Milletimizin muhakemesi gittikçe zayıflıyor olmalı ki, açık seçik gözünün önünde cereyan eden olayları, değerlendirmede taraflı davranabiliyor.
Milletimizin muhakemesi gittikçe zayıflıyor olmalı ki, açık seçik gözünün önünde cereyan eden olayları, değerlendirmede taraflı davranabiliyor. Hani bir futbol takımının fanatiği gibi. Hakemin haklı olarak verdiği penaltıya itiraz etmek gibi. Daha kötüsünü emsal göstermek gibi. Bu kadar da olmaz dedirten gelişmeler, ne yazık ki milletimizin değerlendirmesinde farklı boyutlara çekilebiliyor.
Kurtuluş yılları zamanında, Zübeyde Hanım oğluna telgraf çeker ve paralarının bittiğini söyler. Verilen cevapta, evdeki halı ve kilimlerin satılması söylenir.
Menderes başbakan olduğunda, oğulları başta olmak üzere, bazı akrabalarını yanına çağırarak, başbakanlık yaptığım sürece ticaret yapamazsınız der. Nüfuz ticareti yapmalarına izin vermez.
Demirel’in yeğeni Yahya Demirel, hayali ihracat yapar. Kıyamet kopar. Açıklaması son derece zor bir olaydır. Ne polis görevden alınır ne de hakim ve savcılar. Herkes görevini yapar. Suçun örtbas edilmesi söz konusu bile olmaz.
Rahmetli Türkeş’in çocukları, hiçbir zaman nüfuzlu bir işe vesile olmazlar.
Özal’ın çocuklarından çektiğini kimse çekmemiştir. Efe mankenlerle paparazzilere konu olur. Magazin dergilerinde boy boy resimleri çıkar.
Tansu Çiller’in oğlu, İstanbul’da askerliğini yapar. Kıyamet kopar. Medya dünyası, yalıda askerlik yaptığına kadar yazar çizer. Zor bir durumdur. Torpil yapılmıştır mutlaka.
Benzer şekilde siyasi liderlerin bazı yakınları bazı iltimaslar kullanır. Medya kıyameti koparır. Yapılan iltimasları adeta burunlarından getirir. Yapanı da yaptıranı da pişman eder.
Rahmetli Erbakan’ın partisinin kasasındaki 1 milyon lira günlerce yazılır çizilir. Ne olduğu hakkında bilgi sahibi olan ortaya çıkmaz. Bugünkü Cumhurbaşkanımız da paranın kaybolduğu dönemde aynı partidedirler. Paranın akıbeti hakkında bir sonuç alınamaz.
Naylon faturadan köşeyi dönen bir vekilimize maliye, diğer bir deyişle hazinenin kasası teslim edilir. Yıllarca memleketin parası emrindedir. Milletin tavukları grip nedeniyle kesilirken, oğlu yumurtaya yatırım yapar. Ticaretin göbeğindedir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminde, memleketin hazinesi damada teslim edilir. Memleketin son başbakanının oğlu ne hikmetse işleri daha da büyütür ve gemi filosuna sahip olur. Elbette benzer bir gelişme ve büyüme Cumhurbaşkanının oğlunda da mevcuttur. Gemicik diye söylense de ticarette devletin gücü de bir yerde nüfuz da iş görmektedir ister istemez.
Belediyeler başta olmak üzere kamuda oluşan yandaş müteahhitlik sistemi bu iktidar döneminde neredeyse kurumsallaştı.
Kamu ihaleleri adeta beş müteahhidin tekeline girdi. Medya yandaş olunca eleştiriler millete pek yansımıyor. Yap işlet devret modeliyle verilen ihaleler kamuyu ciddi bir şekilde zarara uğratsa da millet farkına varmıyor. Fanatik vatandaş, vardır bir bildikleri diye kanaat edip geçiyor. Oysa peşkeş olarak nitelendirilebilecek, kayırmanın bağırdığı ihaleler kamu kaynağını eritmeye devam ediyor.
Medya gerçek anlamda kamu görevi yapmış olsaydı, bu kadar kandıran algı yönetimi mümkün olur muydu? Elbette hayır.