Kepez’de yeni doğmuş bir bebek bulundu.

Kepez’de yeni doğmuş bir bebek bulundu.
Çöp konteynırında,
Kurtarılamadı…
.
Bir anne düşünün.
Canı pahasına koruyabileceği bir evladını terk ediyor, hatta çöpe atıyor.
“Bir ev, bir cami kapısına bırakamayacak kadar” da panik içinde.
.
Kim yapar?
Nasıl yapar?
Neden yapar?
.
“Toplumun baskısı” bu hale getirmiş belli.
Bebeğine cesaretle sahip çıkamayacak kadar korkmuş.
Kendi canından değil korkusu,
Ailesine gelecek “Laftan” olsa gerek.
.
“Baba” kelimesinin korkusuyla, sırtına yük olduğunu düşünen “Erkek müsveddesi” asıl sahip çıkamamış, ona bakmak lazım.
.
“Utanma” kelimesinin az geldiği bu durumda can veren yavruya bakamayan, kollayamayan toplum olarak bizler de suçlu değil miyiz acaba?
.
Sonuç ne olursa olsun:
Giden bir can var,
Bize kalansa, acı bir hikâye…
 
***
Günlerdir sosyal medyada, haberlerde Sarayda yenilen bir “Yemek” görüntüleri yayınlandı.
.
Sonradan anlaşıldı ki, Cumhurbaşkanı Irak Başbakanını ağırlamış.
.
Ne var bunda?
İlk bakışta problem yok.
.
Ancak birkaç yönden bakılınca bazı şeyleri düşünmeden edemiyor insan.
.
Geçen akşam Beşiktaş maçını seyrediyoruz torunumla.
Tribünlerde bir pankart var.
Şöyle:
Cumhurbaşkanın resmi var,
“TMM” yazıyor kırmızı harflerle.
Yanlarında açıklamaları var:
“Maske,
Mesafe,
Temizlik…”
.
Bu pandemi dolayısıyla neredeyse herkesin diline “Pelesenk” olan bir kelimeler.
.
Cumhurbaşkanı da vatandaşların buna riayet etmesi için işin ciddiyetini vurgulayarak, kurallara uyulması için en üst makamdan “Rica” ediyor.
.
Torun, pankartı görmüş fakat yanında yazılanları ufak olduğundan okuyamamış ve merakla bana sordu: “TMM ne demek? Tamam mı demek istiyor?”
(Zira bildiğiniz üzere sosyal medyada “tmm”, “tamam” anlamına geliyor.)
İzah ettim öyle olmadığına…
.
Gelelim yemeğe.
.
Cumhurbaşkanımızda maske var mı?
Yok.
Mesafe var mı?
Yok.
.
Bu yemek videosunu gören torunum bana sorsa:
“Neden yok?” diye.
.
Önerim şu:
Televizyonlarda haberleri sunanlar,
“Güldür Güldür” dekiler dâhil,
Ve yazamadığım kim varsa ekrana maskeli çıkmalı.
Misal,
Dizilerdekiler,
Tartışma programındakiler…
.
Bu bir algı meselesidir.
İmam bir yapacak ki,
Cemaat on katı uysun.
.
Yemek konusuna başka açıdan bakarsak:
Ben eşimle beraber dışarıda yemek yiyemediğimi yazmıştım.
Sebebi:
Pandemi kuralları.
.
İyi ama saraydaki yemekte aynı kurallar geçerli değil mi?
Değilse neden?
.
Bu yemeği gören esnaf ne düşünecek acaba?
Mevcut kısıtlamalarda en çok zarar gören esnaf olarak lokantacılar:
“Bizim günahımız ne?” demeyecek mi?
.
Saraydaki yemeğin bir başka boyutu da şu:
Ya Cumhurbaşkanına virüs bulaşırsa?
Korumaları neden korumuyor?
Danışmanları neden uyarmıyor?
.
Basit gibi görünen şeyler,
Aslında çok büyük olabilir…
 
***
Bazen haberleri okumaya başlarsınız.
Kiminde üzülürsünüz,
Kiminde sevinirsiniz.
.
Bazılarında ise hayret edersiniz “Haydi canım” diyerek.
.
Türkiye Futbol Federasyonu bir açıklama yaparak, “Sahaya 9 kişiyle çıkamayan takımlar hükmen mağlup sayılacak” dedi.
.
Fakat futbol kuralları:
“En az 7 kişi olmalı” diyor.
.
Şuna açıdan bakmak lazım.
Takıma virüs girmiş.
Futbolcular hasta.
Sahaya çıkamayacak şekildeler.
Toplam 9 kişi olmazsa bizim federasyonun kararına göre “Mağlup sayılacaklar…”
.
Yahu ayıptır.
İnsanın hastalığından medet ummak,
Onu yok saymak,
“Bana ne olmasaydı” demek ve
Diğer takıma 3 puan yazmak…
Nasıl bir karardır bu anlamadım.
.
Federasyon açıklama yapmış:
“Biz aslında altyapı oyuncularının önünü açtık…”
.
Yahu altyapıdaki adamlar oynayabilse zaten teknik direktör alıp takıma oynatır.
Niye çuvalla para versin başkalarına?
Nasıl bir mantık?
.
Şunu deyin bana canımı yiyin:
“Deveye sormuşlar neren doğru…”