Olaylar: Başlar, biter.
Olaylar:
Başlar, biter.
Aralarındaki ayrıntılar, hikâyeler bizlerin ilgisini çeker.
.
Ancak nasıl başlayacağını,
Nasıl biteceğini bilemeyiz.
.
Geçtiğimiz perşembe günü gazetede çalışırken, Fatih Şükrü Bey (50) ile çok kötü bir şekilde karşılaşacağımı bilemezdim tabi.
Aynı “Son Durak” filmlerindeki gibi.
.
İnsanın kaderinin nasıl çizildiği konusu için bu olay örnek olabilir.
Küçücük bir ayrıntının, ileride meydana getireceği olayı bilmek imkânsız…
.
İşte benim hikâyem böyle başladı:
Saat 16.00 gibi telefonum çaldı.
Ekranda eşimin aradığını gördüm.
Açtım.
-“Kız kardeşim İstanbul’dan geldi. Arabası yolda kaza yapmış.”
-“Geçmiş olsun. Ne yaptınız peki?”
-“Arabasını servise götürmüş, parça siparişi vermişler ama acilen Ada’ya gitmesi gerekiyor. Randevusu varmış. Ben yalnız başıma götürmek istemiyorum…”
-“Tamam merak etme siz gelip beni alın, beraber gideriz…”
.
Baldızım İstanbul’dan gelecek.
Arabasını servise götürüp bakım yaptırmış ve yola çıkmış yanında çalışanı ile.
.
Lapseki’yi geçtikten sonra araba arıza yapmış.
Sigorta aranmış,
Çekici gelmiş,
Benim kızım da onları gidip almış yoldan…
.
Bozcaada’ya gitmesi gerek,
Randevusu var.
Eh enişte olarak iş başa düşüyor mecburen.
.
Kendi halimde gazetede çalışırken, kendimi yollarda buldum.
.
İskeleye bıraktıktan sonra dönüş yaptım.
Çanakkale’ye geldim.
Kızımın Troya Caddesi’ndeki işyerinden torunumu alıp, eve gideceğim.
Ders çalıştıracağım filan.
.
Fakat arka yollardan oraya ulaşmadan kavşağa geldim ve durdum.
Sağa dönüp caddeye çıkacağım.
Ancak solumdaki caddeden gelen arabanın şoförü bana: “Geç, geç...” diye işaret yapınca hareket ettim.
.
Daha 1 metre bile gitmeden
Bir gürültü, bağırış…
.
Ne olduğu anlamaya çalışırken, arabamın sağ tarafında yerde yatan birini gördüm:
“Ayağım, ayağım!” diye bağırıyordu.
Hemen arabayı geri aldım ve fırladım dışarı.
.
Meğer sağımdan gelen bu adamcağız, ben durdum zannederek önümden geçmeye kalkmış.
Olan oldu tabi.
.
Adamı ambulans ile hastaneye yollama,
Trafik polisine kazayı tarif,
Tutanak imzalama,
Karakola ifade verme,
Hastaneye gitme,
Döngüsü ile adamı buldum.
.
Ayağını alçıya almışlar.
“Geçmiş olsun” dedim.
Adam oradaki polise beni gösterdi:
“İşte buydu…” diye, sonra bana cevap verdi “Allah’tan kırık, çıkık yok. Sadece ezilmiş…”
.
Rahatladım tabi.
Adamı evine götürdüm.
Adamcağız verdiği ifadede benden şikâyetçi olmuş.
Olsun.
Ona ciddi bir şey olmaması bana yeter.
Varsa bir cezamız, çekeriz.
.
Olayın en başına bakarsak:
İstanbul’daki tamirci, becerip te yapamadığı bir araba yüzünden, Çanakkale’deki adamcağızın ayağının ezilmesine sebep olacağını nereden bilecekti?
.
Gelelim benim başlangıcıma:
“Ben kendi halimde gazetede çalışıyordum, telefon çaldı…”
***
YETMEZ…
2020 son yılların en sıcak yılı ilan edilmiş.
Orman yangınlarının oluşturduğu dumanlar kimyamızı bozmuş mesela.
Antarktika’daki sıcaklık kabul edilebilir gibi değil.
.
Allah’tan beklenen kar yağdı.
Biraz olsun ortalık soğumuştur sanırım. (:
.
Çocuklar “kartopu oynamak”,
“Kardan adam yapmak için” kar bekliyor,
İnsanlar “baraj dolsun”,
“Yeraltı suları aksın” diye kar bekliyor,
Çiftçi “buğdayları için” kar bekliyor,
Lastikçiler de “kar lastiği satmak için”, Konfeksiyoncular “ellerindeki kışlık kıyafetleri satmak için” bekliyordur sanırım.
.
Kısaca herkese faydası var.
.
Yağdı ama yetmez.
Daha da bekliyoruz…
***
KISKANANLAR ÇATLASIN…
İşte size Amerika gazete haberi:
ABD’nin yeni başkanı Biden, en büyük vaadini açıkladı:
‘Her aileye 2 bin dolar…’
10 milyondan fazla ABD’linin işsiz olduğu bugünlerde ekonomi paketini açıklayan Biden:
“Her aileye 2 bin dolarlık yardım verileceğini” söyledi.
.
Batının kıskandığı bizde mi?
.
İşte size Türkiye haberi:
“Samsun'da esnaf ziyaretinde bulunup vatandaşların sorunlarını dinleyen CHP Milletvekili Neslihan Hancıoğlu, bir kuyumcunun kendisine ‘bir anne babanın evlatlarına tablet alabilmek için alyanslarını sattıklarını’ söylediğini açıkladı.”
***
ESRA HANIM HAKLI…
Ocak ayında yapılan Çanakkale Belediyesi Meclisi toplantısında Belediye Başkanı ile İYİ Partili üye arasındaki tartışmaya Ak Parti Grup Başkanvekili Esra Yüksel’de katılmıştı.
.
Esra Hanım partisine yapılan bir “Antidemokratik” yakıştırmasına cevap verirken şunları söyledi:
“İktidar partisini antidemokratik bulanlara, yönetemediğini söyleyenlere bakıyorum halkı ikna etmede yetersiz kalıyorlar. Demek ki söylemleri güçsüz. Bu ülkede iktidar partisi antidemokratik ise, yönetemiyor ise bunu bir tek siz biliyorsunuz da millet bilmiyor mu? Yaklaşık 20 seneye geldi iktidar partisi halkın teveccühüyle, oy oranlarıyla iktidara geliyor. “Bizi yönet” diyor halk.”
.
Doğru mu?
Ne yalan söyleyeyim doğru.
.
20 senedir muhalefet yapanlar hala bir adım öne geçmiş değil.
Ak Parti istediğini yapıyor,
İstediği oyu alıyor.
.
Birgün Gazetesi’nden Hüseyin Şimşek’in haberine göre;
KONDA Araştırma Şirketi’nin Aralık ayı kamuoyu yoklamasına göre, ankete katılanların yüzde 39,8’i oyunu iktidar partisi AK Parti’ye vereceğini ifade etmiş…
.
İşte size kanıt.
.
20 senedir neredesiniz?
Ne yapıyorsunuz?
Millet AK Partiden memnun demek ki.
Siz kendinizi anlatamıyorsunuz.
İfade edemiyorsunuz.
Yaklaşamıyorsunuz.
.
Durum böyle olunca demek ki halk:
“Sizi dinlemiyor…”
.
Bunca ekonomik krizlere rağmen,
Bunca yolsuzluk haberlerine rağmen,
Bunca dış ve iç siyasetteki başarısızlıklara rağmen,
Belediyelerindeki beceriksizliklere rağmen,
Hala bu oyu alıyorsa:
Ya haberler yanlış,
Ya da siz inandıramıyorsunuz,
Ya da halk size inanmıyor…
.
Buyurun oylarınız:
CHP’ye oy vereceğini söyleyenlerin oranı:
Yüzde 22,2.
HDP’nin oy oranı:
Yüzde 10,7.
İYİ Parti oy oranı:
Yüzde: 10,5.
.
MHP’nin oy oranı ise:
9,8 çıkmış.
.
Gelecek Partisi ve DEVA Partisi gibi diğer partilerin toplam oy oranı ise:
Yüzde 6,9 olarak tespit edilmiş.
.
Başka yönden bakalım.
.
Oda TV’nin haberine göre:
“Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın her yıl 1 milyon olmak üzere 2023 yılı için 15 milyon üye hedefiyle başlattığı kampanya sürecinde, üye sayısını en çok arttıran parti AKP oldu.”
.
Buna ne diyeceksiniz?
.
Haberleri özellikle “Muhalif” sayılacak kanallardan aldım ki kafalar karışmasın.
.
O halde,
Esra Hanım söyleminde haklı.
“20 senedir iktidardayız, siz neredesiniz?” diyor açıkça…
***
KISSADAN HİSSE…
Padişahlardan biri, adını anmanın bile insanı ürküteceği korkunç bir hastalığa yakalanmıştı.
Yunan hekimleri tedavisine imkân bulamadılar. Yalnız şu nokta üzerinde ittifak ettiler: “Şu ve şu şekilde bir insanın ödünden başka bu derdin çaresi yoktur.”
Padişah emretti, aradılar, taradılar, istenilen nitelikleri bulunduran bir köylü çocuğu buldular. Padişah, çocuğun annesiyle babasını çağırtarak birçok para ve ihsan karşılığında onları ikna etti. Kadı da, “Padişahın selâmeti için ahaliden birinin kanı dökülebilir” diye fetva verdi.
Yapılacak iş kalmadı.
Çocuğu cellâda teslim ettiler.
Cellât, vazifesini yapmaya hazırlanırken, çocuk başını semaya kaldırarak acı acı gülmeye başladı. Çocuğun bu gülmesi, padişahın merakını çekti, çocuğa dedi ki:
-“Şu hal, senin için gülecek bir hal değildir. Söyle, niçin gülüyorsun?”
Çocuk dedi ki:
-“Evlâdın nazını çekecek, anasıyla babasıydı. Onlar beni değersiz bir menfaat karşılığında feda ettiler. Dava, kadılar huzuruna çıkarıldı, adalet onlardan beklenirdi. Onlar da katline fetva verdi. Padişah ise, kendisinin sağlığını benim kanımın dökülmesinde görüyor. Şu halde Allah’tan başka yardımcım kalmamıştır da…”
Ey Allahım! Halimi kime şikâyet edeyim. Adaleti ancak senden beklerim, çünkü sen şanı yüce olansın.
Padişah bu sözlerden pek üzüldü, gözleri yaşardı. “Masum bir yavrunun kanına girmektense benim ölmem daha iyidir” diyerek çocuğu bağrına bastı, öptü, okşadı ve birçok bağış ve ihsan yaparak onu serbest bıraktı. Rivayet ederler ki padişah o hafta içinde devasız derdinden iyileşti.
Nil kıyısında dolaşırken bana bir fil çobanı çok güzel bir beyit okumuştu, onu hiç unutmam:
“Hani her gün çiğneyip geçtiğiniz karıncalar var ya, işte aynen bunun gibi bir gün sizi de filler ezer geçer.”