Bilim dünyası teknoloji gücüyle birlikte, tarihi daha detaylı bir şekilde okuyor.
Bilim dünyası teknoloji gücüyle birlikte, tarihi daha detaylı bir şekilde okuyor. Doğu Akdeniz’de Alman bilim adamları tarafından yapılan çalışmalarda Asya’nın baharatlarının, muzun, hatta soya fasulyesinin Akdeniz’in doğusuna getirildiği, o zamanlarda iki bölge arasında önemli alışverişlerin olduğu ortaya çıktı.
Bundan 3700 yıl önce Akdeniz’in doğu sahillerinde, bugün İsrail’in kuzeyinde bulunan Megiddo şehrinde güçlü bir Pazar olduğu tespit edildi. O yıllarda bu pazarda iş yapan tüccarlar, bölgede yetişen buğday, darı ve hurmanın, susam yağının yanında baharat da satıyorlardı. Tüccarların kullandığı toprak sürahi ve kaplarda yapılan incelemelerde Güney Asya’ya özgü baharat türlerine ait proteinler bulundu.
Araştırıcılar, insan kafataslarının diş taşlarında bulunan yiyecek kalıntılarını da analiz etmişler. Tartar içinde bulunan yemek artıkları binlerce yıl önce Uzak Asya'ya ait olan egzotik baharat, meyve ve yağ bulunması, coğrafya dışından önemli miktarlarda ürün geldiğini gösteriyor.
Bulgulara göre, Güney Asya ile Mezopotamya ve Mısır üzerinden önemli bağlantılar olduğunu görünüyor. Bu bölgeler arasında önemli bir ticaret ağının olduğunu Güney Asya araştırmaları da destekliyor. Mutfakta kullanılan malzemelerin uzun mesafeli ticaretinin Bronz Çağı'ndan bu yana devam ettiği ortaya çıkıyor.
İnsanların çok erken dönemlerden beri baharatlara, egzotik yiyeceklere ilgisi, ticareti geliştiriyor. Araştırmada İsrail'inde bulunan Megiddo ve Tel Erani kazılarından 16 kişiye ait kafatası incelenmiş. Binlerce yıldır insanların diş taşlarında korunmuş olan antik proteinler ve bitki fosilleri dahil olmak üzere gıda kalıntılarının izleri analiz edilmiş ve Bronz Çağına ait önemli bilgiler ortaya konmuştur.
İnsan ağzı, sürekli olarak taşlaşan ve diş taşı oluşturan bakterilerle doludur. Küçük yemek kırıntıları fosilleştiği için yendiği yılın, tarihin şahidi olabiliyor.
Araştırıcıların ilk defa çalıştıkları bu alan, aslında yeni araştırmalara da ışık tutuyor.
Araştırmacıların diş taşlarında en fazla rastladıkları glüten görünüyor. Glüten elbette o yıllarda buğdayın ana gıda maddesi olduğunu gösteriyor.
Tunç ve Demir Çağlarında Doğu Akdeniz'de en fazla tüketilen gıdalar içinde darı ve hurma da görünüyor. Bu ürünler zaten o coğrafyanın ürünleri. Susam yağının da yaygın kullanıldığı görünüyor.
Susam proteinlerinin hem Megiddo hem de Tel Erani'den alınan diş taşlarında tanımlanması bölgenin Nil bölgesi ile de yakın ticari ilişki içerisinde bulunduğunu gösteriyor.
Araştırmada bir kişinin diş taşında zerdeçal ve soya proteinlerinin bulunması, yine başka bir diş taşında muz proteinlerine rastlanması, ticaretin kolunu uzak Asya’ya uzatıyor. Muz, Güneydoğu Asya’da kültüre alınmıştır. Soya ve zerdeçal da öyle. Batı Afrika'da muzun yetiştiriliyor olması, 3700 yıl önce doğu Akdeniz’e ve Mısır’a ticari olarak getirildiğini gösteriyor.
Firavun II. Ramses’in burnunda karabiber bulunması da Milattan Önce 1213'te Hindistan'dan getirildiğini kanıtlamaktadır.
Arkeolojik çalışmalara göre, meşhur Akdeniz mutfağı, vakti zamanında Güney Asya’dan epey baharat getirterek ortaya çıkmış görünüyor. Küresel ticaret yolları çok eskiden tesis edilmiş aslında.