Uzun zamandır süren kurak hava bu hafta itibariyle sona erdi.

 Uzun zamandır süren kurak hava bu hafta itibariyle sona erdi. Az da olsa yağmur yağmaya başladı.  Kuzey Marmara bölgesini etkileyecek olan yağışlar, İstanbul başta olmak üzere birçok şehrimizi etkileyeceği söyleniyor. Öyle ki iki günlük aralıklı yağışlarla birlikte İstanbul’u besleyen barajlardaki su seviyesi % 19 lar seviyesinden, % 26 lar seviyesine ulaşmış (Tv haberinin yalancısıyım). Hatta Meteoroloji Marmara bölgesindeki şehirleri uyararak sel ve su baskınlarına karşı tedbirli olunması gerektiğini duyurdu.
 Bildim bileli ülkemiz ya kuraklık çekilir ya da sel ve su baskınlarına maruz kalır. Hatta en çok duyduğum haberlerden biri de Balkanlardaki aşırı yağışlardan dolayı Bulgaristan’ daki barajların aşırı dolması nedeniyle Bulgaristan baraj kapaklarını açar. Zaten Balkanlardaki yağışlar nedeniyle Meriç Nehrindeki su seviyesi sınırlara ulaşmış durumdadır. Bulgaristan’ın barajlarından salıverilen sular nedeniyle  Meriç Nehri taşar ekili alanlar, köyler su altında kalır. Bu sık sık yaşanılan adeta bir kısır döngüdür.
 Yine aynı şekilde yağışların bol  olduğu Karadeniz bölgesinde de derelerin taşması, sellerin oluşması, acıların, felaketlerin yaşanması neredeyse Türkiye’nin yaşadığı bir klasiktir. Kontrolsüz yağışlar, kontrol edilemeyen dereler ırmaklar. Belki de madenler için yok ettiğimiz ormanlar, yaptığımız HES lerle kendi elimizle mahvettiğimiz doğanın bize verdiği cezalardır.
 Bir süre öncesi Ankara’da yaşanılan kuraklık nedeniyle Kızılırmak’tan devasa borular ve motorlarla Ankara barajlarına su taşınmıştı. Ankara’nın o dönemki su ihtiyacı giderilmişti. Bildiğim kadarıyla Kızılırmak’tan su taşıyan bu sistem şu an kullanılmıyor atıl durum da.
Benim Çılgın Projeme gelince özellikle Bulgaristan Hükümetiyle bir anlaşma yapılarak elimizde atıl bulunan ya da kurulacak yeni bir sistemle Bulgaristan barajlarına bu sistemi adapte etmek.  Barajlar doluluğa ulaştığında Türkiye ye de haber verilerek fazla sular Meriç nehrine verilmek yerine bu borulara yönlendirilerek suların kontrollü şekilde Marmara bölgesindeki barajlara akıtılması sağlanabilir. Böylece bölge yıllar boyunca barajlar da daha fazla su olacağı için kuraklık dönemlerinde bile su seviyesi sınırların altına düşmeyecektir.
Bu proje için genel olarak kaynak nereden bulunacak sorusu akla gelecektir. Bu kaynak ise; bölgenin kuraklık ve sel baskınlarından kaynaklı zararlarının ülke ekonomisine olumsuz getirisi ve devletin sel baskınlarından bölgeye yapacağı yardımların toplamından daha az maliyetli olacaktır. Böylesine önemli bir proje içinde mutlaka kaynakta yaratılır. Çok kısa sürede de harcanan para telafi de edilecektir.
 Hatta özellikle Karadeniz’deki ve Akdeniz’deki seller de düşünüldüğünde hangi derelerin daha çok taştığı tespit edilmelidir. Böylece şehirler yerleşim yerleri ve ekili alanlara sular taşmadan, derelere yapılacak bay-pass kanal ve borularla sel sularını gölet ve barajlara akıtacak sistemler kurulabilir.  Ya da uygun yerlere yeni gölet alanları oluşturularak sular belirli yerlerde toplanabilir. Böylece sel suları felaketlerimiz olmaktan çıkacaktır. Kuraklık zamanlarında su ihtiyacı olan yerlere suların yönlendirilmesiyle bölgenin su ihtiyaçlarının karşılanmasında etkili olacaktır.
 Belki dereler için bu tür bir proje düşünülmesi çok ütopik olabilir.  Ancak Bulgaristan Barajlarının Meriç Nehrine zorunlu su bırakması ile ilgili projem hem yapılabilir hem de düşünülmesi gereken, bölgeye büyük avantajlar sağlayacak bence çılgın bir projedir. Detaylı bir proje araştırma ile böyle bir proje ile Çanakkale ‘nin su ihtiyacını sağlayan Atikhisar barajı bile bu projeye dahil edilip Çanakkale’nin olası kuraklıklar yaşamasının önüne geçilebilir.
Büyük projeler küçük fikirlerle ortaya çıkarmış. Herkesin böyle büyük projelere ışık olacak mutlaka küçük fikirleri vardır. Her bireyi ayrı ayrı zeki olan Büyük Türk Milletinin küçük fikirlerinin büyük projelere dönüşmesi dileğiyle.