Geçen hafta size mektuplarla ilgili fıkra yazacağımı söylemiştim.
Geçen hafta size mektuplarla ilgili fıkra yazacağımı söylemiştim.
.
Dijital dünyaya başladığımızdan beri mektuplar artık hayatımızdan kayboluyor.
Artık e-mail (e-posta) kullanıyoruz.
Kolaylık tabi.
Bilgisayarda yaz, hemen yolla.
.
Ne zarf derdi var,
Ne de pul.
.
Postaneye gitme zulmü de yok.
.
Ne günlerdi be’
Posta kutuları vardı.
Postacı yolu gözlenirdi.
Pul koleksiyonu vardı (farklı işlere de yarardı.)
.
Özledik o günleri tabi ama geri dönüş yok artık.
Daima ileri.
.
İşte size mektuplarla ilgi fıkralarım…
***
Eşlerden mektuplar…
.
“Sevgili eşime,
7 senelik evliliğimizde sana iyi bir eş olmaya çalıştım ve zannedersem de oldum, ama hiçbir zaman senden bunun karşılığını görmedim.
Hele şu son iki hafta benim için bir cehennemden farksızdı.
Bugün Patronun beni arayıp senin bugün işten ayrıldığını söylediğinde bu artık bardağı taşıran son damla olmuştu.
Geçen hafta eve geldiğinde, ne saçlarımdaki değişikliğin, ne de senin en sevdiğin yemeği pişirdiğimin farkına bile varmadın.
Hatta senin için kendime yeni aldığım geceliği bile giydiğimi fark etmedin.
Ama sen ne yaptın?
Eve geldin, iki dakika içinde yemeği midene indirdin, televizyonda maçı seyrettin ve gidip yattın.
Artık ne bana beni sevdiğini söylüyorsun ne de bana dokunuyorsun, hiç ama hiçbir şey yapmıyorsun.
Sen ya beni aldatıyorsun ya da beni artık eskisi gibi sevmiyorsun.
İşte bu yüzden artık seni TERKEDİYORUM.
NOT:
Lütfen beni aramaya kalkma, ERKEK KARDEŞİNLE beraberim ve sana hayatında
mutluluklar dilerim…”
.
Cevap gecikmeden gelir:
“Sevgili eski Karıma,
İnan yazdığın bu mektuptan başka, hiç ama hiçbir şey beni bu kadar sevindirmezdi.
Evet, doğru, 7 yıldır evliydik, ama iyi bir eş olmak dışında, bana her şeyi yaptın.
Tamam, çok fazla spor programları seyrediyordum, çünkü senin dırdırlarını ancak bu şekilde biraz olsun duymazlıktan geliyordum, ama bu bile fayda etmiyordu.
Tabi ki geçen hafta saçlarını neredeyse tamamen kestirip tam bir erkeğe benzediğinin farkına varmıştım! ‘Aynı Erkeğe benzemişsin’ diyecektim ki, aklıma annemin bir sözü geldi;
‘Eğer ağzını güzel bir söz söylemek için açmayacaksan, hiç açma…’
Senin en sevdiğin yemeği yaptım derken galiba sen beni Kardeşimle karıştırmıştın.
Çünkü o yaptığın yemek benim hiç sevmediğim bir yemekti!
Ben yatmaya giderken üzerinde yeni ve çok seksi bir gecelik vardı tamam, ama üzerinde hala etiketi duruyordu.
İnşallah bu bir tesadüftür zira geceliğin fiyatı 49.99’du ve o gün kardeşim benden tam 50 lira borç almıştı?
Ama biliyor musun bütün bunlara rağmen ben seni hep sevmiştim ve her şeyin bir gün güzel olacağını, değişeceğini ve mutlu olacağımızı umuyordum.
İşten ayrılmamın sebebine gelince;
O gün loto da tam 10 milyon lira kazandığımı öğrenmiştim.
Hemen patrona çıkıp istifamı verdim ve ikimiz için Jamaika’ya iki bilet aldım.
Eve geldiğimde sen bir mektup bırakıp gitmiştin.
Belki de bu olayların böyle gelişmesinin bir sebebi vardı ve böyle olması gerekiyordu.
Dilerim seçtiğin ve her zaman hayalini kurduğun bu hayatta mutlu olursun.
Avukatımın dediğine göre bıraktığın bu mektuptan sonra, benden hiçbir nafaka talep etmeye hakkın yokmuş!
Neredeysen orda kal!
NOT:
Bu seni ne kadar ilgilendirir bilmiyorum ama adı Carl olan kardeşim, bir zamanlar Carla idi…
İmza: O şimdi çok zengin ve kuşlar kadar hür!”
***
Şimdi de Temel’in babasının mektubu:
.
“Sevgili oğlum Temel,
Senin hızlı okuyamadığını bildiğim için bu mektubu yavaş yavaş yazıyorum.
.
Artık, senin büyük şehre gittiğin sırada yaşadığımız evde yaşamıyoruz.
Baban bir gazetede, insanların başına genellikle evlerinin 2 km civarındaki bölgelerde kaza geldiğini okumuş; o yüzden taşındık.
Sana yeni adresi veremiyorum çünkü yeni evimizde bizden önce oturan hemşerilerimiz, taşınınca adresleri değişmesin diye kapı numarasını söküp götürmüşler.
.
Bu evde garip bir çamaşır makinası var.
Geçen gün içine 4 gömlek koydum, çalıştırmak için duvardaki zinciri çektiğimden beri bir daha o gömlekleri görmedim.
.
Geçen hafta sadece iki kez yağmur yağdı.
İlki 3 gün sürdü;
İkincisi ise dört gün.
.
Benden istediğin yeleği postaya verdim.
Ancak halan, o koca düğmelerle paketin çok ağır olacağını söyledi.
O yüzden düğmeleri kopartıp yeleğin cebine koyduk.
Orada bulabilirsin.
Sevgiler,
Annen
(Safinaz)
NOT: Sana biraz da para gönderecektim ama zarfı bir kere yapıştırmış bulundum.”
***
Temel’in babasının başka bir mektubu…
.
“Uy sevgili uşağum!
Mektubu her zamanki gibi çok yavaş yazıyorum, çünkü bilirim ki, okuman kıttır.
.
Benden yana sual edersen, Allah’ıma bin şükür iyiyim, yeni pir iş puldum.
Emrimde yüze yakın adam var, hepsi de sessiz sedasız, kendi hallerinde.
Ne iş bulduğumu sorarsan söyleyeceğim patlama, mezarlık bekçisi oldum.
.
Bacın Emine bir uşak doğuracak, daha erkek midir, kız mıdır, belli değil.
Haçan o yüzden sana dayı mı oldun, teyze mi oldun söyleyemiyorum…
.
Temel amcan da dükkan açtı, o da otuza aldığını yirmi beşe veriyor, sürümden kazanıyormuş öyle dedi.
.
Bizim köye fındıkçıların Dursun’u muhtar seçtik, akıllı uşak da. Geçen gün hepimizi zelzeleye karşı aşı ettirdi.
.
Dursun akıllıdır, hem de dürüsttür.
Geçenlerde bir taksinin şoförü köye varmış, muhtarı arıyor, meğer yolda pir tavuk ezmiş sahibini soruyormuş.
Muhtar Dursun tavuğa pakmış, bu bizden değildir, bizim köyde yassı tavuk yoktur, demiş.
.
Senin küçüğün Mehmet çok akıllı bir uşak çıktı. Geçen gün tepeye varmış, elinde bir ip sallayıp duruyor.
Anan, uy uşağım ne yapıyorsun orada demiş... Oda hava durumuna bakıyorum demiş.
Çektim onu akşam karşıma, anlat bakayam şu hava turumu işini dedim.
Anlattı, meğer ip sallanınca havanın rüzgârlı olduğunu, ip ıslanınca da yağmur yağdığını anlıyormuş.
Çok akıllı uşak vesselam.
Sen o yaşta böyle akıllı değildin!
.
Yaa işte böyle uşağum.
Memleketten sana bol bol havadis.
Yeni havadis olursa yine yazarım.
Baki Hüda’ya emanet ol.
Baban
Not: Mektuba para koyacaktım, ama yine geç aklıma geldi, zarfı kapatmışım.
Baban.”
***
İş mektubu…
.
Patron sekreterini çağırıp:
-“Kızım şu firmaya bir mektup yaz. Haftalardan beri durmadan mal alıyorlar ama bir kuruş ödedikleri yok. Mektup biraz sert olsun, kızdığımızı ve sinirlendiğimizi anlasınlar” demiş.
Sekreter gitmiş ve biraz sonra elinde yazdığı mektupla patronun yanına gelmiş.
Patron mektuba şöyle bir göz attıktan sonra:
-“Ooo kızım bu da pek ağır olmuş, adamlar bizi dava etseler tazminata hak kazanırlar. Sen bu mektubu biraz hafifleterek bir daha yaz lütfen” demiş.
Sekreter biraz sonra yeniden yazdığı mektup ile patronun yanına gelmiş, patron mektubu okumuş ve buruşuk bir yüz ifadesiyle:
-“Bu da olmamış. Sen bu mektubu biraz daha hafifletiver” demiş.
Mektup üçüncü defa yazılıp patrona sunulmuş, patron mektubu alıp okumuş, sekreterine:
-“Bak kızım bu biraz daha iyi olmuş ama yine de ağır. Adamlar ne de olsa bu kadar senelik müşterimiz, kalplerini kırmayalım, münasebetlerimizi kopartmayalım. Sana zahmet ama lütfen bu mektubu bir kere daha gözden geçir” demiş.
Sekreter mektubu dördüncü defa yazmış ve patrona getirmiş.
Patron dikkatle okumuş ve sekreterine:
-“Bak bu defa iyi olmuş. Ancak bazı imla hataları var. Lütfen şuraya otur ve bu hataları düzelt” demiş.
Patron mektuba bakarak gördüğü hataları saymaya başlamış:
-“Hıyar, rezil, adi, eşek ve hayvan kelimeleri küçük harf ile başlar, onları bir düzelt. Ananızı derken ayırma işareti yoktur. Sülalenizi yazarken tek ‘ü’ kullanılır. Bunları güzelce düzelt ve mektubun başına da 'Sayın Baylar' yazıp postala…”
***
Savaş mektubu…
.
Vietnam savasının en kritik günleriydi.
Genç Amerikalı asker memleketteki eşine mektup yazarken itirafta bulunacağı tuttu:
-“Sevgilim, buradaki kadınlar yalnız para için yatıyorlar. Böylesine para canlısı insanlara daha önce hiç rastlamadım.”
Kısa süre sonra eşinden söyle bir cevap geldi:
-“Sevgilim, sakın onlara 50 dolardan fazla para verme, ben burada ancak o kadar alabiliyorum.”
***