymuş.
1953 yılında polislikten ayrılan babası Sabahattin Parsadan, dönemin Başbakanı Adnan Menderes’in sevdiği kimselerdenmiş.
Gönüllü olarak Menderes’in yakın korumalığını üstlenmiş.
Selçuk Parsadan’a göre babası “Başbakan’ın aşk hayatını organize ediyor, sevgilileri ile buluşmalar ayarlıyor ve masraflarını örtülü ödenekten karşılıyormuş.”
.
Selçuk Parsadan, “Orduya Yardım Etmiş Asker Aileleri Derneği”nde tahsildar olarak görev yaparken topladığı yardımlardan komisyon almaya başlamış.
.
O sıralar “Kuvayı Milliye” adlı bir dergi kurarak, emekli Korgeneral Mahmut Aydınoğlu adıyla abone yapmak istediği insanlarla konuşmuş.
Bu yolla pek çok iş adamından para toplamış.
.
Emekli Orgeneral Necdet Öztorun'un sesini taklit ederek, dönemin başbakanı Tansu Çiller’i “İstanbul'da emekli subayların DYP lehine çalışarak binlerce oy toplayacağı” vaadiyle “Kemalistler Derneği” için 5,5 milyar lira istemiş ve para, ertesi gün “Başbakanlık Örtülü Ödeneği”nden hesabına yatırılmış.
.
Parsadan daha sonra hapishaneye girdi ve 54 yaşında omurilik kanserinden öldü.
Ne acıdır ki:
Cenazesini almaya kimse gitmedi…
.
“Sülün Osman”dan sonra Cumhuriyet tarihinin en büyük dolandırıcısı olarak bilinen Selçuk Parsadan’ın şimdilerde ismini bile anan yok.
.
Diyeceğim odur ki:
“Çalınan paralar kimseye yaramıyor. Kimse sizi öldükten sonra hatırlamıyor…”
.
Dolandırıcılar ve hırsızlar artık hayatımızdan çıkmıyor.
O kadar çoğaldılar ki, artık bilmediğim telefonları açmıyorum.
Hele şirketlerin telefon tacizleri insanı çileden çıkarıyor.
.
Sürekli kendilerini güncelleyip yeni bir dolandırıcılık hikâyesi bulanlar, her dakika milleti yokluyor.
O kadar kişi arasından illa bir “Saf” buluyorlar.
.
Ama vatandaş da boş değil.
Onlar da hazırlıklı.
Azıcık şüphe karşısında telefonu hemen kapatıveriyorlar.
.
Aynı şu 2014’te yaşanan olaydaki gibi:
Özbek asıllı Mahmut Tahiroğlu, Zeytinburnu İmam Hatip Lisesi’nde okuyan Erkan Özcan ile kızı Fevziye’nin okul biter bitmez evlenmelerine karşı çıkmış.
Kızının Özbek geleneklerine göre evlenmesini isteyen baba, düğüne bile gitmemiş.
Fakat Fevziye’nin içi rahat değilmiş.
Babasıyla barışmak istiyormuş ama ne yaptıysa babasının kalbini yumuşatamamış.
Özcan Ailesi’nin imdadına AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu yetişmiş.
.
Fevziye Özcan, Muğla’da bulunan Soylu’nun yanına giderek Başbakan’a yazdığı mektubu vermiş.
Erdoğan, Baba Mahmut Tahiroğlu’nu aramış. “Ben Başbakan Recep Tayyip Erdoğan” diyen sese “Dalga geçmeyin” diye yanıt veren baba, arkadaşlarının “Kontör dolandırıcısıdır” tepkisiyle telefonu Başbakan'ın yüzüne kapatıvermiş.
.
Neyse ki sonra iş anlaşılmış.
Başbakan tekrar arayıp baba ile kızı barıştırmış.
.
Durum böyle:
Siz yine de her arayan telefona itibar etmeyin.
Şunu aklınızdan çıkarmayın.
Dünyanın hiçbir yerinde:
Belediye Başkan Yardımcısı kimseyi arayıp maddi destek istemez.
***
Dün aradılar beni gazeteden ve
“Ağabey Pazar yazısı yazma” dediler.
Zira gazete çıkmayacakmış.
.
Pandemi dolayısı ile sokağa çıkma yasakları uygulanmasından, “Basılacak gazeteyi okuyacak kimse bulamayacağız” diye düşünülerek, iptal edilmiş anlaşılan.
.
Epeydir eve kapandım.
Öğleden sonra şöyle bir çıkıyorum, işyerine uğruyorum.
Dergimiz için röportajlara gidiyorum,
Bazı günler hiç çıkmıyorum.
.
Yapacak bir şey yok.
“Bu belayı atlatana kadar,
Aşı olana kadar” evden yazmaya devam.
Bence sizler de, işiniz gücünüz yoksa çıkmayın.
.
Sağlık bakanının bütün kurumlardan “Seferberlik” istediği ülkede, günlük vaka sayısı 40 binlere dayandı.
Ölüm sayısı 200’leri geçiyor.
Hala inatla dışarı çıkacaksanız, size kalmış bir şey.
.
Ancak,
Virüse yakalandıktan sonra hastanelere, sağlık çalışanlarına bahane bulmayın.
Oturup bir kenarda:
“Kendim ettim, kendim buldum” şarkısını da bol bol söylersiniz artık.