Geçtiğimiz günlerde İstanbul Esenyurt Belediye Meclisi’nde kadınların seçilme hakkı üzerine yapılan konuşmada CHP’li Meclis Üyesi Emine Polat,


Geçtiğimiz günlerde İstanbul Esenyurt Belediye Meclisi’nde kadınların seçilme hakkı üzerine yapılan konuşmada CHP’li Meclis Üyesi Emine Polat, “Biz bu sıralarda oturmayı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyuz” dedi.
Bunun üzerine AKP’li Meclis Üyesi Yeşil Aytulum Turgut: “Sen Atatürk’e borçlusun, ben Recep Tayyip Erdoğan’a borçluyum” yanıtını verdi.
.
Öyleyse izah edelim:
Türkiye olarak dünyada kadına seçme ve seçilme hakkını:
Şimdilerde medeni geçinen Fransa, İtalya, Hırvatistan, Slovenya’dan 11, Romanya’dan 12, Bulgaristan’dan 13, Belçika’dan 14, Yunanistan’dan 15, İsviçre’den ise 36 yıl önce vermiştik.
.
O halde seçme ve seçilme hakkını 1934’te veren Atatürk’tür.
Kadınların (varsa) ona bir borcu vardır.
.
Yeşil hanımın bahsettiği veya kastettiği “Türban” ise:
Merve Kavakçı 1999 senesinde yapılan seçimlerde Fazilet Partisinden seçilerek meclise türbanıyla girmişti zaten.
O tarihte “Türbanlı Vekil” olmasında Erdoğan’ın bir katkısı yoktu.
Eğer bir borç ödenecekse, o da Erbakan’a olmalıdır.
.
(Özel bir not: Kavakçı’nın 5 Mart 1999 tarihinde yemin ederek ABD vatandaşı olduğu ve bunu Türkiye Cumhuriyeti’ne bildirmediği ortaya çıktı. Bunun üzerine dokunulmazlığı kaldırılarak Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı.
Milletvekilliği de resmen düştü.
Merve Hanım şu anda T.C. Kuala Lumpur büyükelçisidir.)
.
Ancak Esenyurt’ta Belediye Meclisindeki Yeşil Hanımın o sandalyede “Meclis Üyesi” olarak oturmasını, elbette ki üyesi olduğu partinin Genel Başkanı Erdoğan’a borçludur.
Bu konuda her hangi bir yanlışlık söz konusu değildir.
Emine Polat ve Yeşil Aytulum Turgut’un söylemleri doğrudur...
.
Tartışılacak bir durum da yoktur zaten…
 
***
Bu aralar hiç dikkat ettiniz mi?
Artık sokaklar silahla dolu.
Soygunlar gündüz vakti, acımasızca silahlarla yapılıyor.
.
İstanbul Kağıthane’de markette silahı ile giren soyguncu, “Market sahibinin başına silah dayayarak” soygun girişiminde bulunmuş.
.
Bu memlekette (Eskilerin deyimiyle: Vurdulu kırdılı) “Çukur” gibi sokaklarda adam öldüren diziler olduğu müddetçe, bunlar hep olacaktır.
.
Haydi yapıyorlar diyelim.
Peki adaletin bunları cezalandırdığı sahneler niye hiç yok?
Adam öldürdüğü ile kalıyor.
Algı: “İşlenen suç cezasız kalır…” şeklinde oluşuyor.
.
Mesela mahkemede yedikleri ağır cezaları da gösterseler,
Misal: Pişman oldukları hapishane günlerini gösterseler…
.
RTÜK senaryolarda bunları da istemeli.
“Eften, püften bahanelerle” haber kanallarına ceza keseceklerine, bunlarla uğraşsalar daha çok makbule geçer.
 
***
Futbol artık zevk vermiyor.
Seyirci olmayınca işin tadı kaçtı.
Sürekli şikayet ettiğimiz seyirci meğerse ne kadar çok renk katıyormuş futbola…
.
Ama çağ ilerledikçe, virüs yüzünden sosyal hayatlar kısıtlanınca buna bağlı olarak, “Hayat sanallaştıkça” seyircilerde sanal olmaya başlayacak galiba.
.
Baksanıza Beşiktaş Futbol Kulübü Pandemi döneminde Vodafone Park tribünlerindeki LED ekranlarda taraftarların görüntülerini yayınlayacakmış.
.
99 liradan başlayan fiyatlarla sanal olarak taraftar gösterimi yapacakmış.
Yeni dünyaya hoş geldiniz.
.
Yine sanallaşma adına yapılan başka bir girişim de şu:
Artık sanal olarak milli piyango bileti alabileceksiniz.
.
Piyango sitesine giren veya uygulamasını indiren vatandaşlar biletleri sanal olarak alacakmış.
.
Satışı çoğaltmak adına yapılan bir yeniliğe göre:
İsteyen kendi belirlediği şanslı rakamları da (eğer satılmamışsa) bilet olarak alabilecekmiş.
.
Sanal okullara başlamıştık zaten.
Sanal iş yerleri oluştu.
Sanal toplantılar,
Sanal özel eğitimler,
Sanal denetlemeler,
Sanal gazeteler,
Sanal röportajlar,
Sanal gazeteciler bile oluştu.
.
Hatta hanımlar Zoom’dan altın günü yapmaya başladılar bile.
.
Bu Pandemi bize sanal olmayı öğreti.
Sanal ortamları bir an önce öğrenmeye bakın, yoksa ilimden, bilimden, sosyal hayattan geri kalacaksınız…
 
***
Meclis’teki bütçe görüşmeleri sırasında Türkiye’nin her yerinde başlayan intiharlara son örnek olarak verilen Samsun’da “Bir eline iş, bir eline de aş” yazarak yaşamına son veren yurttaş, iktidara soruldu.
.
TBMM Genel Kurulunda Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2021 bütçesi görüşmelerinde konuşan Bakan Zehra Zümrüt Selçuk ise: “Yoksulluk, özellikle aşırı yoksulluk, uluslararası dokümanlarda da ifade edildiği gibi artık Türkiye için sorun olmaktan kalktı. Biz daha ziyade refahı paylaşmayı ve bu süreçteki acil durumlarda vatandaşlarımızın yanında olmayı hedefleyen bir sosyal yardımı önemsiyoruz” dedi.
.
Desenize o iş ve aş isteyip intihar eden vatandaş boşuna intihar etmiş.
Baksanıza bakana göre sorun yok…
 
***
Yeni bir dolandırıcılık şekliyle karşı karşıyayız.
Tosun dahil bizi dolandırmayan kalmamışken, bu yeni çeşidini iyi tanıyın.
.
İnsanların Korona virüs korkusunu paraya çevirmek isteyen dolandırıcılar, Almanya’da özellikle yaşlıları arayıp “Evinize aşı yapmaya geliyoruz” diyerek dolandırıcılığa başlamışlar.
.
Yakında bizde de başlarlar.
.
Siz siz olun bilmediğiniz birine,
Hele ki kulağınızın arkasına,
Sakın aşı filan yaptırmayın.
Sonra anadan üryan kalınca bana gelip: “Söylemedi” demeyin…
 
***
Bir zamanlar bakanımız vardı.
.
“Sen dolarla mı maaş alıyorsun?” diyerek sormuştu gazetecinin birine.
.
Başıma geleni anlatayım.
Bu arada:
Bakan beyi tanıyan varsa anlatsın kendisine.
.
Ben şeker oranının düşük olmasından dolayı İnternetten “Basmati Pirinç” alıyorum.
.
Eşimin “Pirincimiz bitmek üzere, sipariş verir misin?” demesiyle harekete geçerek oturdum bilgisayarın başına.
Daha önce pirinci aldığım sitede “Siparişlerim” sayfasına girerek 26 Ağustos tarihinde siparişini verdiğim pirinci buldum.
10 kilosuna: “173 lira 40 kuruş” ödemişim.
.
Yenisinin siparişi vermek üzere üzerine tıkladım, beni satış sayfasına yönlendirdi.
.
Sayfa açılırken bekliyorum ve eşime de bir yandan sesleniyorum:
“Hayatım istersen 20 kilo alalım, şimdi buna zam filan gelir…”
Eşim cevap veriyor:
“Burası Patagonya mı ki, 4 ayda zam gelsin?”
.
O sırada sayfa açıldı.
Gözüm fiyata takıldı.
Orada: “280 lira” yazıyordu.
.
İçimden dedim:
“Herhalde 20 kilosunun fiyatı bu”.
Meğer değilmiş.
.
Kısaca bizim pirince 4 ayda tam:
 “Yüzde 62 zam gelmiş…”
İyi ama benim maaş ise yerinde sayıklıyor.
.
Şimdi o bakanı cevaplıyorum:
“Keşke dolarla maaş alsaydım…”