Bu kısıtlamada torunumla beraberdik.
Bu kısıtlamada torunumla beraberdik.
Çocuk sıkıntıdan patladı.
.
Elindeki tablete oyun için saldırdı,
Xbox’uyla oynadı,
Birazcık ders yaptı,
Kitap okumaya çalıştı,
Camdan dışarı baktı…
Neler düşündü kim bilir?
.
Ancak bu eve hapsedilmiş ve
Günde 4 saat dışında sokağa çıkmaları yasak çocuklar için bir öneri aklıma geldi.
.
Öyle ya,
Biz çocukları değil,
Gelecek olan neslimizi içeri tıktık resmen.
Eşi benzeri olmayan uygulama yine bize aitti.
.
Bu çocukların;
Oksijene,
Top oynamaya,
Koşuşturmaya,
Bisiklete binmeye,
Sosyalleşmeye,
İhtiyaçları var…
.
Öyleyse,
Şu cumartesi-pazar günleri biz büyüklerin içeride olduğu,
Arabaların trafikte olmadığı zamanlarda,
Onlara izin versek:
Bisiklete binseler,
Caddelerde top oynasalar,
Koştursalar…
Ne dersiniz?
Güzel olmaz mı?
.
Sayın valimiz başta olmak üzere, yetkililer lütfen sesimi duyunuz ve bu işe bir el atınız.
Şartları zorlayınız.
.
Geleceğimiz olan bu güzel çocukları harcamayalım.
Onları;
Hem fiziksel, hem ruhsal kaybetmeyelim.
Tam aksine,
Mükâfatlandırmış olalım…
.
Öneriyi çöpe atmayın, lütfen kaile alın,
Gelecek nesil size minnettar kalacaktır...
***
Oh be!
4 günlük eve kapanma bitti nihayet.
Bu yazımı pazartesi yazmam lazımdı ama o güne fıkra yazdığımdan mecburen bugüne sarktı.
.
Kısıtlamaya maruz kaldığımız günde, yılbaşımızı mı kutladık?
Yoksa,
Yılbaşı kutladığımız için mi kısıtlama oldu bilemedik?
.
Bolu Valisi, sokağa çıkma kısıtlaması ile özgürlük kısıtlamasını karıştırdığından devlet yetkisini kullanarak, “Bir evde eğer normalin üzerinde insan varsa o evdeki herkese cezai müeyyide uygulanacak.” gibi insanların özel hayatlarına tesir edecek anlamsız bir çıkış yaptı.
.
Bazıları da,
Devletin virüs ile mücadelesine bomba koyar gibi “Dansözlü, kumarlı, toplu eğlenceli” geceler düzenleyerek, uygulamalara karşı geldi.
.
Bazıları,
Sokağa çıkma yasağına inatla uymamak adına “Markete gitme, çöp dökme, ekmek veya gazete alma” bahanelerini suiistimal ederek kısıtlamalarda kolluk kuvvetlerine zor anlar yaşattılar.
.
Pencereden ne zaman baksam, el ele gezen gençler, bebelerini gezdiren aileler, kol kola gezen yaşlıları gördüm.
Her ferdin başına bir polis dikemeyen Devlet kararlarına, uymak bu kadar zor muydu?
.
Bu arada;
Evde geçirdikleri 4 güne sabredemeyenler azıcık empati yapıp, haksız yere cezaevlerinde yatanları düşündüler mi acaba?
Uzun süre hâkim görmeden tutukluluk haliyle yatan da var.
.
Aklıma Ferhan Şensoy’un “Pardon” oyunu geldi de…
Film hala devam ediyor…
***
Pazar günü Kayserispor-Beşiktaş maçı oynandı.
Beşiktaş bildiğiniz üzere 2-0 yenerek liderliğe oturdu.
.
Bir tarafın düşmeme, diğer tarafın liderlik isteği ile oynadığı maçın gergin olması sonucu maç ve maç sonrası oldukça çok zor geçti.
.
Öyle ki:
Beşiktaşlı yöneticinin maç sonu verdiği demeçte, “Tribünlerde bir milletvekilinin kardeşi ile birlikte kendi yöneticilerine yumruklu saldırıda bulunduğunu” söyledi.
Ancak “Kayserili yöneticilerin kendilerini çok güzel ağırladıklarını, kendileri ile dost olduklarını ve onlardan memnun olduklarını ve bu olaylarla alakaları olmadıklarını” özellikle belirtti.
.
Sonra bir muhabir, Kayserispor Basın Sözcüsüne yanaşarak (son paragrafı hatırlatmadan) şu soruyu sordu:
“Biraz önce Beşiktaşlı yönetici kendilerine saldırıda bulunulduğunu söyledi, ne diyorsunuz?”
.
Yıllardır gazeteciliğin içindeyim,
Zaman zaman özel haber yaptım,
Özel röportajlar yaptım,
Televizyonda uzun seneler söyleşi programları yaptım,
Haftanın her günü köşe yazısı yazıyorum,
Böyle bir provokasyona hiç müsaade etmedim.
.
Kayserili yönetici bu soruyu duyunca şaşırdı tabi.
Yine de centilmenliğini bozmayarak, konuşmaya çalıştı.
Kimseyi suçlamadı.
“Olayı bilmiyorum” diyerek geçiştirdi.
Bu yazımı okumaz belki ama sağduyulu davranan bu yöneticiye gerçekten tüm samimiyetimle “Bravo” diyorum…
“Helal olsun…”
***
Yılbaşının vazgeçilmezlerinden olan “Milli Piyango” pek rağbet görmüyormuş.
Geçen okuduğum bir habere göre satılan biletler, verilecek ikramiyeleri zor karşılıyormuş.
.
Haberin doğruluğunu bilmem ama etrafımdaki tanıdıklarımın piyango bileti almadığını biliyorum.
.
Yılbaşı gecesi zaping (geçgeç: Türkçeleştirilmiş hali) yaparak seyrettiğim Kanal D’de “Çok Güzel Hareketler” adlı programın arasında yılbaşı çekilişinin canlısına denk geldim.
Büyük ikramiye çekilişi yapıldı.
İyi güzel.
.
Sonra sunucu hangi şehre çıktığı konusunda bilgi istedi hazır bulunan noterden.
.
Açıklama bir müddet sonra geldi.
Büyük ikramiye “Çeyrek Bilete” çıkmıştı.
Yer olarak “Manisa-Akhisar” açıklandı.
.
Ben bekledim ki diğer 3 biletin nereye çıktığı açıklansın.
Öyle ya!
Çanakkale’ye çıksa, hemen muhabirler fellik fellik talihli aramaya çıkacaktı.
Biz de kulak kabartıp, yakınlarımızdan istihbarat almaya çalışacaktık.
.
Boşuna bekledik, zira diğerleri açıklanmadan canlı yayın sona erdi.
.
Acaba diğer 3 bilet satılmamış mıydı?
Ama çekiliş öncesi spiker: “Çekiliş satılan bilete çıkana kadar devam edecek” demişti.
.
Yine de “Herhalde satılan diğer şehirleri belirleyemediler” dedim içimden.
Sabah haberlerde: “Diğer 3 biletin satılmadığını ve bunlara isabet eden 75 milyon liranın ‘Varlık fonuna’ aktarıldığını” okudum.
.
Bazı şeyler aklıma gelmedi değil hani,
Ama “Acaba?” diyerek geçiştirdi ve üzerinde durmadım.
.
Derken sosyal medyada bir istek “Viral” oldu
Şöyle deniyordu:
“75 milyon lira, SMA hastası çocukların tedavilerine harcansın…”
.
Öyle ya,
Milletin verdiği paralar ikramiye olarak dağıtılamıyorsa bari işe yarasın.
.
Oldukça yüksek maliyetli ilaçları devlet tarafından karşılanmayan bu çocuklarımıza gerçekten bir umut olabilir.
.
Öyleyse kolları sıvamanın zamanı:
“Hep beraber el ele,
Çocuklarımızın tedavisine…” diyerek yola çıkmalıydık.
.
Ancak Sağlık Bakanı Fahrettin Koca bir açıklama yaparak:
“SMA’lı evlatlarımız üzerinden yürütülen kirli kampanyaya iyi niyetli hiç kimsenin alet olmaması gerekir.” deyiverdi.
.
Açıklamanın devamı şöyleydi:
“SMA hastası çocuklarımız için de devletimiz tüm imkânlarını kullanarak tedavilerini sağlamaktadır. Bu konunun suiistimal edilmesi asla kabul edilemez.”
.
“SMA Bilim Kurulumuz aileleri ve aile derneklerini birinci elden bilgilendirmektedir. Ülkemizde tedavi almayan bir tane bile SMA hastamız bulunmamaktadır. Tedavi masraflarının tamamı devletimiz tarafından ücretsiz olarak karşılanmaktadır.”
.
“SMA hastası çocuklarımız üzerinden yürütülen kirli kampanyaya açıklık getirmek istiyorum. Güncel ve işe yaradığı ispat edilen tüm tedaviler SMA Bilim Kurulumuzun önerisi ile uygulanmaktadır. Çocuklarımızın kobay olarak kullanılmasının ise net olarak karşısındayız. Bilimsel veriler dışında küresel ilaç şirketlerinin oyununa müsaade etmeyeceğiz. Ailelerimizin suiistimal edilmesine izin vermeyeceğiz. Gen tedavisi adı altında ortaya atılan yöntemin bilimsel olarak işe yaradığını gösteren şimdilik somut hiçbir veri bulunmamaktadır. Ancak ilaç şirketlerinin oyununa gelerek yapılan kampanyalarla bu durum suiistimal edilmektedir. İlaç şirketlerinin baskısı ile çocuklarımızın kobay olarak kullanılmasına izin vermeyeceğiz.”
.
Devletin bakanı.
Buna inanmamak mümkün mü?
.
O sebeple gerçekleri bilmeden, sosyal medyada da olsa pek gaza gelmemek lazım…
***
AK Parti Sivas Koyulhisar İlçe Başkanlığı Facebook sayfasında, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Meclis’teki ‘Ohh Ohh’ sözlerine atıfta bulunarak provokatif bir paylaşımda bulunuldu.
.
Sosyal medyada gördüğümde inanamadığım paylaşımın doğru olduğu meydana çıktı.
.
Oldukça tepki alan bu paylaşım hakkında devlet harekete geçerek “Soruşturma” başlatmış.
.
“Siz meydanlarda toplanıp yılbaşı kutlayamadınız ama biz Camide toplanıp Cuma namazı kıldık. Ohh” şeklindeki paylaşımın ardından ilçe başkanı bu paylaşımı yapanın işin son verildiğini açıkladı.
.
Ak Parti iktidara gelmeden böylesine bir zihniyet hâkim değildi.
İnsanımız birbirinin namazına, niyazına, yılbaşısına, içkisine karışmaz, herkes dilediği bir şekilde yaşardı.
.
Özellikle son yıllarda sürekli gündeme getirilen “Dini” değerlerle ayrıştırılmaya çalışılan insanımız, artık kendisini kaybetmek üzere.
Yine son günlerde patlayan “Türban” tartışmaları, ortamı iyice geriyor.
.
“Siyasette” sürekli gündeme getirilen “Dini tartışmaların” kimseye bir faydası olmadığı gibi, birçok değere de zarar verdiği muhakkak.
Bunu anladığımızda çok geç olabilir…