Vatandaş yılbaşı gecesinde hindisini yiyen muhtereme sorar...
Vatandaş yılbaşı gecesinde hindisini yiyen muhtereme sorar:
-“Kurban Bayramı’nda yeri göğü inletiyordun; yok vahşet, yok katliam, yok hayvan hakları diye… Yılbaşında bi ton hindi kesiliyor, niye gıkın çıkmıyor?”
-“Ee... Ağzım dolu...”
***
Yılbaşı arifesi diye hâkim son derece toleranslı ve iyimser bir havada tutukluya sormuş;
-“Neyle suçlanıyorsun?”
-“Yılbaşı alışverişini erken yapmakla efendim”
Demiş tutuklu.
-“Bu suç değil” demiş hâkim ve merakla sormuş:
-“Ne kadar erken yaptın bu alışverişi?”
-“Mağaza açılmadan efendim.”
***
İngiltere’de postanede çalışan memurlar yılbaşı günü Noel Babaya yazılmış bir mektuba rastlarlar. Tabii Noel Baba diye birisi olmadığı için mektubu kendileri açıp okurlar. Mektupta söyle yazıyordur:
“Sevgili Noel Baba. Ben 10 yaşında bir çocuğum. Hiç kimsem yok. Yetimhanede kalıyorum. Diğer arkadaşlarıma birçok hediye geldi ama bana hiç hediye getiren olmadı. Senden üç şey istiyorum. Bana bir kalem, bir kalem kutusu, bir de ayakkabı gönderirsen çok sevinirim.”
Memurlar mektubu okuyunca çocuğa çok acırlar. Kimsesiz çocuğu mutlu etmek ve Noel babaya olan inancını sarsmamak için kendi aralarında para toplayıp hediyeleri kendileri almaya karar verirler. Kalem ve ayakkabıyı alırlar, para yetmediği için kalem kutusunu alamazlar. Aldıkları hediyeleri gönderdikten günler sonra çocuktan teşekkür mektubu gelir. Mektup şöyledir:
“Sevgili Noel Baba, gönderdiğin hediyeleri aldım. Beni çok memnun ettin. Ancak istediğim hediyelerden birisi gelmemiş. Onu da herhalde postanedeki hırsızlar aldı, haberin olsun…”
***
Nasreddin Hoca'nın iki oğlu varmış.
Önce büyük oğlunu ziyaret etmiş.
Büyük oğlan:
“Yeni yılda varımı yoğumu tuğlaya yatırdım baba” demiş “Eğer havalar yağışlı giderse anam ağlayacak!”
Hoca daha sonra küçük oğluna gitmiş.
Küçük oğlan:
“Yeni yılda varımı yoğumu üzüm bağlarına yatırdım baba” demiş “Eğer havalar kurak giderse anam ağlayacak!”
Nasreddin Hoca eve dönünce karısı:
“Çocuklar nasıl?” diye sormuş.
Hoca acı bir tebessümle:
“Valla hanım, havalar yağışlı gitse de, kurak gitse de, anlaşılan o ki, yeni yılda sen hep ağlayacaksın!”
***
Hakim mahkemede tecavüze uğrayan kadını dinlemeye başlamış: “Yılbaşı gecesiydi, korkunç psikolojik bir travma yaşadım efendim…” diye başlamış kadın,
-“Beni kollarımdan ve ayaklarımdan karyolaya bağladı ve ‘Jingle Bells’ şarkısını söyleye söyleye… Of aman hatırlamak istemiyorum o anı.”
Hâkim: -“Aman Tanrım..!” demiş, “Korkunç bir şey bu”…
Kadın: -“Sizde mi?” demiş gözlerini silmeye çalışırken, “O şarkıdan ben de oldum olası nefret ederim efendim!”
***
Emma, yılın son sabahı kalktığında vakit çok geçtir.
Aceleyle giyinip hemen bir taksiye atlayıp işe gider. Fakat işe geldiğinde patronu onu her zaman geç kaldığı için işten kovar.
İşten kovulan Emma, üzgün bir şekilde eve geri döner. Eve geldiğinde yatak odasında kocasını hizmetçiyle yatarken bulur.
Ve kocası artık kendisini sevmediğini, söyleyip evden kovar.
İyice çaresiz kalan Emma, sokaklarda dolaşırken kendini köprüden atıp ölmeyi düşünür.
Tam köprüden atlarken bir Noel Baba gelir. Noel Baba “niçin ölmek istediğini” sorar.
Emma başından geçenleri anlatır.
Noel Baba:
-“Şöyle 20 yaşında sarışın bir sevgilin olsun ister misin?”
Emma:
-“Elbette…”
-“Peki kendi işin, bir Porche ve muhteşem bir villan olmasını ister misin?”
-“Tabi elbette isterim.”
-“Bunların hepsini sana verebilirim. Ama bir şartım var.”
-“Nedir şartın?”
-“Benimle bir kere yatman lazım…”
Emma düşünür: “Biraz sabredeceğim ve muhteşem şeyler kazanacağım” der ve teklifi kabul eder.
Her şey bittikten sonra Emma heyecanla sorar:
-“Eee… Nerede isteklerim?”
Noel Baba bıyık altından gülerek sorar:
-“Emma kaç yaşındansın?”
-“38”
Noel Baba:
-“Emma, 38 yaşındasın ama hala Noel Babalara inanıyorsun öyle mi?”
***
Adam, 3 yaşındaki kızını, oldukça pahalı bir hediyelik kaplama kâğıdını ziyan ettiği için azarlamıştı.
Küçük kız, koskoca bir paket altın yaldızlı kâğıdı, bir kutuyu eğri büğrü sarmak için kullanmıştı. Yılbaşı sabahı, küçük kız paketi getirip “Bu senin babacığım!” dediğinde babası üzüldü.
Acaba gereğinden fazla mı tepki göstermişti kızına?
Bir gece önce yaptığından utandı…
Ne var ki paketi açınca yeniden öfkelendi. Kutunun içi boştu. Kızına yine bağırdı;
“Birisine hediye verdiğinde kutunun içinde bir şeyler olması gerekiyor. Bunu da mı bilmiyorsun küçük hanım?”
Küçük kız gözlerinde yaşlarla babasına baktı.
“O kutu boş değil ki baba! İçini öpücüklerimle doldurmuştum!”
Babası, öyle fena oldu ki…
Kızına sarıldı; beraber ağladılar.
Adam o altın kutuyu ömrünün sonuna kadar yatağının başucunda sakladı.
Ne zaman keyfi kaçsa, ne zaman morali bozulsa, ne zaman kendini kötü hissetse kutuya koşar, içinde minik kızının sevgiyle doldurduğu hayali öpücüklerinden birisini çıkarırdı.