Bu haftanın konusu içki yasağı.

Bu haftanın konusu içki yasağı.
Öyle ya, şu günlerde en çok konuşulan konu.
Ben de Osmanlı zamanında yaşanan içki yasaklarıyla ilgili olayları sizler için araştırdım.
.
Neden yasaklandığı konusunun başında dinin etkisi var tabi, ancak ikinci büyük sebebi şuymuş:
“İçki içenlerin, içkinin verdiği ruh hâliyle Osmanlı idaresine eleştirilerde bulunması…”
.
Öyleyse günümüzde içki yasağına gerek yok.
Zira bugün eleştirmek için içkiye gerek yok.
.
Bektaşilerden biri, içkinin yasak olduğu devirde, bir şişe şarap almış. Cübbesinin altına saklamış giderken padişah rast gelmiş.
Padişah: “Nedir o cübbenin altındaki?” diye sormuş.
Bektaşi: “Abdest suyu sultanım…” demiş.
Padişah: -“Çıkar bakalım, şarap olmasın?”
Bektaşi: “Padişah hürmetine şarap ol yâ mübarek” diyerek şişeyi çıkarmış.
Padişah bakmış ki şişedeki şarap.
-“Şimdi de su yap bakalım” demiş.
Bektaşi: “Ben bu kadarını yaptım. Nüfûz-ı padişahî büyüktür. Ötesini de siz yapınız
Sultanım...” demiş.
 
***
II. Sultan Mahmud devrinde bir Ramazan günü zaptiyeler bir Bektaşi babasını rakı içerken suçüstü yakalar ve Padişaha götürürler. Bektaşi rakı şişesini saklayarak huzura çıkar.
İkinci Mahmud: “Erenler, elini göster!”
Bektaşi sol elini gösterirken, ötekiyle şişeyi saklar.
Padişah: “Öteki elini de göster.”
Baba arka arkaya yürüyerek duvara gelip dayanır. Şişeyi duvarla sırtı arasında sıkıştırarak iki elini birden gösterir.
İkinci Mahmud bu sefer şu emri verir: “Şimdi öne doğru gel.”
Bektaşi dayanamayarak:
-“Halt etme Mahmud, bana şişeyi kırdıracaksın” der.
 
***
Karaağaçtaki Bektaşi tekkesi dervişlerinden birkaçı, nevalelerini alarak Kâğıthane’ye gidip köprüye yakın bir yere yerleşir, işrete başlarlar. Tam cümbüşlendikleri sırada Üçüncü Selim’in saltanat kayığı, pek yakından görünmesiyle ne yapacaklarını şaşırırlar ve içlerinden birinin ihtarı üzerine acele kalkıp birden namaza dururlar. Fakat işret takımını kaldırıp saklamağa vakit bulamadıklarından sürahiler, kadehler, meze takımları meydanda kalır.
Padişah, aheste giden kayıkta bunları seyre başlar. Bunlar da hiç kıyamı bozmazlar. Padişah bir müddet temaşadan sonra gülerek: “Bu ne acayip namaz; hiç rükûu, sücudu yok. Söyleyin şunlara çekinmesinler, zevklerinde olsunlar.” der.
 
***
IV. Murad şarap içilmesini yasakladığı sıralarda bir gece gezerken Bekri Mustafa’ya rastlar. Bekri Mustafa sarhoştur ve şöyle demektedir:
-“Ben dilersem bütün İstanbul’u ve Cariyeoğlu’nu satın alırım.”
Bu sözüyle bir cariyeden doğma olan padişahı kastetmektedir. IV. Murad, onu yakalatır; aklı başında olmadığı için Bekri’yle konuşup anlaşmak mümkün değildir.
Padişah da merak eder ve Bekri’yi idam ettirmez ve saraya gönderir. Ertesi sabah padişah, Bekri Mustafa’yı huzuruna çağırtır. Geceki sözlerini hatırlatır. Bekri Mustafa koynundan bir şişe çıkarır: “Bu öyle bir altın sudur ki dünyanın bütün hazinelerine üstündür. Bir dilenciyi cihangir; kudretsiz bir adamı İskender yapar” der ve bu sözlerin doğruluğuna yemin eder.
Sultan Murad, Bekri’nin bu şen ve korkusuz sözlerine şaşırır, ondan hoşlanır, şişeyi alarak boşaltır. O günden sonra Bekri Mustafa, padişahın birinci derecede işret arkadaşları arasına katılır.
 
***
Bekri Mustafa, Üsküdar İskelesi’nde kayıkçılık yaparken, bir gün Sultan Murad ile Sadrazam Bayram Paşa tebdil gelirler ve mahsus koca ayyaşın kayığına binerler. Sahilden bir hayli açılınca, kayıkçı rakı testisini dikip birkaç yudum içer. Sultan Murad: “Baba destiyi uzat, bir yudum da ben içeyim!” der.
Mustafa gülerek, “Sen içemezsin oğul, içindeki su değil, rakıdır!” der.
Padişah: “Niye içmeyelim?” deyince
Bekri: “Tahammül edemezsin, belli mi olur, hem kendinizi hem beni yakarsınız!” der.
Beriki ısrar edince destiyi uzatır. Desti elden ele dolaşır. Bir ara Sultan Murad: “Baba, sen Padişah yasağından korkmaz mısın?” diye sorar.
Bekri Mustafa: “Korkarım, amma Padişah beni burada nerden görecek?” der.
Padişah: “Ya ben haber verirsem?” deyince,
Bekri: “Veremezsin… Sen de içtin, kellelerimiz beraber düşer!” cevabını verir.
Bunun üzerine çakır keyif olan hükümdar: “Ya ben padişah, bu adam da Sadrazam Bayram Paşa ise!” deyince, Bekri Mustafa kürekleri bırakıp kahkahayı atar: “Seni köftehor! Ben demedim mi tahammül edemezsin diye! Şunun şurasında iki yudum rakı içtiniz, biriniz padişah, biriniz vezir olmaya kalktınız!”
 
***
Sultan Murad tebdili kıyafet dolaşırken Bekri Mustafa’nın demlendiği yere geldi. O da oturup sohbete ve onlarla beraber içmeye başladı. Bekri bir ara yeni gelene sordu: “Hoş geldin Ağa, adını bağışlar mısın?”
“Hoş bulduk! Adım Murad, ya senin adın ne?”
“Bana adıyla sanıyla Bekri Mustafa derler! Sana kim derler?”
“Bana da Sultan Murad derler!” deyince Bekri’nin ağzından gayri ihtiyari şu sözler dökülmüş: “Buyurun cenaze namazına!”
Padişah bu samimi davranış ve nükteli sözler üzerine gülmeye başlayıp Bekri’yi affetmiş.
 
***
Bekri Mustafa tam kadehi kafasına dikerken Yeniçeriler tarafından yakalanmış.
Sormuşlar kendisine: “İçkinin yasak olduğunu bilmiyor musun?”
Bekri Mustafa bir kadeh daha yuvarlayarak cevap vermiş: “Biz yasağı bildiğimiz için, şarabı imha ediyoruz.”
 
***
Bekri Mustafa, sarhoş olarak tutulup karakola götürülmüş. O sıralarda işret etmek şiddetli memnu olup sarhoş olanlara yirmişer değnek darp edilmek adet imiş. Ertesi günü sabah Bekri Mustafa’yı yeniçeri ağasının huzuruna çıkarmışlar.
Ağa birer birer sormaya başlamış: “Sen kimsin?”
-“Efendim ben yeniçeriyim.”
-“Ben de yeniçeri ağasıyım dövün keratayı.”
Diğer birine geçmiş: “Sen nesin?”
-“Bendeniz kalyoncuyum.”
-“Ben de kaptan paşayım dövün keratayı.”
 Diğer birine:
-“Sen nesin?”
-“Bendeniz sipahiyim.”
-“Ben de sipahi zabitiyim dövün keratayı.”
Sıra Bekri Mustafa’ya gelmiş.
Ağa sormuş: “Sen kimsin?”
Bekri titreyerek: “Bendeniz Balata Yahudi Havrası hademesiyim.”
Ağa bundaki nükteyi anlayıp kahkaha ile gülerek dayaktan af ve ıtlak etmiş.
 
***
Bekri Mustafa’yı rica minnet Camiye götürmüşler,
Hoca başlamış anlatmaya:
-“Bir yer vardır ki orada zengin fakir ayırımı yoktur. Dertli giren neşeli olur. Oraya giren herkesin gönlü ferahtır. Bilin bakalım burası neresidir?”
Bekri Mustafa yanıt vermiş
-“Neresi olacak Meyhane…”
Hoca bozulmuş tabi ama devam etmiş anlatmaya:
-“Kim şarap içerse ahirette fitil fitil burnundan getirilecek. O zaman ne olacak?”
Bekri Mustafa bunu duyunca atılmış:
-“Olsun be hocam, biz de Cennet şarabından doldurup doldurup tekrar çekeriz.”