En az 14 gün tam kapanma beklerken, gele gele 2 gün geldi.

En az 14 gün tam kapanma beklerken, gele gele 2 gün geldi.
.
Kimi:
“Neden bu kadar az kardeşim! Madem kapanacaktık tam kapansaydık da şu virüsün kökünü kazısaydık” diyor.
.
Kimisi:
“Gerek yok, yeterli önlemi herkes kendisi alsa mesele kalmaz” diyor.
.
Kimi de:
“Kapansa ‘neden kapanıyor’, kapanmasa ‘Neden kapanmadı’ desem diye sırada bekliyor.
.
Muhalefet,
Tam kapanma olsa:
“Gördünüz mü, süreci yönetemediler. 5 maske dağıtamayanlar bunu da beceremedi ve milleti hapse tıktı” diyecek ve ortalığı ayağa kaldıracak.
.
Kapanma olmasa:
“Tam kapanma yapmadılar sonucunda virüs çok can aldı. Bunun sorumlusu tamamen iktidarındır” diyecek ve ortalığı ayağa kaldıracak.
.
Nihayetinde aşağı veya yukarı tükürmek değişiklik yaratmayacak iktidar için.
.
Bu süreçte iktidarın suçu gerçekten büyük.
Zamanında es geçerek,
Umursamayarak,
Ciddi davranmayarak,
Gerekli ve zamanında önlem almayarak,
Verileri saklayarak,
Beceriksizlik sergileyenler yüzünden,
Bu virüs belasına karşı savaşı kaybettik.
.
Sağlıkçılar başta olmak üzere ölümlerin sorumlusu tamamen iktidara aittir.
.
Ayrıca,
Sağlıkçıları maddi, manevi ve sosyal destekten mahrum bırakmak, moral motivasyon açısından da savaşı kaybetmemizde büyük rol oynuyor.
.
Her zaman yazdığım bir anektot:
Napolyon komutanını çadırına çağırmış.
“Anlat bakalım, savaşı neden kaybettik?”
“Efendim bunun yüz tane sebebi var.”
“Anlat!”
“Birincisi, cephanemiz bitti…”
Napolyon eliyle sus işareti yapmış:
“Gerisini anlatmaya gerek yok, anlaşıldı” demiş.
.
Bizim virüs savaşımız aynı böyle.
.
“Anlat bakalım virüse karşı neden kaybettik?”
“Efendim virüs ile gece-gündüz özveri ile savaşan sağlıkçıların sağlığını sağlayamadık…”
“Gerisini anlatmaya gerek yok, neden kaybettiğimiz anlaşıldı…”
 
***
İktidar geç bile kalsa, en azından 2 günlük kapanma kararı aldı.
Hafta sonu uygulanacak sokağa çıkma yasağı başlamadan,
Çarşı,
Pazar,
Manav,
Market,
Ve nihayet
Fırınlar neredeyse yağmalandı.
.
Ekmek bulmak, sokakta altın bulmakla eşdeğerdi.
.
Ben böyle bir saldırı olacağını kestiremediğimden ekmek almayı akşamın son saatlerine bıraktım.
Tabi dön dolaş ekmek yok.
Nihayetinde bir yerde buldum.
Yeni gelmişti sıcacık.
.
Önümde biri var,
Yanaştı ekmek dolabına.
Ellemediği,
Karıştırmadığı ekmek kalmadı.
.
Durumu görünce geri çekildim ve gitmeye meyillendim.
O sırada büfe sahibi beni gördü:
“Beğenmediniz mi? Hâlbuki bu karafırın ekmeği, çok güzeldir”
Önümde hala ekmek dolabını karıştırıp bütün ekmekleri ellemekle meşgul adamı gösterdim:
“Beni de ellemeden kaçamak istiyorum…”
.
Hijyen konusu son yılların çağdaş kuralları iken üzerine bir de virüs belası gelince iyice elzem oldu.
Ancak bunu anlamayan insanlarla yaşamak gerçekten insanın psikolojisini bozuyor.
Verdiğimiz savaşı kazanamamanın üzüntüsünü içimizde yaşıyoruz.
.
Günde beş vakit abdest alan bir toplumun, hala bunu anlamamış olması, her türlü eğitim konusunda bir yerlerde eksikler olduğunu gösteriyor.
 
***
Çanakkale’nin huyuydu:
Kar yağdığı zaman,
Deprem olduğu zaman,
İlla fırınların önünde kuyruklar oluşurdu.
.
Evin küçüğü olarak kuyruğa girmek bize düşerdi.
Soğuktan canımız çıkardı.
.
O vakitler şehirde akşam saat altıdan sonra ekmek bulmak zordu.
Tanıdığınız lokanta varsa ancak oradan bulabiliyordunuz.
Veya komşunuzdan.
.
Şimdilerde AVM’ler dahil ekmeğin olmadığı yer,
Bir de evlerde yapılan ekmeğin,
Haddi-hesabı yok.
.
Ancak yine de eski alışkanlık olsa gerek, şu iki günlük yasak çerçevesinden ürken halk Çanakkale suyundan olsa gerek, ekmeklere hücum etti.
.
Fırınların önünde kuyruklar oluştu.
.
Hâlbuki alınan kararlara göre:
Kısıtlama zamanında marketler, bakkallar, fırınlar açık olacaktı.
İnsanlar yürüme mesafesindeki bu yerlere alışveriş için gidebileceklerdi.
.
Yine de “Ne olur, ne olmaz” denilerek kuyruklar oluştu.
.
Turistler dışarıdan gördükleri bu manzara sonunda şu cümleleri kesin kurardı:
“Bu ülkeye kıtlık gelecek galiba?”
.
Sosyal medya hesabımda da yazdım:
“Allah’tan 2 gün.
Ya 14 gün olsaydı?”
.
Yanmıştık…
 
***
Hazır “Kıtlık” demişken aklıma bu fıkra geldi.
“Hoşluk olsun diye” yazmak istedim.
Bir mana yüklemeyin lütfen…
.
İngiliz Kralı, vergileri çok da ağırlaştırdığı bir dönemde, gizli bir yolculuk yapmak zorunda kalmış.
Elinden geldiğince kılık değiştirmiş ve yolculuğun ilk gecesinde bir handa kalmış.
Sabah kahvaltısında 3 yumurtalı bir omlet yedikten sonra, ücretin ne kadar olduğunu sormuş.
Hancı: “15 altın!” demiş.
Kral afallamış, çünkü bu para büyük bir paraymış:
-“O ne yahu? Yumurta kıtlığı mı var bu yörede?”
Daha geceden kralı tanımış olan hancı, gülümseyerek cevap vermiş:
-“Yok efendim, yumurta kıtlığı yok da, burada kral kıtlığı var…”