Bazen işi yapmak için başa getirilenlere, Liyakatsiz atananlara, Usulsüz atamalara kızıp duruyoruz ya.
Bazen işi yapmak için başa getirilenlere,
Liyakatsiz atananlara,
Usulsüz atamalara kızıp duruyoruz ya.
.
Her şey gözümüzün önünde oluyor,
Hiçbir şey yapamıyoruz.
.
İşe göre adam seçiliyor,
Torpiller havada uçuyor.
Partililer işe girerken,
Gerçek hak edenler kapıdan çevriliyor.
.
Yazık bu ülkeye, yazık…
.
İşte böyle bir ortamda polis teşkilatına girmek isteyen sarışınlar bakın ne yapmış?
…
Üç sarışın detektif olmak üzere polis teşkilatına müracaat etmişler.
Yapılması icap eden bir sürü imtihandan birini idare etmek de bir Komisere düşmüş.
Komiser birinci kıza beş saniye müddetle bir dosyadan çıkarttığı bir resmi göstermiş ve
-“Söyle kızım” demiş, “Bu bir suçlunun resmi, bu adamın bariz ne özelliği var? Bunu ileride nasıl tanırsın?”
Kız şöyle bir durmuş ve:
“Çok kolay” demiş, “Adam tek gözlü…”
Komiser resme bakmış ve:
-“Kızım bu resim profilden, yani yandan çekilmiş. Tabii ki tek göz göreceksin...” demiş.
Aynı resmi bu sefer ikinci kıza gösterip aynı suali sormuş ve:
-“Bana bak!” diye ilave etmiş “Doğru dürüst bir cevap ver…”
İkinci kız:
-“Bu adamı tanımak çok kolay” demiş, “Çünkü adamın tek kulağı var…”
Komiser: “Kızım!” diye bağırmış, “Bu resim profilden dedik yaa!... Adamın suratının öbür yanını göremiyoruz. Onun için kaç gözü, kaç kulağı olduğunu bilemeyiz...”
Komiser, üçüncü kıza:
-“Kızım lütfen akıllı bir cevap vermeye çalış. Beni çıldırtma. Bu adamın bariz özelliği nedir, bu adamı ileride nasıl tanırsın?” diye sormuş.
Kız: “Bu adam lens takıyor…” diye cevap vermiş.
Komiser şaşkın, şaşkın resme bakmış ama adamın lens takıp takmadığını bir türlü anlayamamış.
Merak etmiş adamın dosyasını açıp okumuş, dosyadaki bilgiye göre hakikaten adam lens takıyormuş.
Komiser, üçüncü kıza hayranlık içinde: “Aferin be kızım…” demiş, “Doğru bilmişsin. Şimdi söyle bakalım bu adamın lens taktığını resimden nasıl anlayabildin?”
Kız: “Çok kolay” diye cevap vermiş:
-“Tek gözlü, tek kulaklı bir adamın gözlük takacak hali yok ya!”
***
İnsanlar tarih boyunca hırslarıyla yaşadı.
Gelmek istedikleri noktaya bir dolu bedel ödeyerek geldiler.
Bazıları gelemedi.
.
Arkasına bakıp düşündükleri zaman şunu dediler mi?
“Değer miydi?”
.
Kalp kırdıysan,
Zarar verdiysen,
Etrafını dağıttıysan,
Hiçbir anlamı yok.
.
Bazen de bedeli sen ödersin.
.
O vakit gerçekten kötü…
O halde çok hırsı olmamak lazım,
Her işi akışına bırakmalı.
Şöhret olmak isteyen bir genç internetten gördüğü bir haber üzerine yakında televizyonda başlayacak bir yarışmanın olacağını haber alır. Televizyonda yapılacak yarışmanın kendisini arzu ettiği hayata, paraya, şöhrete ulaştıracağını düşünerek hayaller kurmaya başlar. Başvurusunu yapar ve elemeleri geçer. Artık yavaş yavaş istediği ve arzu ettiği her şeye sahip olmak için önünde fazla bir zaman kalmamıştır.
Yarışma günü gelmiş çatmıştır, gerekli tüm çalışmalarını ve hazırlıklarını yapmış, sıranın kendisine gelmesini bekliyordur.
Çok heyecanlıdır, yarışma salonunda ailesi de yerini almıştır. Yarışma sonunda kendisinin üçüncü olduğu ilan edilmiştir. Bu derece bile kendisi için şöhretin kapılarını aralamaya yetmiştir.
Yarışmanın üzerinden çok geçmeden, televizyonda en çok izlenen yarışmalardan biri olduğu için, kendisine kaset yapma teklifi, reklam filminde oynama teklifi, bazı televizyon ve radyo programlarına katılmaya başlar. Artık, medyada yer alan ve çok tanınan ve çok sevilen biri olmuştur.
Bir gün çok sevdiği bir arkadaşı onu oğlunun sünnet düğününe davet etmiş. Gerekli hazırlıklarını yaparak, sünnet düğününün yapılacağı yere giderken yolda bir trafik kazası geçirir ve acilen hastaneye kaldırılır. Yapılan müdahalelerin ardından, belinden aşağısını artık kullanamayacağı, yani sakat kaldığını doktorlar söylerler. Bu haber karşısında tam bir hayal kırıklığına uğrar. Çünkü arzu ettiği hayata yeni ulaşmış, yapacak daha ne projeleri ne önemli projeleri vardır.
Kazanın olduğu televizyonda haberlerde söylenmesinin ardından ziyaretçi akınına uğramışken, gün geçtikçe, hayranları zamanla azalmış, şimdilerde hayran kitlesinden bir kişi bile kalmamış, çevresinde dost diye bildiği kişilerde artık arayıp sormaz olmuşlar. Öyle bir an olmuş ki, ailesinden başka kimse yanında olmamış.
Bu durum onu bunalıma sokmuş. Gerek yürüyemiyor olması, yatakta çakılı bir vaziyette kalmış olması, gerekse çevresinde hiç kimsenin olmaması ciddi ruhi bunalımlara girmiş.
Bir gün annesinin alışveriş için markete gittiği bir sırada, ciddi bir yalnızlık hissetmiş. Bunun sonucunda bir kutu hap içip intihar etmiş.
Böylece, belki de çok istediği şöhret onu ölüme götürmüş.